Arama

Popüler aramalar

Terim hariç herkes suçlu

Haberin Devamı

Euro 2016’nın ilk maçları tamamlandı. Türkiye pek de iç açıcı bir oyun sergilemeyerek ilk maçından mağlubiyetle ayrılırken, önümüzdeki maçlara bakma kararı aldı. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda 2-0 kaybettiğimiz Türkiye-Portekiz maçı sonrasında Lig TV’de Melih Şendil, Rıdvan Dilmen’e sormuştu, “Hocam bizim takımın en iyisi kimdi” diye. Rıdvan Dilmen hiç duraksamadan yanıt vermişti: Bizim kalemizin direkleri...

Yine böyle bir maç izledik maalesef. Direkler sayesinde ucuz kurtulduğumuz... Lafı dolandırmanın hiç gereği yok; altıncı günü geride bıraktığımız turnuvada izlediğim en kötü takım maalesef biziz. Takım mıyız? O da muamma. Sistem olmaksızın salt bireysel beceri ve motivasyonla nereye kadar gidilebileceğinin denemelerinden birini daha yaşadık.

Fatih Terim’in kadro tercihi, daha Fransa’ya gitmeden tartışılır hale gelmişti. “Milli takım kadrosunu kur” deseniz kendini yazmayacak Semih Kaya’yı Milli Takım’a çağırıp, sonra da mevkisinin en iyilerinden Mehmet Topal’ı stoper oynatarak hataların başlangıcını yaptı Terim. Topal, stoper oynamaz mı? Elbette oynar, ancak yoklukta. Terim de yaptığı kadro tercihleriyle neredeyse stoper yokluğuyla gitti Fransa’ya. Takımında genelde forvet arkası ve sol kanatta oynayan (sadece bir maç sağ kanatta oynamış) Hakan Çalhanoğlu’nu sağ kanada atan Fatih Terim’in şapkadan tavşan çıkarmaya çalıştığı daha maç öncesi belliydi aslında. Yapılan yanlış değişikliklerle de kale direklerine dua ettiğimiz bir maç izledik.

Futbolcuları sahaya süren ve “taktik” veren kendisiyken maç sonrası İmparator hariç herkes suçluydu yine... Oyuncular suçluydu, evet ama o oyuncuları seçen, sahaya süren, değişiklikleri yapan kendisiydi.

Hatta hızını alamayıp Süper Lig ortalamasının çok üstünde maç yöneten hakeme bile laf etti Terim: Maçın hakemiyle ilgili de Konya’da söyleyeceklerimi söyledim. Başka söz söylemeye gerek yok. O zaman söylemiştim.

Ne demişti İmparator Konya’da? “Bu hakemler bu seviye için az kalıyor. Maalesef 2 İsveçli hakem bizim canımızı yaktı, bizi fena doğradı. UEFA’ya bu iki arkadaş için yazı yazacağız. İnşallah, uzun süre bize İsveçli hakem vermezler”. Tabii Avrupa’da işler, Türkiye’deki gibi yürümüyor. UEFA bu tepkiyi hiç dikkate almamış ki, ilk maçımıza İsveçli hakem verdi. Hem de Terim’in şikayet ettiği...

Lafı uzatmanın hiç gereği yok, diyeceğim şu ki sevgili okur; her zamanki gibi Terim hariç herkes suçlu. Futbolcular suçlu, hakem suçlu... Hatta siz bile!

O vakit ne yapalım?

Biz de önümüzdeki maçlara bakalım...

Ah medyamız, vah medyamız!..

Takımı maç kazandığında, şampiyon olduğunda dahi kendi coşkusundan çok rakip takım nefretiyle beslenen insanların memleketi burası. Maalesef ki, Hırvatistan maçı da öyle oldu.

Basınımızın ateş hattında bu defa Hırvat futbolcu Corluka vardı: Oyunu soğutmuşmuş.

Başına aldığı darbeye rağmen oyundan çıkmayan Basri Dirimlili’yi her defasında saygıyla anan sevgili basınımız; hırsı, mücadelesi, fedakarlığı için Corluka’yı takdir etmek yerine, bildik bir şekilde yerden yere vurmayı tercih etti yine. Corluka’nın yerinde Türkiye Milli Takımı’ndan bir futbolcu olsaydı methiyeler düzeceklerdi oysa. Hatta yıllarca anlatacaklardı. Hatta röportaj yapmak için sıraya geçecek, hikaye haberler dahi yazacaklardı: Maç öncesi eşi/çocuğu “Bu maçı kazanmadan gelme” demiş ve benzeri gibi...

Ben takım ayırt etmem. Sahada verilen mücadeleye bakarım. 16 yıl önce çıkık omuzla UEFA Kupası final maçını tamamlayan Bülent Korkmaz benim için neyse, kanlar içinde maçı bitiren Corluka da odur. Futbolumuz da sonuna kadar mücadele etmiş fedakar bir futbolcuyu bizden olmadığı için yerin dibine batırarak düzelmez. Kendimizi kandırmayı bırakalım artık.

Yazarın Diğer Yazıları
Tümü

‘’Sorun büyük!‘’

16 Haziran 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Adalet ya da cehalet‘’

16 Haziran 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI