Comolli neyi değiştirecek?
Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin yeni başkanı Ali Koç’un, Koç ailesinin bir üyesi, dolayısıyla herkesin saygı duyacağı bir kişilik olması tartışılmaz. Kongre öncesi ve sonrasında yaptığı konuşmalar, ortaya koyduğu tavır, özellikle Aziz Yıldırım’a karşı sempatik, samimi söylemleri, Fenerbahçe’deki olumlu değişim rüzgarının ilk esintileriydi. Benim, Ali Koç’a özel sempatimin altında ise rahmetli Ağabeyi Mustafa Koç’u tanımak vardır. Biz Anadoluhisarı’ndaki akademinin ilk öğrencileri olduğumuz yıllarda Mustafa Koç 15-16 yaşlarında bir delikanlıydı. Hepimizden daha çok halk çocuğu ve deyim yerindeyse hepimizden daha çok sokak çocuğuydu. O bizim Mustafa’mızdı. O günleri düşündükçe bugün bile anlamakta zorlanıyorum; Türkiye’nin en zengin ailesinin çocuğu nasıl bu kadar alçak gönüllü olabilirdi?
Bizim Mustafa’mızın küçük kardeşi de “bizim Ali’miz” gibi duruyor. Kongrenin üzerinden bir hafta geçti, Ali Koçu televizyonlardan izliyor, demeçlerini gazetelerden okuyorum. Herkese, her kesime, her rakibe saygı duyan yaklaşımı ile farklı bir başkan olacağı açık. Fenerbahçe’ye büyük yıldızlar almaktansa büyük futbolcular yetiştiren bir felsefenin yerleşmesi için uğraş vereceğini açıklaması ise benim Türk futbolu için hayal ettiğim yaklaşımın ta kendisi.
Fenerbahçe’deki futbol felsefesi ve futbola bakış açısı nasıl değişecek ve bu değişim Comolli ile başarılabilir mi? “Felsefe” ve “değişim” son derece gizemli sözcükler. Ali Koç’un felsefe değişimi için attığı ilk adım Fransız futbol adamı mıdır? Diyalektik felsefenin en temel yaklaşımlarından biri şudur: “Önemli olan suyun gücü değil, dalgaların sürekliliğidir”. Fenerbahçe’de Ali Koç’un gücünün değil, kuracağı ekibin dokunuşları ile sağlanacak sürekliliğin değişimi sağlayacağı başkanın ilk söylemlerini özetidir zaten.
Ancak başlangıçta yapılan hataların kelebek etkisi yarattığını Ali Koç çok iyi biliyordur. Comolli başlangıcı ne kadar doğrudur ve Fransız sportif direktörün bir “kaşif” olarak Fenerbahçe’ye sunulması abartılı değil midir? Fransız futbolcu Henry’nin onun tarafından keşfedilmediği bu soruları sormamın nedenidir. Çünkü Henry, Ernst Jackie’nin kurduğu futbol okullarından yetişti. Henry, Arsenal’a gittiğinde zaten bir dünya yıldızıydı, 1998’de Dünya şampiyonu olan Fransa’nın en önemli oyuncusuydu. 50 yaşındaki Comolli’nin yaşının o tarihlerde keşif yapabilecek düzeyde olmayacağı kanısındayım. Büyük olasılıkla yetişmiş Henry’nin Arsenal’a transfer olmasında yardımları olmuştur.
Futbolda takım seçimi çok önemlidir. Zaten Comolli’de bunu inkar etmiyor “gelenekleri olan takımlarda çalışmanın” öneminden söz ediyor. Arsenal, Tottenham ve Liverpool bizim futbol oynadığımız yıllarda İngiltere’nin en köklü takımlarıydı. Bir de Manchester City vardı. Manchester United bile bu takımların düzeyinde değildi. Bildiğim kadarıyla hep ekonomik olarak güçlü takımlarda çalışmış. Alt liglerde bir takımda görev yapmamış. St. Etienne’in ekonomisi kötüye gidince de kulüpten hemen ayrılmış. Fenerbahçe’de gelenekleri olan bir takımdır ve her dönemde ekonomik gücü vardır. Comolli’yi buraya çeken “Koç ekonomisi” olmasın…