Bir de beni dinleyin

Haberin Devamı ›
Yahu, sizler ve sizin gibi düşünenler bu “tek hatanın“ maçın kaderini değiştirdiğinin bilincinde değil misiniz? Bu olayı nasıl “es” geçersiniz anlamak mümkün değil. Top kornerden geliyor. Mustafa Pektemek sol kolu ile topu ceza alanı içinde kesiyor. Efendim o, kolunu geriye çekmek istemiş, top çarpmış hakemin kararı doğruymuş. Ben de diyorum ki, “öyle şey olur mu, topun hızı O’nun kolunu geriye itti.” Olay gözünün önünde. İşte o “tek hata” ile “2” puan güme gitti. Nitekim şimdi yazarlık yapan hemen hemen tüm hakemlerin görüşleri de penaltı noktasında birleşiyor.
Gelelim ikinci tartışmalı olaya; Kuyt’un vurduğu topun istikameti Motta’nın yüzüne doğru olursa elleri ile koruması normal. Belden aşağısı için de öyle. Amma iki elini göğsünde birleştirmiş. Top o ellere çarpıyor. Bu pozisyon için eller orada olmasa top göğse çarpacaktı deniyor. Yani, “penaltı kararı verilmezdi” demek isteniyor. Ben de, ”ellerin orada ne işi var?” diye soruyorum. ”Penaltı verilir de verilmeyebilirdi de” demiyorum. “Penaltı” diyorum. Nasıl maçın hakemi iki olayı kendine göre yorumladıysa benim de görüşlerim böyle.
Kart tamam Ama infaz..
Meireles’in, Veli’nin baldırına basması tek kelime ile kırmızı kartlık bir olaydı. Buna itiraz eden yok. Ancak baldıra basmayı kasıtlı hareket olarak göstermek. İşte orada bir dakika durun. ”Satılsın, kadro dışı bırakılsın, ceza verilsin“ diye ahkam kesenlere olayın içindeki Veli Kavlak ders niteliğinde bir konuşma yaptı: “Bilerek o hareketi yapmadı. Ayağını hemen çekti ve özür diledi. Kırmızı karta ben de şaşırdım.”
Sakın, Meireles’i müdafaa ettiğimi sanmayın. Fener’i 10 kişi bıraktığı için ben de kendisine kızdım. Ama hemen Meireles dosyasını açmak, “bu üçüncü oldu” diye yargılamak bizim işimiz değil. Bizim işimiz, yapılanın yanlışlığını, Fener’e büyük zarar verdiğini ve de İngiltere’de oynarken hiç kırmızı görmemiş bu futbolcunun Türkiye’de neden bu tip olayların içinde olduğunu araştırmak.
Emenike’ye sarı mı yoksa kırmızı mı?
Eğer Emenike, Sivok’a o mesafeden kafayı atsa, Allah korusun Sivok’un ağzı burnu birbirine girerdi. Yerinden zor kalkardı. Cüneyt Çakır olayı görmedi. Yan hakem Koray Gençerler kendisini uyardı, o da sarı kartı verdi. Hemen sorgular başladı. ”Niye kırmızı değil?” Dikkat edin; Bir değil, iki defa ekranda tekrar tekrar bakın. Kafa uzanıyor, vucudu ile yükleniyor. Surata darbe yok. O hamle ile Sivok kendini yerde buluyor hemen kalkıyor. Çoğu yorumcu kırmızıdan yana. Ama yazılı ve görsel medyada yorumculuk yapan eski hakem sayın Ahmet Çakar‘ın bu konudaki görüşü çok başka. Yazısından kısa bir alıntıyı sizlere sunuyorum: “Emenike, Sivok’a kafasını uzatarak hamle yapıyor ama kafa vurmuyor. Yaptığı şiddetli bir hareket değil. Sadece centilmenliğe aykırı.“ Çakar da olayın bu yüzden sarı kart olduğunu söylüyor. Ben de Çakar’ın görüşüne aynen katılıyorum.
Mancini’ye şaşırdım
Fatih Terim’le sezon başında sudan sebeplerle yollarını ayıran Ünal Aysal ve ekibi, Galatarasaray’ın bu kötü gidişine bir formül bulmak zorundadır. ”Otorite boşluğu var“ deniyor. ”Takım içinde guruplaşma” iddiaları dorukta. Taraftarların Florya tesislerinin içine kadar girip futbolcuları uyarması Ünal Aysal ile Lütfü Arıboğan’ın zaafı olarak görülüyor. Maçta Donk ile söz düellosuna giren Melo’yu sakinleştirmek için Sabri araya giriyor. Melo’nun o anda kaptana yaptığı hareket hiç de hoş değil. Tribünleri dolduranların yanı sıra milyonlar TV’de bu olayı izliyor. Mancini görüşlerini soran spor muhabirlerine: Keşke daha fazla bu tip konuşmalar olsa. Bir eksiğimiz de saha içinde çok konuşmamamız” diyor ve devam ediyor; “Kasımpaşa maçı sonrası günde üç öğün defans çalışmalıyız. Bugün statta en önemli değer taraftarımızdı. Bence taraftarımız inanılmazdı...” İyi güzel de, çalıştıran sensin, patron sensin, çalıştırma diyen mi var?.. Oysa taraftar ne oynanan futboldan ne de gidişattan hiç memnun değil. Tribünler hâlâ “İmparator Fatih Terim“ sesleriyle inliyor. Futbolculara “Bu forma kutsaldır nasip olmaz herkese“ diye göndermeler yapılıyor. Muslera, Melo, Drogba, Sneijder, Burak, Umut gibi klasların bulunduğu kadronun takviyeye ihtiyacı yok. Mancini’nin başında bulunduğu teknik heyetteki Tugay Kerimoğlu ile Taffarel bu işin ustası. Sakın ola bir hataya düşüp “abi” formülünü de devreye sokmayın. İşler büsbütün karışır ve içinden çıkılmaz bir hal alır.