Goller süper ama Volkan...

Haberin Devamı ›
Nitekim, Salzburg Teknik Direktörü Roger Schmidt’in “Volkan tutulamayacak diyebileceğimiz topları tuttu. Fener ona teşekkür etmeli“ şeklindeki konuşması da bunu göstermiyor mu? Elbette gösteriyor. Şimdi önümüze bakma zamanı. Salzburg galibiyeti elbette “zafer” diye nitelendirilebilir. Ancak, 45 dakikalık bir futbolla bunun gerçekleştiğini hiç unutmayalım. Bu maç da gösterdi ki, ”Sow-Webo” ikilisi Fener’in değişmezleridir. Mehmet Topal’a bayıldım. Alves’in cansiperane çalışması, Cristian’ın ilk maçtaki gibi akıllı ve güven veren hareketleri, Meireles’in attığı harika golün dışında sakatlanana kadar sergilediği futbol Fenerliler’i mutlu etti.
Ersun hocanın eli Emenike’nin de gelmesi ile oldukça güçlenecek. Ama, en zor iş taşları yerine oturtmaktır. Elde Emre, Salih, Bekir, Selçuk ve de Krasiç var. Krasiç’i kiralarlar veya satarlar diye düşünüyorum. Ersun hocanın Stoch‘u hiçbir zaman bırakmayı aklının ucundan bile geçirmemesi gerektiğine inanıyordum ancak yanılmışım.
Sonuç; Fener, “kupalara alınacak alınmayacak, ceza geliyor gelmez“ dedikodularıyla sıkıntılı günler yaşadı. Ve bu zorluklara rağmen istediğini elde etti. Pazara ezeli rekabetten de galip çıkarsa hem lig hem de Avrupa için büyük moral kazanır.
Mekanın cennet olsun kaptanım
Büyük futbolcu, güzel insan Selçuk Yula aramızdan ayrıldı. Efendiliği ile kendisini herkese sevdirdi. Fenerli taraftarlar ona “BAY GOL“ adını takmıştı. Saha içinde yaptığı klas hareketler, attığı çalımlar ve gollerle özellikle de penaltı vuruşlarındaki soğukkanlılığı ile gönüllerde taht kurmuştu. Yazarlık yaşamında da futboldaki kadar başarılı oldu. Nur içinde yat Selçuk kardeş. Mekanın cennet olsun. Seni hiç nutmayacağız..
Gündüz maçıyla içki ne alaka?
Türk futbolunun patronu Yıldırım Demirören demiş ki; “Türkiye’de kulüp Başkanlığı, Kulüpler Birliği Başkanlığı yapan ve Federasyon Başkanı olan tek kişiyim.” İyi de sayın Başkan, ”Maçlar gündüz oynansın, işin içine içkiye kadar her şey giriyor ve seyirci daha agresif oluyor“ şeklindeki konuşmanıza bir anlam veremedim. Başkan, içkinin gecesi-gündüzü mü olur. İnsan istedikten sonra gündüz de içer. Kapılarda kontrol mekanizması iyi çalışırsa içkiliyi stada sokmazsın olur biter. Bu kadar basit yani. Yeri gelmişken bir kez daha hatırlatayım. Sayın Başkan, her konuda konuşuyorsun. Ancak dikkat ediyorum milli takım konusunda hiç görüş bildirmiyorsun. Bu konuda herkes tam siper. Kaç defa yazıldı-çizildi. Milli takım sıralamada yerlerde sürünüyor. Artık yumruğunu masaya vur. Milli Takımlar Teknik Direktörü unvanını taşıyan Abdullah Avcı’ya “ne oluyor arkadaş“ diye başarısızlığın hesabını sor. Sen susarsan, hesap sana kesilir. Son sözüm şu: ”Önemli olan üç koltukta oturan tek adam olmak değil, ses getiren işlere imza atmaktır. Bunu sakın unutma..”
Hagi’yi Drogba ile kıyaslayanlara
Hagi’yi, Drogba ile terazinin ayni kefesine koyanlara şaşırıyorum. Durun arkadaşlar. Daha dün bir, bugün iki. Drogba elbette çok büyük futbolcu. Ancak, Galatasaray’da şu ana kadar 15 maç oynadı hemen “Hagi mi, Drogba mı?” kıyaslamaları başladı. Unutmayın Hagi, Galatasaray’da beş sezon forma giydi dört lig, bir UEFA şampiyonluğu yaşadı. Bir de Süper Kupa gördü. Tribünler yıllarca “I love you Hagi“ diye inledi. Attığı frikik golleri hâlâ zihinlerden silinmedi. ”Hangisi daha iyi” demek için önümüzde çok vakit var. Haa, bana sorarsanız nasıl “Fener’de Alex gibisi gelmedi“ diyorsam, ”Galatasaray’da da Hagi gibisi gelmez“ diyorum..