Arama

Popüler aramalar

Ufuk Ceylan'ı savunmak

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Bursapor maçında yediği ikinci golden sonra Ufuk Ceylan’ı savunabilmek için insanın ya çıldırmış olması ya da kendisine hala çok güvenmesi gerekir. Ben Ufuk’un kaleciliğine bugün galiba Ufuk’un kendisinden daha fazla inanıyorum. Galatasaray tarihinin en büyük kalecileri sıralamasında en önlerde yer alan Yasin Özdenak’ın yediği goller dönemin mizah dergilerine konu olmuştu.

Zoran Simoviç ise galiba Haydar’ın yedeği durumuna düşmüştü. Ancak ikisi de toparlanıp, bugün büyük saygıyla anılan kaleciler oldular. Ufuk hayatının en karanlık günlerinde kendisini toparlayacak örnekleri öğrenmezse, bir Beşiktaş maçında yediği garip golden sonra kafasını direğe vurarak kendisinden geçen Mehmet Duymazer gibi kaybolur gider.

Ufuk ya Yasin olacak ya da Mehmet Duymazer. Bir örnek daha vereyim, kısıtlı yeteneklerine rağmen 3. Lig’den gelip şampiyon olan Galatasaray’ın kalesini koruyan Mehmet Bölükbaşı’nı incelesin. Onun en önemli özelliği olan soğukkanlılığını-özgüvenini belki de Mehmet Bölükbaşı’ndan öğrensin, sanırım şu anda İstanbulspor’da oynuyor.

Ufuk iyi kaleciler yetiştirmesiyle bilinen Altay altyapısından çıkmanın avantajıyla Manisaspor’da altın çağını yaşayıp Galatasaray’a geldi. Ancak bilebildiğim kadarıyla fizik avantajına, kısa sürede sınıf atlamasına ve rekabet yokluğuna fazla güvenerek ciddiyetten uzaklaştı. Gece hayatının çekiciliğine kapılarak önemli yanlışa saplandı.

Buna bir de Tarık Nejat Dinç kardeşimin dikkat çekici saptaması, “Önündeki defans ile iletişimi sağlayamaması” eksikliğini ekleyince herkesi tedirgin eder hale düştü. Ayakla iyi top kullanma, el-ayakla hızlı oyun başlatma alanlarında hiçbir çabası olmadı. İçgüdüsel kaleciliğin yeteceğini düşündü. Ufuk dibe vuruştan çıkabilmek için şimdi yeniden bir mücadele vermek durumundadır. Altın tepsi içinde sunulan Galatasaray kaleciliğini bir kez daha haketmek mecburiyetindedir. Aksi halde iki sene sonra kimse Ufuk’u hatırlamaz bile.