Aziz Yıldırım'ın çiftliği
Haberin Devamı ›
Kısa adı TOÇEV olan Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı, geçen hafta sporcu ve sanatçıları bir araya getiren bir etkinlik düzenlemişti. Fenerbahçeli futbolcular Mehmet Topal, Volkan Demirel ve Caner Erkin de bu etkinlikte sanatçılarla birlikte şarkı söyleyecekmiş. Ancak başkanları izin vermediği için geceye katılamamışlar. Bu etkinlik kulüpte nasıl bir gerginlik yarattıysa artık Mehmet Topal, gecenin organizatörlerinden biri olmasına rağmen konukları ağırlamak yerine evinde oturmak zorunda kalmış. Diğer taraftan Bursaspor’dan çok paralara transfer edilen, ancak orada gösterdiği performansı Fenerbahçe’de bir türlü veremeyen Ozan Tufan, yine başkanın emriyle artık tesislerde kalacakmış ve en geç 22.00’de tesislere giriş yapacakmış.
Bu, eskiden beri gayet iyi bildiğimiz otoriter, baskıcı ve “ben yaptım oldu”cu anlayışın küçük bir piyes gibi yeniden yeniden sahnelenmesi. Dünya kulübü olduğunu ve kurumsallaşmaya başladığını iddia eden bir kulüpte, başkanın futbolcular üzerinde böyle yaptırımlar uygulaması, nereden bakarsak bakalım utanç verici ve trajikomik. Aynı zamanda bizim diyarlarda kurumsallaşma denilen şeyin aslında hayal olduğunun da kanıtı.
Futbolcuya reva görülen bu tavır ve buna yönetimce karşı çıkılamıyor olması gösteriyor ki; Fenerbahçe aslında bir kulüp değil, Aziz Yıldırım’ın çiftliği. Ve acaba “hayatta en hakiki birim bendir” yazan bir Aziz Yıldırım büstünü ne zaman göreceğiz tesislerde?
Batuhan’a ne olacak?
Türkiye futbolunun temel sorunudur; çok yetenekli ama disiplinsiz oyuncu yığınağı. Ve yine futbolumuzun bu konuya çözüm arayışlarının bir yolu da futbolcuları kazanmaya çalışmaktır. Temeli kazanmaya odaklanmış bir oyunun oyuncularını kazanma faaliyeti, kendi içinde oldukça ironiktir. Fakat futbolumuzun da gerçeğidir...
Batuhan da futbolumuzun yaklaşık son 10 yılını işte bu sorunla oyaladıktan sonra İsviçre’nin St. Gallen takımına transfer oldu. Ne olacağı ise meçhul!
“Büyük futbolcu olacak” deniyordu onun için. Hatta 2008 yılının Aralık ayında World Soccer Dergisi, geleceğin 3 yıldız futbolcusu arasında Batuhan’ı da göstermişti. O, bu yeteneklerin tamamına sahip olabilir. Ama büyük futbolcu olmanın yolu sadece bu yeteneklerden geçmiyor ki. Bu ruhu taşımanın da çok büyük bir önemi var.
Parlayan her şey...
Batuhan’ın yeni takımındaki yeni macerasına dair fikir yürütmek gerektiğinde olabilecek en iyi şey ne olabilir? Onun tekrar kazanılması ve beklenen Batuhan olması. Beklenen, yani hep istenen ama hiç elde edilemeyen performanstan söz ediyoruz. Sonra? Sonra olabilecek en iyi şey Batuhan’ın büyük bir kulübe transferidir. İyi de, o bunu zaten yapmıştı. Futbolunun başında büyük bir takımdaydı, hem de 2 kez. Sonra Trabzon’a gitti. Ve o bu fırsatları hep kendi eliyle itti.
Maalesef onun futboluna damgasını vuran yeteneği değil, vurdumduymazlığı oldu her zaman. Çünkü yetenek her futbolcuda vardır, önemli olan ise işine duyduğu sevgi ve ona verdiği emektir. Batuhan ise bu emekten kaçınmış ve kendini inkar etmiştir. Yanlış olan budur. Ona baktığımda aklıma gelen şey ise bir Alman atasözü. Ve o söz der ki: “Parlayan her şey altın değildir.”
Ondan beklenen de yazıyı icat etmesi değildi oysa. Sadece güzel şeyler izletip yazdırabilmesiydi.
Batuhan Karadeniz’e futbolunun kalan bu ‘uzun’ bölümünde içten bir şekilde başarı dilerim. Ve bu yazının sadece ona değil, Türkiye’de futbolcu olmayı yeterli gören her yeteneğe yazıldığını belirtmek isterim...