Aysal'ı dinlediler

Haberin Devamı ›
Galatasaray, isminde “şike” kelimesinin hiç bir harfinin yer almamasının mutluluk ve yol göstericiliğini yaşıyor. Ünal Aysal imzasıyla 12 Temmuz 2011’de yayınladığı ateşin üflemekle sönmeyeceği bildirisinde ne söylendiyse bir bir yerine getiriliyor. Başta federasyon olmak üzere bazı kulüp başkanları Ünal Aysal’a yönelik yaptıkları gereksiz, samimiyetsiz ve oportünist karşı çıkışdan utanmaya başladılar. Beş gün içinde gelişen olaylar Galatasaray ve Ünal Aysal’ın futbolu kurtarmaya yönelik hamlesinin doğruluğunu kanıtladı. UEFA yönetimiyle Nyon’da yapılan görüşmeler adeta Galatasaray bildirisinin resmi tutanağa geçirilmesiyle sonuçlandı. Şikenin resmi sonuçları ne olursa olsun, bazı insanlar açıktan itiraf edemeseler bile Galatasaray farklılığını ortaya koymaktadır. Bunu sarı-kırmızı yeni sezon formalarının tanıtıldığı Galatasaray Lisesi’ndeki törende canlı olarak yaşadım. Katılan herkes boğazına kadar çamura batan rakiplerin yanında Galatasaray ismini bırakın tek bir hecesinin bile ortalığa saçılan iddialar arasında yer almamasınından mutlulardı. Bu yüzden Türkiye’de futbolun kurtuluş reçetesi Galatasaray Lisesi’nde yazılacaktır.
Bu arada geçen hafta yazdığım yazıdaki bir yanlış anlamayı düzeltmek isterim. Ünal Aysal’ı federasyonun ilk gün yaptığı “Her şey güllük gülistanlık, süper kupayı Beşiktaş-Fenerbahçe oynayacak, Süper Lig zamanında başlayacak” açıklamasına katıldığı izlenimine kapıldığım için eleştirmiştim. Ancak Ünal Aysal yazımı gazeteye yolladıktan sonra, kulüpler, federasyon ve kamuoyunun şike olgusunu ters yüz eden açıklamasını yaptı. Eğer Ünal Aysal sessizliğini bozmasaydı Galatasaray tarihinin en çabuk yıpranan başkanı olacaktı. Son olaylar Ünal Aysal’ın politika geliştirmedeki usta bir stratejist olduğunu gösterdi. Bu yüzden kendisine olan saygımın bir kat daha arttığını belirtmeliyim. Bunda futbol yönetimine sonradan girmiş olmanın verdiği avantaj yatabilir. Vıcık vıcık ilişkiler yerine olaylara soğukkanlı bakabilmenin katkısı görülüyor.