Baraja takılırsan!…

Haberin Devamı ›
Baraj bizim kaderimiz herhalde. Katıldığımız son iki büyük futbol organizasyonuna baraj maçı yapmadan gidemedik. FIFA’nın Kasım 2005’te yayınladığı sıralamada 11. olan Türkiye, kendisinden altta yer alan ve Almanya’ya gitmeyi garantileyen; İtalya, İsveç, Hırvatistan, Sırbistan-Karadağ ve grubumuzun birincisi Ukrayna kadar iş beceremedi.Bern’e tartışmalarla geldikHiçbir zaman, “Avrupa kıtasından süperiz” dediğimiz, Dünya ve Konfederasyon Kupası 3.’lük apoletlerini taktığımız zamanda bile baraja kalmamazlık yapamadık. Her sektörde olduğu gibi futbolda da kendi gerçeklerini yaşayan bir ırkın evladı olarak, bütçesi kabarık, ama seyir zevki olarak kabartma tozunun bile kurtaramayacağı bir Süper Lig’i izlerken, ortaya ‘Yıldırım’ gibi düşen, ‘Yabancı sayısı serbest olsun mu, olmasın mı?’ gündemiyle, yeni bir barajın önüne geldik.Futbolumuz acizdi!Yarım İstanbul nüfuslu İsviçre, FIFA’nın 38. sırasından barajı kurarken, ilk yarım saatte ve hatta 90 dakikada İsviçre saatlerinin kalitesini ortaya koydu. Devreyi 1-0 yenik kapatmamız, aslında şanssızlıktan ziyade şansla açıklanabilecek bir durumdu bizler adına. Bu tip maçlardan sonra yetkililer tarafından yapılan, “Bu tip maçlarda iyi futboldan çok sonuç önemli” açıklamaları, her ne kadar toplumca alışık olduğumuz bir mazeretse de, futbol aczinin bu kadarı da kanımıza dokundu doğrusu.Önemli olan sonuçtur ama...Bizler 70’li yıllarda, çocukluğumuz ambargo içinde geçerken, keçiboynuzundan yapılan çikolatalara alışmıştık ama 2000’li yıllardaki yeni nesle, böyle keçiboynuzu gibi futbol seyrettirmek ne kadar yakışıyor bir önceki kupanın 3.’süne!..2-0 biten maçtan sonra İstanbul’da barajı geçer miyiz, geçmez miyiz bilemem. Resultante İmportante (Önemli olan sonuçtur) ama biraz da İsviçre çikolatası yiyelim lütfen!