Erol Taş...

Haberin Devamı ›
Oysa beyazperdenin üstlendiği görevi en iyi yapan neferlerindendi de, esas çocuk olamadı! Çok star kaydı gitti, Taş, taş gibi kaldı.
Galatasaray’ın bir değil, iki Erol Taş’ı var, Sabri ve Servet. Bu iki milli işini iyi yapar, mücadele eder, kerhen forma giymez ama nedendir bilinmez, ikisi de yaranamaz.
Her şey öyle güzeldi ki, stadyum, taraftar, hava, tabela, Sabri, Servet ve elbette takımın tamamı. Ne zamana kadar? 3-0 öne geçene kadar. Sonra? Edmundo döneminden pasajlar ve yine çıtır çıtır yenilen goller. Şunu da merak ediyorum aslında!
Hagi beğenmediğimiz Hagi’yse, ilk yarının Hagi’si hangi Hagi? Peki 3-0’dan 3-2’ye gelinen dakikalarda neredeydi, yoksa o ara Corc’mu gelmişti? Sıyırmak işten değil arkadaş!
Karaköy’de köprü üstünde ‘Uskumru’ bekleyen balıkçının, ‘Baba Torik’ yakalamasından farksızdı Lorik’in golü. Sabri’nin Kofana için salladığı kaşık oltası, Lorik’in oltasına değil de kafasına vurdu ve ‘Baba Torik’ bir gol oldu. Sonra Stancu’nun şık, Kewell’in şahane golü geldi 3-0...
Sahanın her alanını malı gibi kullanan futbolculara, muhteşem tribün desteği de katılınca, seyrine doyum olmayan bir Sarı-Kırmızı süreç yaşadık. Sonra? Eskişehirspor da boş ekip değil ya! İkinci yarı Aslan tempo düşürdü, onlar yükseltti ve Eşer’in golü geldi 3-1... Zapata bir zaparta da Ümit karan’dan yedi 3-2.
Baros yine Baros’luğunu göstermese, baştan yaşanan tüm mutluluklar bitecek ve herkes evine yine perişan vaziyette gidecek.
4-2’lik 90 dakikanın çok iyi analiz edilmesi ve böylesi güzelliklerle, öylesi defolar bir arada nasıl olup da istihdam ediliyor, mutlaka çözülmeli. İstirham ediyorum yahu!