Arama

Popüler aramalar

Sadece gözlük

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Oynadığı onca maç attığı onca gol kadar değerli dünkü performansı Alex’in. Kendi hatalarını da büyük bir açıkgönüllülükle anlatırken hissettiğim sadece bu.
Aziz Yıldırım’ın “sahadaki Alex’e kefilim, dışarıdakine değilim” tespitine verdiği cevapta da...
“Fark sadece 2 gözlük camı” dedi...
“Samet doğruyu söyle” bir tarafta ve işte Alex de bu tarafta.
Basın toplantısında izlediği analitik yapı ve dramatik kurguyla 2 saati aşkın hiç yormadan dinletti kendisini. Bu kadar düşük volümden bağırıp çağırmadan konuşan birisi için bu kolay değildir. Analitik zeka da böyle bir şey işte.
Öyle ki; Bana kalırsa Alex sahada da gözlüklü.

Geçen hafta da yazdım. Alex kendisi gitmek istedi. Sebep belli... Sorunun iletişim eksikliğinden, açık açık konuşmamaktan geldiğini söylerken haklı. Verilen görüşme sözlerinin tutulmamasından bahsederken de. “Sadece futbolu yaşamak istiyorum, siyasetiyle ilgili değilim, olmadım ama beni içine çekmek için çalışıyorlar” derken de.

Alacağı yoktur kağıdı imzalamak istemeyişi.
“3. ligde de oynarım ama ödeme planını öğrenmeliyim” deyişi.
Kocaman’ın “dönüşte konuşacağım” demesine rağmen haftalarca konuşmaması.
Aziz Yıldırım’ın verdiği toplantısı tarihine uymayışı.
İşte bazısı için hiç sorun olmayan şeyler, bazısı için kanser edici bir belirsizliktir.
Bazı insan vardır bununla yaşamazlar.
Biliyorum çünkü ben de öyleyim.
Ve işte bütün bunlar Alex’in gitmesine yol açtı.
Alex gitti. Gönderilmedi.
Giderken de bu mükemmel basın toplantısıyla güzel bir ders verdi.
Anlaşılır, açık, dolandırmadan 8 yılı özetledi.
Fenerbahçe, futbolunu arar mı bilmiyorum ama zekasını arayacaktır.
Yolun açık olsun efsane.
Kafamdaki tüm soru işaretlerini sildin ve gittin...

Galatasaray’ın omurgası bozuldu

Ersun Yanal’ı her yönüyle eleştirmek mümkün olabilir. Tabii takımlarının fizik gücü hariç. Ülkede bireysel fizik çalışmayı başlatandır Yanal. Galatasaray, Yanal’ın hazırladığı ve sahaya sürdüğü takımı gole kadar rakip sahada 2 pas yaptırmadıysa bu, bayağı bir şey anlatır. Terim’in takımı fizik açıdan ülkenin en hazırı.
Peki sorun ne?
Geçen yıldan farkı, takımı var eden omurganın tanınmaz halde oluşu.
1- Savunma göbeğindeki değişim... Daha önemlisi sürekli denemelerle belli bir 2’li bulunamayışı. Misal Cris transfer olurken onun ancak 4. tercih olabileceğini düşünüyordum. Terim direkt sahaya sürdü. Öte yandan Şampiyonlar Ligi’nde yok.
2- Melo’nun yetersizliğiyle merkez tandemin bozulması... Oradaki paylaşım yüzde
40-yüzde 60’tı. Savunmada Melo, hücumda Selçuk biraz önde.
Bütün bir yaz Piri tarafından hazırlanan takıma kilo fazlasıyla gelen Melo’nun direkt dahil oluşu, Engin’in beklenmedik cezasıyla oldu belki. Ancak sebep ne olursa olsun sonuçları iyi olmadı. Melo güçsüz olduğu için Selçuk onun görevini üstlenmek zorunda kalıyor.
3- Elmander’in dışarıda kalışı... Melo hazırken savunma Ujfa’lıyken dahi omurgadaki 6’lı dikey bir tandemle oynuyordu. Elmander herkes kadar savunmacı, Selçuk herkesten golcü. Burak-Umut ikilisiyle (Umut’un bütün çabasına rağmen) bu bozuldu.
Yani geçen yıl 9 puan farkı yapan sütün omurga artık yok. Yine fizik olarak üstün bir takım ama gol bölgesinde oluşan planlı kalabalık gitmiş. Sorun budur, başka yerde aramayın. Bu yapı yeniden sağlanır mı? Evet. Ancak bunca zaman kaybetmek olmadı.

Şampiyonlar Ligi gerçekleri


Şampiyonlar Ligi başka bir düzlemdir, başka bir seviye değil. Asla yenilmemen gereken, hemen herkesin kontrol oyunu oynadığı bir düzlem. Braga maçındaki strateji Şampiyonlar Ligi dışında bir hal. Orada daha iyi oyuncular oynuyor kuşkusuz ama fark bu değil. Fark daha olgun ve yapısal olarak farklı bir futbol oynanması. Ve kabul edelim ki, Braga maçındaki strateji 3-0’Lık bir handikapı kapamak zorunda olan bir takımınki gibiydi.
Soru şudur: Bu kadar risk almaya gerek var mı? Çünkü Riera sol bek oynuyorsa 4-4-2 oynayamazsınız. O, 2-4-4’ün stratejisini ise Barça dışında uygulayan yok. O da bazen...

İki yedek kaleci

Basit bir durum aslında. Volkan’ın sol omzu sorunlu. Sakatlık nüksedebilir. Elinizde başka ilk 11 kalecisi olmadan sahaya çıkmak, kampa girmek mantıklı mı? Avcı, Selçuk konusunda hepimiz tarafından eleştirildi ancak yerine oynattığı Emre kariyerli bir oyuncuydu. Atletico tarafından tercih edilmişti. Ve kötü de oynamıyordu. Genel anlamda bir mantığa oturtulabilecek bir seçimdi. Ancak kaleci başka bir mevki. Yalın. Salt performansla alakalı. En iyi kaleyi alır. İki yedek kaleci, kaliteleri ne olursa olsun, performansı nerede gösterdiler? Kriter ne?