Gerçek adalet için...
Haberin Devamı ›
Benim gibi, Passolig derdine sevdiceğinden uzak kalanlar bilir, önceki duruşmada Anayasa Mahkemesi “E-bilet’e evet, ama Passolig’e hayır” dedi ve Passolig’in iptaline karar verdi. Ancak TFF, “Ali kıran, baş kesen” vaziyetinde inatla diretiyor. Ve hâlâ bunu tribünlere sükunet getirmekle açıklıyor. Böyle bir sükunetin sağlandığını görmek henüz nasip olmadı.
Oysa e-bilet’in amacı neydi? Cezanın bireyselliği. Kişiler ceza alacaktı ve tribünler, sahalar kapanmayacaktı. Hâlâ tribünler, hatta sahalar kapatılıyor. Küfürle hiç ilişkisi olmayan bir insan bile, sırf olduğu tribünde küfür edildiyse cezaya çarptırılıyor. Tıpkı, gürültü yaptığında tüm sınıfın suçlu-suçsuz sıra dayağından geçirildiği orta okul-lise hayatımız gibi.
TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in bir kurumu yönetme kabiliyetini Beşiktaş’tan biliyoruz. O, hiç taraftar olmasa futbolu çok güzel idare eder. Sonuçta TFF’de, bulunduğu kurumu zarara uğratacak transferler yapmak söz konusu değil. Ama aslında hepimiz futbolu Demirören’in değil de kimin yönettiğini biliyoruz. Passolig’in e-bilet’le alakası olmadığının, bir bankaya rant sağlamak amacıyla hayata geçirildiğinin farkındayız.
Geçen hafta tribüne girmesi TFF tarafından engellenen Fenerbahçe taraftarı Tüketici Mahkemesi’ne başvurdu ve mahkeme taraftarı haklı buldu, Beşiktaş maçında tribünde olmaları doğrultusunda karar verdi. Ancak TFF’nin alt kurumu PFDK bu kararı tanımadığını açıkladı ve taraftarların maça girmesine izin vermedi. Bu aralar üst kurumların kararlarını tanımamak çok moda.
Passolig’e son!
Bugün saat 14.00’te Ankara 16. Tüketici Mahkemesi’nde dava var. Davanın avukatı olan ve gerçekten bu meselede çok ciddi emek sarf eden Cem Cihan’la yaptığım görüşme sonucunda anladığım kadarıyla artık Passolig bu dava ile birlikte tarihin tozlu sayfalarında yerini alacak gibi görünüyor. Ancak TFF’nin bu kararı da “tanımama” gibi bir tutum sergilemesi, en azından sezon sonuna kadar mevcut durumu sürdürme eğiliminde olması ihtimali var. Sonuçta daha önce de tedbir kararı verilmişti ve TFF uygulamadı.
TFF bu kararı tanımazsa, artık konu ceza yargısı alanına girecek. TFF özel hukuk tüzel kişisi ve ”Kararı tanımam” derse Türkiye’nin her yerinde TFF yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusu bombardımanı yapılabilir. Ayrıca bu durumda sadece TFF değil, kulüpler de sorumlu olurlar. Sonuçta maç biletini ev sahibi kulüp satıyor. Kulüpler, mahkeme kararı ile birlikte, banka ile yaptıkları sözleşmeyi sonlandırma hakkına da sahip. Bu yüzden, kulüplerin tutumu oldukça önemli.
Taraftarsız futbolun hiçbir anlamı yok. Taraftarların talepleri, bankaların rantından daha önemli ve bizlerin banka müşterisi haline getirilmesinden başka bir anlama gelmeyen bu Passolig soygunu artık sona ermeli.
Aslında Passolig’i sona erdirecek olan, tüm taraftarların renklerinden bağımsız olarak, birlikte bu soyguna dur demeleridir. Güçlü olanın hukuku da istediği gibi anlayıp uygulayabileceğine inandığı bir dönemden geçiyoruz, o zaman taraftarın kendi gücünün farkına varıp gerçek adaletin sağlanması için mücadele etmesi şart.
Tolga Zengin ne yapsın?
Siz bu satırları okurken derbi maç üzerinden en az 36 saat geçti ve ben teknik taktik analizde bulunmayacağım. Yazdıklarımı okuyanlar da bana sıra gelene kadar gerekli(!) programları izleyip, yazıları okudu.
Ancak!
Gerçekçi olalım, Türkiye’nin en iyi hakemi denilen Cüneyt Çakır, Türkiye’de çoğunlukla yaptığı gibi kötü maç yönetmiş olabilir, lakin Beşiktaş ilk yarıda hakemden çok daha kötüydü. Fenerbahçe ilk yarı tek kelimeyle muhteşem oynadı ve Beşiktaş’a top oynatmadı. Önce bunu bir kabul edelim. 2. yarı ise olmadı. Top, o kale denilen çerçeveden bir türlü girmedi. İstediğiniz kadar laf edebilirsiniz (zavallı anneciğim de maalesef alışmak zorunda kaldı üzerinden edilen küfürlere), ama maça ilişkin düşüncem budur! Maçtan sonra ise sosyal medyada bir linç başladı, sormayın gitsin! Tolga Zengin neden gidip Volkan’ı sakinleştirmiş? Beşiktaş kaptanına hiç yakışıyormuş mu?
Sosyal medya deyip geçmeyin, çok önemli. Sezon başı Niasse’ın 5 milyon Euro’ya Galatasaray’a alınmasını engelleyen ve Galatasaray yerine Lokomotiv Moskova’dan Everton’a 18 milyon Euro’ya satılmasına sebep olan çok etkili bir gruptan bahsediyorum.
Tolga Zengin, Volkan’ı sakinleştirmemeliymiş... Gerekirse kafa atmalıymış... Böyle Beşiktaş futbolcusu olmazmış...
Acı ama gerçek olan şu ki; Tolga Zengin ağzıyla kuş tutsa Beşiktaş taraftarına yaranamaz. Onun için “camiadaki kredisi çok az” bile diyemiyorum, çünkü hiç kredisi yok! Volkan’ı sakinleştirmek yerine, istenildiği gibi kafa atsaydı ve kırmızı kart görseydi, o zaman da “bu kadar önemli maçta niye takımı eksik bıraktı” diye küfür ve hakaret edecekti bu güruh ona.
Maalesef acı ama gerçek olan bu!
Taraftar uyuma!
Baştan anlaşalım, yanlışlık olmasın. Milliyet Gazetesi’nden ayrıldığım 2010 yılından beri basın tribününde maç izlemedim. Passolig belası çıkana kadar biletimi alıp maça gittim, sonrasında da Passolig’e muhalif biri olarak içeride-dışarıda sadece Avrupa maçlarında Beşiktaş’ı tribünden desteklemiş bir taraftarım. Moskova’da Lokomotif Moskova Beşiktaş maçına girmek için kuyrukta beklerken, nasıl bir ruh haliyle ediliyorsa, Ali Sami Yen’e edilen küfürlere şahit oldum. “Zavallılık bu” dedim arkadaşlarıma. Avrupa maçına geliyorsun, Ali Sami Yen’e küfür ediyorsun. Yaşasa önünde saygıyla eğileceğin bir adama...
Sonra Fenerbahçe-Lokomotif Moskova maçında Süleyman Seba’ya edilen küfürleri duydum ekran başında. Üstelik Beşiktaş taraftarının söylediği “marş”ın Fenerbahçe uyarlamasında... Fenerbahçe-Beşiktaş maçında da oldu aynı tezahürat.
Lafım herkese...
Tüm taraftar grupları için söylüyorum... Efsanelerimiz hepimizindir, hepimiz için değerlidir, onlar üzerinden edilen küfürler canımızı yakar, ama yel kayadan toz alır ve düşmanlıkları besler sadece. TFF’nin istediği de bu: Taraftarlar birlik olmasın. Mücadele etmesin. Hiçbir hukuki geçerliliği olmadığı halde Passolig’i istedikleri gibi devam ettirsinler, haksız kazanç kapıları kapanmasın.
Derbi maç sonrası, Fenerbahçe-Beşiktaş taraftarları arasında memleketin çeşitli yerlerinde kavgalar çıkmış. Polis gazla müdahale etmiş.
Lütfen oyuna gelmeyelim! Kavgayı bırakalım ve birlik olalım. Kaybedeceğimiz bir şey yok, ama kazanacağımız özgür tribünler var!
Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!
Konyalı hakem ne demek MHK?
3 Mart Perşembe (yarın) oynanacak Konyaspor-Beşiktaş maçına sevgili yetkili kurumumuz -kimse artık o- Yaşar Kemal Uğurlu’yu atamış hakem olarak. Deniz Ateş Bitnel’in tepeye çıkarılıp, yere çakılmasının en büyük sorumlusu olan ama sorumluluk kabul etmeyen MHK’nin tüm parmaklarının etkisi olduğunu düşünüyorum bu atamada. Ancak biliyorum ki, onlar sorumluluk kabul etmezler ve ne güzel yönettiklerini sanırlar.
Durum şu ki, 2013 yılı 31 Mart’ında oynanan Konyaspor- Kartalspor hakeminin ilk hakemiymiş kendisi. Ancak Sevgili Uğurlu’nun esasen Konyalı olduğu anlaşılınca müsabakadan alınmış. Ancak şu zamanki MHK’miz kendisini Konyaspor-Beşiktaş maçına vermiş. Konyalı bir hakemi!
İnanın ben de çok istiyorum, hakemlerin esas memleketlerinin dert olmadığı zamanları. Ama MHK’ye güvenin sıfırı bırakın eksilerde olduğu bir zamanda Konya-Beşiktaş maçına Konyalı bir hakem atamak ne kadar mantıklı? Gerçi MHK kararlarında mantık aramayı bırakalı çok oldu. Bu yüzden bu atamanın değiştirilmesi gibi bir beklenti içine giremiyorum. Olursa sürpriz olur.