1950 finali Brezilyalılar'ın duygusal hayatını nasıl etkiledi?

Brezilya bir yana, dünyada hiçbir ulusun kaybettiği maçtan ötürü ulusal bilincinin karardığı bir futbol karşılaşması yoktur. Peru’nun Ulusal Stadı’nda 318, Rusya’da Luzhniki’de 300, İngiltere’nin Hillsborough’un da 96, Belçika’nın Heysel’in de 39, ülkemizde Kayserispor-Sivasspor karşılaşmasında 38 futbolsever yaşamını yitirdi. Bunların çoğu birer “facia” olarak futbol tarihine kaydedildi. Ancak hiçbirinin Brezilya’daki o maç kadar ülkenin tarihsel yazgısını etkileyecek kadar derin izler bırakmadı.
Haberin Devamı ›
Hayır, bu maçta hiçbir olay çıkmadı. Karşılaşma 187 bin biletli seyircinin izlemesi sonucunda Maracana Stadı’nda olaysız bitti. Seyirci sayısı gazeteciler ve davetlilerle birlikte 200 bini aşıyordu. Ancak maçtan sonra ülkenin yasa boğulması bugün bile unutulmuş değil. Dünya üzerinde yaşanan onca futbol faciana rağmen hiçbir oyun bir ulusun duygusal hayatını bu denli derinden etkilemiş olamaz. Kimi Brezilyalıya göre o maç bitmedi, devam ediyor. Tanınmış Brezilyalı antropolog Roberto da Matta o maçın Brezilya tarihinin en büyük trajedisi olduğunu yazmıştı.
Haberin Devamı ›
***
1950 yılında yapılan Dünya Kupası finallerine Brezilya ev sahipliği yapıyordu. Ülkenin milli takımı o güne kadar Brezilya tarihinin en iyisi olarak kabul ediliyordu. Öyle ki Rio Belediye Başkanı maçtan önceki konuşmasında “Sizler çok kısa bir zaman sonra milyonlarca Brezilyalı taraftarın karşısına şampiyon olarak çıkacaksınız. Bu dünyada hiç kimse size rakip olamaz. Sizi şimdiden kazananlar olarak selamlıyorum” diyerek ülkenin galibiyetten başka bir sonucu kabullenemeyeceğini üstü örtülü bir şekilde söylemişti.
Uruguay ile oynanan final maçı üzerine o kadar konuşulup tartışıldı ki sonuçta oyun bir mitolojiye dönüştü. Bütün mitler gibi Maracana finali de konuşula konuşula büyüyüp efsaneleşti. Maç öncesi gök mavili Uruguaylıların stresi çok daha büyüktü. Oyunun başlangıcında apılan seremonide Uruguaylı futbolcu Julio Perez kendini tutamayıp altına işemişti. Maçta Brezilya ilk golü atmış, bu golden sonra herkes farkın artacağı düşünülürken Uruguay önce beraberliği yakalayıp sonra da maçın bitimine 12 dakika kala Gigghia ile galibiyet golüne ulaştı. Bu gol sonucunda üç Uruguay taraftarı kalp krizi geçirerek öldü. Gigghia yıllar sonra golünü anlatırken şunları söyler: “Maracana’yı tek bir hareketiyle sessizliğe boğan üç isim var. Birincisi Frank Sinatra, ikincisi Papa II. John Paul, üçüncüsü de ben.”
***
Aslında ikincilik Brezilya’nın Dünya Kupası tarihinde aldığı en büyük başarıydı. Ancak kupayı kazanmaya o denli koşullanmışlardı ki, bu ikinciliği sonunculuk gibi algılıyorlardı. Bu nedenle maçtan sonra kulaktan kulağa yayılan söylentiler ve eleştiriler bitmek bilmiyordu. Irkçı söylemlerden bile geri durmuyorlardı. Final maçında kalede duran siyahi Barbosa eleştirilerin odak noktasına konuldu. Barbosa’dan 50 yıl sonra bir başka siyahi kaleci Dida 1989’da Brezilya’nın kalesine geçti.
Brezilya’da Barbosa’nın 1950 finalini unutmasına hiçbir zaman izin verilmedi. 2000 yılının Nisan ayında ölmeden önce, hayatının en hüzünlü anını maçtan yirmi yıl sonra yaşadığını söylemişti. Bir mağazada Barbosa’yı durduran bir kadın yanındaki oğluna dönerek “ona iyice bak. Bütün Brezilya’yı yasa boğan adam işte o!” Barbosa öldüğünde beşe parasızdı.
Haberin Devamı ›
Barbosa futbol tarihindeki en büyük haksızlığa uğrayan insandır. Meslektaşları ondan uzak durmuştu. 1993’de Brezilya milli takımının kampını ziyaret etmek istediğinde uğursuzluk getirir diye içeri alınmamıştı. “Brezilya yasalarına göre ölüm cezasının karşılığı otuz yıldır. Benim cezam elli yıldır bitmedi” diye konuştu her zaman.
Barbosa 1963’de arkadaşlarına evinde bir mangal partisi verir. Ancak ateşin gereğinden fazla alevler çıkardığını herkes fark eder. Sonradan davetin neden verildiği anlaşılır. Barbosa hayatını karartan Maracana Stadı’nın kale direklerini bir partiyle yakmak istemişti.
***
1889 yılında Cumhuriyet’i ilan eden Brezilya birkaç küçük çatışma dışında hiçbir ülkeyle savaşmamıştı. Bu durumu ülkenin önde gelen yazarları “Brezilyalıların ortak bir anısı yok” şeklinde değerlendiriyorlardı. Paulo Perdigao şöyle özetliyordu: “Ulusların yaşadığı tarihsel krizlerin içerisinde 1950 Dünya Kupası en güzeli ve en şaşaalısıydı. Tropiklerin Waterloo’suydu. Yenilgi sıradan bir olayı sıra dışı bir hikayeye dönüştürdü. Artık söz konusu olan Brezilyalıların hafızasında sonsuza dek korunacak, giderek yüceleşen bir mit.”
Brezilyanın o günkü teknik direktörü Flavio Costa yenilginin getirdiği düş kırıklığını Brezilya’nın ulusal felaketler yaşamamış genç bir ulus olmasına bağlı olarak yenilgilerin getirdiği psikolojik durumlara hazır olmadığı şekilde yorumladı.
Haberin Devamı ›
Brezilya’nın 1950 finalindeki en iyi oyuncu olarak kabul edilen hatta Pele ile onun tek farkının Dünya Kupası kazanamamış olması şeklinde yorumlanan Zizinho maçı kaybettikten sonra günlerce uyuyamadığını söyler. Katıldığı bir programda Barbosa’yı basında çıkan yazıların öldürdüğünü söyleyip şunları ekler: “Maç bitiminde stadyumdan yürüyerek ayrıldım. Hiç kimse bana bir şey söylemedi. Bazıları üzülmemem gerektiğini söylediler. Ancak Salı günü bütün basın başta Barbosa olmak üzere bizi yazmaya başladılar.” Zizinho kaybedilen finalin yıl dönümü olan 16 Haziran günleri telefonunu fişten çekermiş.
16 Haziran 1950 günü kaybedilen finalin etkisini Nelson Rodriguez özetler: “Her yerde yaşanan ulusal felaketler ver. Örneğin Hiroşima. Bizim ulusal felaketimiz de 1950 yılında Uruguay karşısında aldığımız yenilgi.”