Arama

Popüler aramalar

Galatasaray'dan bir ilk daha!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Türk futbolunda Galatasaray'ı ilklerin takımı olarak biliriz. Galatasaraylılar bununla övünmekte haklıdırlar. Çünkü futbol tarihimiz böyle yazıyor. Galatasaray bizim coğrafyamızda kurulan ilk Türk futbol takımıdır. Kuruluş amacaında, yabancı futbol takımlarını yenmek ilkesi ilk sıradadır. Her ne kadar spor tarihinde ilk olimpiyat madalyamızı kazanan sporcu serbest güreşçi Yaşar Erkan yazılıyorsa da(1936 Berlin olimpiyatları) aslında ilk altın madalyayı, 1906'da Atina'da yapılan ara olimpiyatlarda Selim Sırrı Tarcan'ın Galatasaray Lisesi'nden arkadaşı Yorgo Abritanis kazanmıştır. Abritanis iki elle 10 metrelik ipe tırmanma yarışında dünya rekoru kırmıştır. İlk Avrupa şampiyonu olan takımımız da Galatasaray'dır.

Galatasaray bu sezon oynanan sekizinci hafta lig maçına Konyaspor deplasmanında tamamı yabancı futbolculardan oluşan bir onbirle çıkmıştır. Bu da Galatasaray açısından bir ilk olmalı! Onbiri yabancılardan oluşan ilk Türk takımı. Ya da 1959'dan bu yana oynanan Türkiye Ligi'nde onbiri de yabancılardan oluşan ilk takım. Üstelik hocası da bir yabancıydı, İgor Tudor.

Doğaldır ki Galatasaray'ı kuranlar yaşasaydı bu duruma ne derlerdi türünden insanları rahatsız edecek bir soru sorup yanıtını aramak değil niyetim. Yerli-yabancı futbolcu ayrımcılığı yapmak ise benim lügatımda yazmaz. Ne var ki yeri ve zamanı gelince, koşullar uygun olunca genelde ikinci plana düşürülen yerli futbolcular da iş yapabiliyor. Bunun örneğini de Galatasaray gösterdi bize.

Sarı-kırmızılı takımda, her ne sebepten olursa olsun kadro dışında kalan Gomis, Fernando, Maicon ve Belhanda Galatasaray onbirinin değişmez futbolcularıdır. Neredeyse bundan önceki maçlarda takımın omurgası bu oyunculardı. En zorlu deplasmanlardan biri olan Kayseriye bu oyuncularından yoksun gitti Galatasaray. Belki de bu sezon ilk kez onbirinde dört yerli oyuncuya yer verdi ve Kayserispor maçının ikinci yarısında iki yerli daha görev aldı. Bu sezon en çok yerli oyuncunun görev aldığı zorlu Kayseri deplasmanından en azından skor olarak rahat bir galibiyetle döndüler.

Buna ister Fatih Terim etkisi deyin isterse koşulların zorunlu sonucu... Hiçbir etken şu gerçeği değiştirmez. Tudor döneminde itilip kakılan, genelde az oynatılan yerli oyunculara güven aşılandığında ortaya değişik görüntüler çıkıyor. Transfer peşinde koşarken bir bakıyorsunuz ki, elde de kaliteli oyuncular varmış. Zaten teknik direktör olmayanı yaratan, çantadan tavşan çıkartan bir görevli değildir. Eldekilerin değerini ortaya çıkartan ve onların takım için değer olduklarının farkına vardıran insandır. Buna kimi inanç der, kimi psikolojik motivasyon bazıları ise birbirine güven... Hepsi aynı kapıya çıkıp aynı amaca hizmet eder. Başarıya dayanak olan birkaç ayak ya da destek...

1972 yılından beri futbolun, sporun içindeyim. Bunca zaman içerisinde gördüğüm ve inandığım en önemli gerçeklerden biri şudur: Kendi insanına yatırım yapmayan, kendi insanına inanmayan kurum ve kuruluşların başarıları sürekli olamaz...