Pereira sahtekar, Terim imparator

Haberin Devamı ›
Eski futbolcuları, iş bulamayıp da TV ekranlarında yorumculuk yaparak kendilerine pazar oluşturmaya çalışan teknik direktörleri dinliyorum günlerdir TV ekranlarında. Vitor Pereira’ya demediklerini bırakmıyorlar: Çalışmadığı dönemin parasını nasıl alırmış. O paralar taraftarın binbir zorlukla aldığı biletlerden, formalardan ödenecekmiş. Portekizli Hoca’ya uyanık diyen de var, sahtekar da...
Unutmamak gerekir ki; kişi ve kurumlar, maddeler üzerinde ortaklaşıp sözleşme imzalıyorlarsa, onun bütün gereklerini yerine getirmek zorundadır. Buna, yolların zamanından önce ayrılmasında ödenecek tazminatlar da dahildir. Profesyonellik, ondan önce iş ahlakı bunu gerektirir.
Yine unutmamak gerekir ki, Pereira’yı sahtekarlık ve açgözlülükle suçlayanlar, Milan’dan bilmem kaç milyon Euro tazminat alan Fatih Terim’i ise avuçları patlayıncaya kadar alkışlamıştı. Tazminatını almak isteyen Pereira’ya hakaret, tazminatını alan Terim’e alkış... Başka bir arzunuz?
Yıldırım’ın günah keçileri
Fenerbahçe, yeni teknik direktörü Dick Advocaat’la sözleşme imzaladı. Aziz Yıldırım, 16. günah keçisini, pardon teknik direktörünü buldu. Halbuki daha 3 ay geçmedi, Yıldırım’ın, “Pereira kalacak. İki yıllık sözleşmesi var. Oturup planımızı yapacağız. UEFA’nın kararları var. Artık ona göre hareket edeceğiz” sözlerinin üzerinden. Sonra Şampiyonlar Ligi eleme maçları oynandı, Vitor Pereira’nın kredisi 2 maçta bitti. İstifa etmesi için çeşitli yollar denendi; yardımcıları görevden alındı, evini boşaltması istendi, yani bildiğiniz mobbing uygulandı Portekizli Hoca’ya.
Önce kurtarıcı olarak getirilen Giuliano Terraneo, ardından da Vitor Pereira gönderildi ve kurulan yeni sistem bir yılda çöktü. Biz zaten inanmamıştık, bu sistemin dikiş tutacağına. Aziz Yıldırım Fenerbahçe’nin başında olduğu sürece de hiçbir sistem tutmaz orada. Göreve gelen her teknik direktör kötü, başarısız; ama onları göreve getiren Başkan dünyanın en başarılı başkanı. Gerçekten inanan var mı buna?
Pereira’nın teknik direktörlüğünü beğenen insan sayısı yok denecek kadar az memlekette. Yönetimlerin de istediği teknik direktörle çalışma hakkı var elbet. Ancak! Lig bitip de kupa finali kaybedildiğinde sözleşmesinin sona erdirilmesi konusunda tüm camia ortaklaşmışken göreve devam ettirmek, kamp dönemini bitirmek ve takım onun sistemine göre hazırlanmışken “kovmak”, Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım’ın kafasına göre yönetildiğinin de en açık göstergesi.
Dünya kulübü olduğunu ve kurumsallaşmaya başladığını iddia eden bir kulüpte, bir teknik direktörün bunları yaşaması, nereden bakarsak bakalım utanç verici ve traji-komik. Aynı zamanda bizim diyarlarda kurumsallaşma denilen şeyin aslında hayal olduğunun da kanıtı.
Yasaklasak da mı saklasak?
Süper Kupa maçı için günler öncesinden biletlerimizi aldık ve maç sabahı Antalya’dan 3 araçla yola çıktık. Araçlarımızdan hem Beşiktaş hem de Galatasaray bayrakları sallanıyordu. Anlayacağınız spora şiddet karıştıran, zeka seviyeleri giydikleri ayakkabının numarasına bile erişemeyenlerden değildik.
Stada girerken güvenlik görevlisi elimizdeki selfie çubuğu, telefon şarj aleti gibi malzemelerin yasak olduğunu iletti. İtiraz edince emniyet mensubu komisere havale edildik. Maç biletini çıkarıp elimizdekilerin yasaklar listesinde geçmediğini, TFF’nin genel ifadesi olan “fırlatılabilecek cisimler” kavramını genişletirsek ayakkabıyla bile stada girmememiz gerektiğini anlattığım Komiser nezaketle bizi dinlerken, turnike girişinde itiş kakış oldu ve komiserin izniyle tribüne geçtik.
Maç sonu Beşiktaş tribünlerinin yüzde 90’ı boşalırken kalan kısım da polis tarafından boşaltıldı ve kupa seremonisini izlememiz engellendi. İtiraz ederken bizim komiser ile karşılaştık, koluma girdi. Deplasman yasağının kaldırıldığını, skorboarddan “#BirOldukBiz” hashtagi gösterimi yapıldığını, ancak takımımın katıldığı töreni izleyemediğimi söyleyince, “Maç öncesi ve şimdi söylediklerine yüzde 100 katılıyorum, ama bizim de üstlerimiz var. Beni kırmazsan çok sevinirim” dedi. Komiserin nazik tavrı nedeniyle tribünü terk ettik.
Anlayacağınız, sporda şiddeti engelleme çalışması yıllardır işe yaramayan, “Yassah Hemşerim” yöntemi ile devam ediyor.
(Okuyucu Mektubu/Mevlüt Sarı)
[Content:{1248290}]