Bu Fener'i neden beğeniyorum?

Fenerbahçe’nin giderek daha iyi futbol oynadığını ve oyun planının oturduğunu, bundan da memnun olduğumu söylediğim vakit, bazı arkadaşlarım itiraz ediyorlar.
Fenerbahçe’nin Kasımpaşa gibi ligin dibine demir atmış bir takımı bile zar-zor yenebildiğini, defansta çok önemli sorunlar olduğunu ve Türkiye Ligi maçları ile Şampiyonlar Ligi maçları arasında konsantrasyon farkının sürdüğünü söylüyorlar.
Fenerbahçe’nin, Şampiyonlar Ligi’nde oynanan İnter maçı ile birlikte oyun düzeninin yerleşmeye başladığı ile ilgili görüşlerim sürüyor.
Bu maça kadar takımın ileri ucuyla stoperleri arasında zaman zaman 50-60 metreye varan açıklıklar oluşuyordu.
O maçtan beri bunu görmüyoruz. Fenerbahçe’nin geri dörtlüsü oyuna artık daha ileride katılıyor ve rakibe karşı hamle üstünlüğünü her zaman elde tutuyor.
Oyunu ileride oynama isteğinin yarattığı iki de gol yedi Fenerbahçe...
Birisi CSKA Moskova maçında, diğeri Kasımpaşa maçında.
İki gol de aynı kanatta, defans oyuncularının hatalı geri pas tercihi ile oldu.
İşte Zico’yu tam da bu noktada eleştiriyorum: Savunma oyuncularının oyuna bu kadar ileride katıldıkları bir oyun düzeninde geri pas tercihi yerine topu taca atmanın daha akıllıca olacağını oyuncularına iyice belletmediği için bu eleştirim.
Hatırlayacaksınız, benzeri golleri UEFA şampiyonu olduğu yıllarda Galatasaray da çokça yedi. Oyunu böyle oynarken geri pas tercihi yapmanın yanlışlığı o zaman da Galatasaray’ı izleyen yazarlar tarafından sıkça dile getirildi.
Bir diğer eleştiri ise Fenerbahçe’nin Konya ve Kasımpaşa maçlarında mağlubiyetten kalecisi sayesinde kurtulduğu! Bunu söyleyenlerin iddiası şu: “Bir takımın kalecisi en iyi oyuncuysa, o takım o maçta iyi oynamamış demektir.”
Şunu söylemem gerekiyor: Kaleci, bir takımın en önemli oyuncularından biri. Ve onun iyi oynuyor olması, eleştirilecek değil, tam tersine alkışlanacak bir durum olmalı.
Eğer takımların kalecisiz oynayacakları bir futbol düzeni olsaydı, kimse kalecilere dünyanın parasını harcamazdı. Üst düzey kalecilerin, iyi kalite forvet oyuncuları kadar para kazanmalarına da gerek kalmazdı.
Zico ve yardımcılarını işte bu noktada da kutluyorum: Volkan, geçen sezonun ortalarından itibaren düşüş içindeydi ve bu nedenle Milli Takım kalesini de, Fenerbahçe kalesini de kaptırdı.
Ama şimdi ortaya çıkıyor ki, Volkan üst düzeyde oyun konsantrasyonu ile oynuyor, eskisine göre daha çabuk ve bir kalecinin gerektiğinde takımın oyun kurucusu olabileceğinin de farkında.
Bu gelişmeyi sağlayan da herhalde Zico ve ekibi olmalı.
Bir diğer eleştiri Fenerbahçe’nin özellikle Avrupa maçlarında defansı sağlam tuttuğu ama bu nedenle az pozisyona girdiği. Türkiye’de bunu yapmadığı için de kolayca gol yiyebildiği eleştirisi.
Buna da katılmıyorum: Fenerbahçe, İnter, CSKA ve PSV maçlarında bulduğu gol pozisyonlarını değerlendirdiği için 5 puan aldı. Eğer 10 kişi kalmamış olsaydı, PSV maçını da rahatlıkla kazanabilecek durumdaydı.
“Goller uzak şutlarla geldi” eleştirisi, futbolun sadece ceza sahası içinde oynandığı yanılsaması ile mümkün olabilir.
Goller uzaktan atıldı, ama o şut pozisyonuna nasıl girildi, şutu çeken oyuncunun önü nasıl boşaltıldı, rakip defans neden şut çeken oyuncuya müdahale edemedi gibi soruların yanıtlarını da bu tür eleştirilerin sahiplerince verilmesi gerekir.
Günümüzün hızlı futbolunda kalabalık ceza sahası içinde topu düzeltip, gol vuruşu yapabilmek eskisi gibi kolay değil. Bu nedenle kalabalık defanslara karşı çözüm uzak şutlar ve bu şutların kimseye çarpmamasını sağlamak da önemli bir oyun üstünlüğü olarak görülmeli.
Sonuç olarak şunu söylemeliyim: Fenerbahçe, dikkatli gözlerin hemen farkedebileceği gibi her rakibe karşı benzer bir oyunu oynuyor.
Eleştirilmesi gereken şey belki de bu...
Ama bu oyunun güçlü rakiplere karşı kesin bir üstünlük sağladığı gerçeğini de unutmamak gerek.
Önümüzdeki Şampiyonlar Ligi maçları ve bu haftaki Beşiktaş maçı bu gerçeği bir kez daha görmemizi sağlayacak diye düşünüyorum.
Haberin Devamı ›
Roberto Carlos!
Roberto Carlos’un Fenerbahçe’ye transfer haberi çıktığında ve lig başlarken Carlos ile aynı mevkiide oynayan bazı oyuncuların demeçleri gazetelere yansıdı:
“Ben ondan daha iyiyim. Fenerbahçe bu kadar parayı Carlos’a vermekle hata etti” gibi demeçlerdi bunlar.
Aradan geçen 10 haftadan sonra bakıyorum kimsenin sesi çıkmıyor!
Bazı yorumcular da “yaşlı oyuncuya bu kadar para verilir mi” diye soruyorlardı.
Onlar da sanıyorum ki yanıtlarını almış olmalı ki, gazetelerde Roberto Carlos övgüsünden geçilmiyor.
Roberto Carlos, iş disiplini, oyun ahlâkı ve insancıl tavrıyla yeni yetişen genç oyuncular için iyi bir rol modeli oldu.
Bence son yılların en iyi transferi olma unvanını fazlasıyla hak ediyor!