Salih Dursun, diğerleri gitsin!

Haberin Devamı ›
Hiçbir sertliği ve gerginliği olmayan, belki de son zamanların en kolay yönetilebilecek maçlarından biri olan Galatasaray-Trabzonspor maçında yaşananlar futbol tarihimize geçti.
Bir hakemin sahadaki en önemli görevi, kart gösterip faul vermekten önce, oyunun adil olması için elinden geleni yapması ve futbolculara bunu hissettirmesidir. Ancak Deniz Ateş Bitnel verdiği kararlar ve beden diliyle adaleti bir tarafa bırakınca dünyanın en şık ve en ölçülü protestosuyla karşılaştı. Çünkü düzeni ve hakkaniyeti sağlaması gerekenler, görevini yerine getirmediğinde oyunu bir kenara bırakıp onlara gereken tepkiyi göstermek gerekir (Sözlü veya fiziksel şiddetten bahsetmiyorum. Dikkat!).
MHK Başkanı Kuddusi Müftüoğlu, sanki haftalık hakem değerlendirmesi yapıyormuşçasına sorumluluktan uzak bir tavırla çıktı basının karşısına. Hangi paralel evrende yaşadığını bilmiyorum ama, ona göre hakemler başarılı, yapılan hatalar sıradan. Deniz Ateş Bitnel de sadece kötü bir maç yönetti.
O kadar!
Hakemliği ne idi ki...
Deniz Ateş Bitnel’in FIFA kokartından bahsediyor Müftüoğlu. Ama o FIFA kokartını nasıl verdiklerinden bahsetmiyor. Hiç İstanbul derbisi yönetmeden, şampiyonluğu ya da küme düşmeyi ilgilendiren bir maça çıkmadan sadece 16 (onaltı) maç yöneterek alınan bir kokart. Basamakların teker teker ve sindirilerek çıkılması gereken bir meslekte hızlıca tepeye çıkarmışlar Bitnel’i, o da yeterli deneyim ve gerekli psikolojide olmadığı için çuvallamış. Bu yaşananların en az sorumlusu hakem, en büyük sorumlusu kendileri olduğu halde, hiçbir sorumluluk kabul etmiyorlar, tüm yönetenler gibi.
“Bundan sonra hakemlerimiz, objektif bir şekilde maç yönetmeye çalışacaklar” dedi hakemlerin başkanı. O zaman ben de soruyorum: Bundan önce hangi saiklerle maç yönetiyorlardı?
“Ben de FIFA kokartı taktığımda ilk başlarda performans düşüklüğü yaşamıştım” diye konuştu Müftüoğlu. Halbuki performans düşüklüğü yaşamadı o, kural hatası nedeniyle maçı tekrarlandı. Kural hatasını başka bir ülkede, başka bir hakem yaptığı zaman futbolla ilişkisini seyirci düzeyine indiriyor, o hakemlerin başına getirildi. Çok kötü bir hakemdi, yöneticiliği hakemliğinden de kötü çıktı.
Lafı uzatmanın, dolandırmanın hiç gereği yok. Zamanında Alanya belediye başkan adayıydı, belediye başkanı olamayınca MHK başkanı yapıldı. Bu memlekette cenazelere tabut yetişmezken hiçbir sorumlu istifayı aklının ucundan geçirmedi, o sebeple tüm koltuğa tapanlar gibi Müftüoğlu’nun da istifasını beklemek büyük bir saflık maalesef.
Herkes kirli
Bu çarkın başındaki kişi ise pür-i pak (!) şekilde koltuğunda oturuyor. Başkanlık yaptığı kulübü batıran, sahte evraktan UEFA’dan ceza almasına sebep olan bir yönetici futbolun başkanı yapıldığında bunların olacağı belliydi aslında. Demirören kendi kulübünde ne yaptı ki, batan futbolun kurtarıcısı olarak TFF’nin başına getirildi? Ve onu seçenler, hangi çıkarlar gereği başarısızlığı kanıtlanmış bir ismin kurtarıcılığına “Evet” dedi?
Beşiktaş maçında her şeyi gören Mustafa Denizli’nin bu maçta kör olmasına, sahada oyun olmaktan çıkmış bir facia yaşanırken oley çeken taraftara diyecek söz bile bulamıyorum. Bu öyle bir zincir ki, hiçbir halkası sağlam değil. Takım ayırt etmeden diyorum ki; hatalar kendi takımları lehine yapıldığında, kendileri şampiyon olduğunda deve kuşu gibi başını toprağa gömen, rakip takım lehine yapılan hatalarda ise kıyameti koparan herkes de tüm bu yaşananların sorumlusudur. O yüzden de hiçbir halkasının birbirine “Sen benden daha kirlisin ya da daha başarısızsın” deme hakkı yoktur.
Bu kokuşmuşluk içinde doğruyu yapmak cesaret ister ve Salih o cesareti gösteren tek kişidir. Bu kırmızı kart, ahlaken çökmüş futbolumuza bugüne kadar verilen en güzel, en şık cevaptır. Maçın özeti kısa film yapılsa ve Salih’in kırmızı kartıyla bitse simgelediği değerlerle günümüz dünyasına vurulan sert bir tokattır. Ve bence bütün ödülleri almalıdır.
Yaşa varol Salih!