Fark yaratan Abdullah Avcı'ydı

Teknik direktörler futbolun içinde olabilecek her türlü hareketi hesap ederek takım oyununu kurgulasa da, dünyanın en iyi teknik adamlarının bile beklemediği durumlar, konumlar ve pozisyonlar karşımıza çıkabilir futbolun doğasında. Beşiktaş’ın kalesinde gördüğü ilk gol bu tür hesap dışı bir gelişmeydi. 55 yıldır futbol maçları izlerim böyle bir gole ilk kez tanık oldum.
Haberin Devamı ›
Ne var ki bu tür gollerin bile kalenizde yaşanmaması için futbolun içinde önlemler vardır. Her iki kale önündeki gelişmeler biraz da teknik direktörün oyuncu seçimi, doğru taktik uygulaması ve rakibi iyi analiz etmesiyle bağlantılıdır. Sergen Yalçın açısından baktığımızda bu üç ana unsurun hiçbiri yerine getirilmemiş, Abdullah Avcı ise tamamını hesaplayıp takımını sahaya çıkartmıştı. Bu bağlamda fark yaratan ne Uğurcan ne Nwakaeme ne de bir başkasıydı, farkı yaratan bire bir Abdullah Avcı’ydı.
Şöyle ki, Abdullah Avcı Beşiktaş’ın nasıl gol attığını değil nasıl gol yediğini çok iyi çözümlemiş, karşı atak düzenini ona göre planlamıştı. Avcı bu düşüncesini maç öncesi konuşmasında da açıkça söyledi. Beşiktaş’ın savunma düzenini bozacak hamleler yapacağını maçtan 30 dakika önce milyonların önünde söyledi. Çünkü Avcı Beşiktaş’ın Hatay’da yediği iki golü ve Dolmabahçe’de Göztepe’nin karşı ataklarında nelerin olduğunu görmüştü. Elinde de Ekuban, Nwakaeme ve Djanniy gibi Türkiye’nin en iyi üç karşı atak oyuncusu varsa, bir de Sergen Yalçın tarafından işiniz kolaylaştırılmışsa daha ne istersiniz?
Haberin Devamı ›
Böyle bir kontra atak silahları olan takıma karşı hocanın futbolcularına söylemesi gereken ilk taktik bilgi ne olabilir? Futbolda “Hücum Organizasyonları” konusunun alt başlıklarından biri “Atakları kapatmak”tır. Yani başlatılan bir atağı mutlaka sonuçlandırmaktır; aut, köşe vuruşu, gol, taç ile… Bu şekilde atağı sonlandırmak anlayışıyla ileri çıkan oyuncular savunma görevlerine dönebilirler. Yenilen iki golde atakların kapatılamaması sonucu gelişmiştir. İlkinde Aboubakar-Atiba ikilisinin ortaklaşa topu kaptırması, ikincisinde ise Aboubakar-Ghezzal çiftinin aut çizgisi üzerinden Nwakaeme’yi geçirdikleri için gol oldu.
Bu noktada da Beşiktaş’ın genel takım savunması sorunu ortaya çıkıyor. Nwakaeme topu boşa çıkarttığında, tamamı ceza alanı içinde olan Beşiktaşlıların topa doğru can havliyle koşup rakibin vuruş açısını kapatmıyorlar.
Sergen Yalçın takımı doğru kurmuyor. Pas yapmaya dayalı bir oyun anlayışını benimsiyor ama kendi düşüncesiyle çelişkiye düşerek Mensah ve Atiba ile başlıyor. Atiba’yı ileriye doğru oynatıyor ancak alan bulamayınca bütün zihinsel yetileri duruyor. Sonra da hatalarını düzeltmek için başka hatalar yapıyor. Dorukhan’ı oyuna alması ise “futbol bilgisi sorgulamasına” girer. Kazanmak için oynaması gereken bir takıma en önemli özelliği oyun bozmak olan bir futbolcu alınıyor. O da hem takımını hem de kendini bozarak kısa süre sonra oyun dışı kalıyor.
Rosier’i bir bekten çok kanat oyuncusu gibi hatta disiplinsiz ve başıboş bir şekilde görevlendirmek, Nwakaeme’yi hafife almak anlamına gelir ki bu hangi taktik bilgiyle bağdaşır? Hiç mi rakip analizi yapılmaz?
Haberin Devamı ›
Bütün bunlara karşın Beşiktaş’ın seçeneği bol kadro ve kalitesi ile maç kazanılabilirdi. O her maçta medya tarafından göklere çıkartılıp uzaydan gelen bir oyuncu konumuna getirilen Aboubakar yakın mesafeden doğru vuruşlar yapabilse, hele bir pozisyonda iki metreden 7,32’lik kale yerine kafayı Uğurcan’ın üzerine vurmasaydı… Uğurcan’ın iki kritik kurtarışı var, Mensah ve Enkoudo’nun vuruşları…
Futbolda devamlı kazanmak da devamlı kaybetmek de yoktur. Bu bağlamda ve bu konumda kaybedilen üç puan çok da önemli değil, daha önemlisi gelecekte nelerin yitirilebileceğinin görünmüş olmasıdır. Sergen Yalçın gelecekte olabilecekleri tahmin edip önlem alamazsa bugünkü konumu korumak bile zor olacaktır…