Arama

Popüler aramalar

Futbol: Pekiyi, Basketbol: Geçmez

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Pazar günü Beşiktaş-Büyükçekmece basketbol maçındaydım. Bir elin parmaklarından biraz fazla olduğumuz maçta, taaa İzmir’e kapalı salonda meşale yakmaya giden cefakar(!) taraftar yoktu maalesef. Geçen sezon olduğu gibi bu sezon da Play-Off’a kalamadık. Şube sorumlusu Hakan Özköse başta olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkürlerimi iletiyorum, şampiyon takımı bu hallere düşürdükleri için...

Bir rakibi EuroCup Şampiyonu, diğeri Final Four’da... Beşiktaş ise ligi 9. sırada bitirebiliyor artık. İşin kötü tarafı, ne bunun hesabını soran var, ne de sorumluluğunu üstlenen... Tüm Beşiktaşlılar futbolda şampiyonluğa o kadar odaklandı ki, bırakın Play-Off’a kalamamayı küme düşülecek olsa bir avuç basketbolsever dışında kimsenin umrunda olmayacak.

BJK’nin parası deniz değil!

Mesela sezon başı bir oyuncu aldık, ama oyuncu ortada yok. Oyuncu Menaceri Engin Bayav’ın oğlu Emre Bayav parkeye ayak basmadan para alıyor. Yanlış anlaşılma olmasın! Az oynamak falan değil kastım, Emre 1 sn. bile süre almadı takımda. Sakat değil, kadro dışı açıklaması da olmadı üstelik. Antrenmanlara çıkmayan basketbolcunun nerede olduğu bilinmiyor, ama düzenli olarak maaşını alıyor: Sezon başı 1+1 yıllık sözleşme imzalanan Emre Bayav’a ilk yıl için 250 bin TL ödendi/ödeniyor. Tabii bu rakamın içine sözleşmenin KDV’si, oyuncu için ödenen sigorta ve menacerine ödenen tutarlar dahil değil. Beşiktaş seneye Emre Bayav ile yola devam etmezse de 50 bin TL çıkış bedeli ödemek zorunda.

Bu skandal transferi yapan menacer Cengiz Üçyürek hâlâ görevde ve takımı antrenör dahil çalıştığı menacerlik şirketinden isimlerle doldurmak istiyor. Çünkü ondan hesap soran yok. Çünkü basketbolda olan biten ne taraftarın, ne de yönetimin umrunda. Şube sorumlusu deseniz, başarısızlığın mimarı olmasına rağmen başarılı ilan ediliyor ve divan toplantısında alkışlattırılıyor. Menacerlik şirketleri de Beşiktaş’ın malı deniz, yemeyen keriz diye düşünüyor.

Orman’dan rica ediyorum

Beşiktaş ismi her geçen gün basketbolda değersizleşiyor, yönetimdeki isimler işini yapmıyor, takımlar menacerlerin elinde oyuncak olmuş, geleceğe dair hiçbir plan-program yok ve bunların sonucu olarak artık Play-Off’a bile kalamıyoruz. Oysa doğru yönetilse bir futbolcu parasına şampiyonluğa oynayan takım kurulur.

Pazar günü yeniden başkan seçilecek Fikret Orman’dan çok rica ediyorum; lütfen ama lütfen hem erkeklerde hem kadınlarda tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşayan Basketbol Şubesi’ni iş bilmez yöneticiler ile menacerlerin eline bırakmasın ve BASKET AŞ’yi kağıt üstünde kalmaktan çıkarıp hayata geçirsin artık! Çünkü büyük kulüp, sadece futbolla varolan kulüp değildir.

KARABORSAYI DURDURUN!

Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında 6 puan fark olunca ve Beşiktaş’ın Osmanlıspor maçında şampiyonluğunu ilan etme şansı ortaya çıkınca karaborsa satışları da patladı. Bir maçla sezonluk kombine parasını çıkarmaya kalkıp 160 TL’ye aldığı bilete bin 200 TL isteyen var. Pazarlığı da şöyle yapıyor: Şimdi şöyle düşün, kaç yıldır şampiyonluk göremiyor Beşiktaş. Şampiyonluk maçı, üstüne Vodafone Arena ’da. Maç gününü beklersen 2 bin TL’den aşağı bilet bulamazsın!

İnsanların takım sevgisini ranta çevirmeye kimsenin hakkı yok. Bu kan emicilerin tüm kimlik bilgileri açık. Passolig’den hiç umudum yok, Beşiktaş Kulübü’nün gerçek taraftarına sahip çıkması ve bu kombineleri, biletleri iptal ederek bu duruma son vermesi gerekiyor. Karaborsanın önüne geçmenin başka yolu yok.

Galatasaraylılar’dan özür dilerim!

Moskova’da Lokomotif Moskova-Beşiktaş maçına girmek için kuyrukta beklerken, nasıl bir ruh haliyle ediliyorsa, Ali Sami Yen’e edilen küfürlere şahit oldum. “Zavallılık bu” dedim arkadaşlarıma. Avrupa maçına geliyorsun, Ali Sami Yen’e küfür ediyorsun. Yaşasa önünde saygıyla eğileceğin bir adama... Sonra Fenerbahçe-Lokomotif Moskova maçında Süleyman Seba’ya edilen küfürleri duydum ekran başında. Fenerbahçe-Beşiktaş maçında da oldu aynı tezahürat.

Geçen Pazar günü de Beşiktaş’ta, sosyal medyada Ali Sami Yen’e edilen küfürlere şahit oldum. Süleyman Seba’ya edilen küfürlere çok kızan/üzülen taraftarın Ali Sami Yen’e küfür edilmesine tepki vermemesi vahim. Sana yapılmasını istemediğin bir davranışı başkasına nasıl yaparsın? Rakibine ve onun efsanelerine saygı duymadan nasıl kendine ve efsanelerine saygı beklersin?
Küfürün sosyolojik incelemesine hiç kalkışmayacağım. Sadece şunu söyleyeceğim: Süleyman Seba’ya küfür edenler ile Ali Sami Yen’e küfür edenler arasında hiçbir fark yoktur. Hangi takımlı olduklarının hiç önemi yok, hepsi mide bulandırıcıdır!