Yırttık çok şükür!

Haberin Devamı ›
O dönem yöneticileri, birer muhteşem geçmiş zaman mimozasıdır. Kulübe katkı dışında ülküleri olmaz, bu nedenle iş hayatlarında kaybeder, genellikle de batarlardı. Büyük şansım, Şükrü Ersoy ve Ekrem Karaberber gibi dürüstlük sembolü iki teknik adamın rahle-i tedrisatından geçmiş olmam, Sermet Şükür gibi adam olacak futbolcuyu kakasından tanıyan birinin, her kelimesi ders uyarısına kulak asmamdır. Hasılatta iki buçuk lira açık var diye saatlerce gişecileri tadat eden İhsan Ayhan’ı kayınpederim diye stadyumda mecburi bekler, küfürden farksız bakan bezgin görevlilerin nazarlarını görmezden gelirdim. 25 sene muhasip üyelik yapan Ayhan, kulüp malına titrediği kadar, kendi malına titredi mi acaba? ‘Yahudi İhsan’ lakabı özel değil, yöneticilik yaşamı armağanıdır. Sporculuğum zamanı Balıkesir’e deplasmana gidiyoruz. M.Kemal Paşa’da yemek molası verildi. Menü köfte yanında salata, su ve tatlı. Bense yoğurt severim. Garsona söyledim, geldi. İhsan bey az sonra masanın başından seslendi: ‘Yoğurt yiyenlere salata, salata yiyene de yoğurt yok!’Futbolcu milletini çok severim. Neden? Kendi yeteneksizliklerimden onların kıymetini bilirim. Evelallah yürüyüş ve duruşlarından bile ne olduklarını da anlarım. Bu hasleti kazandıranlar da Şükrü ve Ekrem hocalarla Sermet Şükür olmalı. Tribünde zaman zaman heyecandan ölen taraftar ve İhsan bey de, kurum malına ve namusuna sahip çıkılmasıyla ilgili yaşanmış derslerin unutulmaz öğretmenleridir şahsım için.Evet... Gelelim günümüze. Zamansız ziyan edilen futbolcu, bence sokağa atılan milli servetten farksızdır. Bu nedenle tekrar kazandırılmaları için elimden geleni yapmaya çalışırım. Mesela Galatasaraylı Hamza. Futbolu bırakmış, Alanya’ya yerleşmek üzereydi. Israr ettim, Yozgatspor’a döndürdüm. Mükemmel oynadı. Konya’da unutulmazlar arasına girdi ve Beylerbeyi Kulübü’nde bıraktı. Sakaryasporlu Savaş, Ankaraspor’da büyüdü ve şimdi Sakaryaspor savunmasının temel direği.Emre Aşık’a telefon ettim bir gün; ‘Galatasaray’a gelir misin?’ ‘Koşarım’ ‘Tamam o zaman’ Doğan Sarıbeyoğlu büyüğümü ve Fatih Gökşen’i aradım. Özhan Canaydın’la konuşuldu. Prensipte kabul edildi fakat Bülent Tulun ve Gerets istemedi. Ardından Sinan Kalpakçıoğlu devreye girdi, daha sonra Erdal Keser bu konuyla ilgili argümanlarımı sordu. Anlattım; ‘Türk futbolu ve milli takım çok deneyimli bir yıldızını kazanma şansı bulur. Gerets tekrar kazandırmış olur. Şubat sahaların en kötü, sakatlıkların en yoğun zamanıdır. Mart ayı dert ayı, nerede ne olacağı belli olmaz. Sonra yıllarca milli takım ve Galatasaray’a hizmet vermiş bir değer de böyle kolay gözden çıkarılamaz. Size mutlaka lazım da olur faydalı da...’ Mesele Gerets tarafından da anlaşıldı ve Gökşen, Kalpakçıoğlu ikilisi de işi bitirdi.Cumartesi ASY’deki kritik gecede Emre’den daha heyecanlı biri vardı. O bendim. Bilirsiniz bu işlerde iyi olursa Allah’tan, kötüyse kuldan anlayışı geçer. Yırttık çok şükür!