Haklısın da

Haberin Devamı ›
Tamam...
Fenerbahçe Vitor Pereira’nın söylediği gibi agresif ve baskılı...
Rakibi oynatmıyor.
Kazanmasını biliyor.
Ama, heyecan vermiyor.
İstatistiklere bakın: Fener “6” maçı “1-0” kazanmış... ”2” maçı da “2-1”...
Yani “8” maçta fark hep “1”...
Peki niye “1”’den fazlasını atamıyor? İşte asıl sorun burada...
Her maçta elde kağıt-kalem not tutan Pereira’nın buna bir açıklık getirmesi artık şart.
Çünkü, Türkiye’nin yerlisi-yabancısı en pahalı şöhretlerinden kurulu bu ekipten taraftar en az
2-3 farklı galibiyetler bekliyor..
Son, Gençlerbirliği maçı dışında, rakiplerin her tehlikeli atağında, “Beraberlik golü mü geliyor?“
diye Alfred Hitchcok’un gerilim filmlerindeki gibi korku
sahneleri yaşanıyor.
İşte bunun için: “Süper Lig’de şampiyonluk peşinde koşan... UEFA’da iddialı... Türkiye Kupası’nda gözü olan Fenerbahçe’nin süper bir golcü alması şart”
Ben şahsen Musa Sow’u.. Ve hatta Emenike’yi arıyorum.
Ne zaman gelecek?
Ligin ilk yarısı bitiyor. Van Persie hâlâ kendine gelemedi. Bu gidişle geleceği de yok. Pereira, Fernandao’yu kenara çağırıyor. Van Persie’ye, “Sen gir“ diyor.
İkisinde de bir afra-tafra... Giriş-çıkışlarda birbirlerinin suratına bakmıyorlar.
Diyorlar ki; van Persie ilk 11’de oyuna başlamalıydı.
Neden? Manchester United’dan Fener’e geldiği için mi? Şöhretli olduğundan mı? Yoksa sözleşmesinde bizim bilmediğimiz, “Her maça ilk 11’de çıkar” diye bir madde mi var?
Uzun lafın kısası, ”Fernandao mu, yoksa Van Persie mi?” diye sorarsanız, ben, şu andaki form durumlarına bakarak Fernandao derim.
Az daha unutuyordum, geldiği zaman, “Bu Van Persie kulübede oturmaz“ diyenlerden biri de bendim. Ama bu konuda artık Pereira’ya da hak veren benim...
Böyle gelmiş böyle gider
Hatırlayın, Beşiktaş’a 2-1 yenildikleri maç sonrasında teknik direktör Mustafa Denizli, hakem Mete Kalkavan’ı eleştirmişti. Sadece O mu, kaptan Selçuk da veryansın etmiş ve “Ben bugünle beraber
3 maç oynamamış olacağım. Üç maç cezayı da Kalkavan’dan aldım“ şeklinde bir ifade kullanmıştı.
Eleştirileri haklı bulanlar oldu. Ağır diyenler de çıktı. Daha, bu olay gündemden düşmeden MHK, Kalkavan’ı Ankara’da Gençlerbirliği-Fener maçında görevlendirdi.
Kalkavan, bana göre kartlarını yanlış kullandı. Uğur Çiftçi’nin, Nani’ye her girişi fauldü. En sonunda bu ikili bir pozisyonda karşı karşıya gelince çareyi ikisine de sarı kart göstermekte buldu.. Ve de kendince işin içinden çıkıverdi. Nani, Sivas’a karşı oynayamayacak. Nani’nin şu sözleri unutulamaz; “Tekme yemek için sahaya çıkıyoruz. Ayağımı kıracak fauller yapıldı ama düdükler çalınmadı.”
Nasıl görülmez
Osmanlıspor-Beşiktaş maçındaki “penaltı“ olayına gülünür mü yoksa ağlanır mı, inanın bilemiyorum. Top, ceza alanı içinde Bilal Aziz’in açık halde duran koluna çarpıyor. Olay çizgi hakemi Ali Zağlı’nın hemen önünde. Hakeme itirazlar faydasız. Alper Ulusoy aldırmıyor bile. Oyun devam ediyor. Maç berabere bitse veya Beşiktaş yenilse kıyamet kopacak. Farkında değil.
Karşılaşma sonrası gazetelerde okudum Bilal, “Top elime çarptı. Evet pozisyon penaltıydı. Nasıl penaltı değil diyeyim ki? Hakeme değil ama Olcay’a söyledim penaltı olduğunu“ demiş. 16 haftadır ligde kazan kaynıyor. Siz hiç
MHK Başkanı Kuddusi Müftüoğlu’nun veya
TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in bunca kavga gürültüye rağmen,
“Ne oluyor beyler“
dediğini işittiniz mi?..