Teknik direktörlüğün ölümü

Haberin Devamı ›
2010 Dünya Kupası’nda berbat hakemler, kötü ötesi kaleciler ön plana çıkarken vardığım en büyük sonuç teknik direktörlüğün ölümü oldu. Lippi, Capello, Eriksson, Le Guen, Antiç, Parreria ve Rehhagel gibi devasa takımlar çalıştırıp Dünya Kupaları kaldırmış, Avrupa’da zaferlere imza atmış isimler utanılası performanslar gösterdiler. Dünya’nın en iyi kadrolarından Fransa’nın başındaki Domenech’i hoca saymadığım için listeme bile almadım. Böylesine önemli bir futbol ülkesinin, Türkiye’de belki 1. Lig’de takım çalıştırma kapasitesine sahip kişiye mahkum olması anlaşılabilir değildir. Ama Fransızlar hep tartışmalı hocaları getirip sonra tartışmayı seviyorlar. Elenen hocalardan yalnızca Hitzfeld’in İsviçre’yi, Honduras hariç diğer maçlarda iyi oynattığını düşünüyorum.
Geriye kalan takımlardan Portekiz’in hocası Querioz’un kariyerinin büyük bölümü Alex Ferguson’un yardımcılığı ile geçti. Tek adamlığa soyunduğu Real Madrid’den kısa sürede yollandı. Del Bosque’yi hepimiz yakından tanıyoruz, saf-temiz bir amca. İspanya’yı Aragones’in bile Avrupa şampiyonu yaptığını düşünecek olursak yıldızları oynatmak için fazla niteliğe gerek yok. İki büyük favorim Arjantin ve Brezilya’da ise bildiğimiz anlamda teknik direktör yok. Dunga ilk hocalığını yapıyor, ömründe amatör takım bile çalıştırmamış. Maradona’nın 20 yıl önceki üç hocalık tecrübesi ise kocaman hayal kırıklığı. Son favorim Almanya ise tek gerçek hocaya sahip. Bence kulüp takımlarının tersine milli takımlarda futbolcu ve kamuoyunda saygı yaratmış, çalıştırıcılıkta kariyer gerektirmeyen ’’ağabey’’ modeli, klasik teknik direktörlüğü öldürmüştür.
Bir de TRT fellik fellik vuvuzela’yı icat eden adamın peşindeymiş. Öyküsünü yazdım, GS TV’de de anlattım; aradıkları Johannesburg’un Tembisa ilçesinde yaşayan 55 yaşındaki Freddie Maake’dir. Her yerde resimleri çıktı. Ulaşamayan TRT’cilere helal olsun! En çok da yetenekli televizyoncu İbrahim Kırkayak’a yakıştıramadım. Tembisa’ya gidin, kime sorsanız Kaiser Chiefs bayraklı evini gösterir!