4 yıldızlı otel

Haberin Devamı ›
UEFA Kupası kazanıldığından beri bu böyle. UEFA Kupası’nı kazanmış takımı dağıttılar, bir futbolcusuna bile sahip çıkamadılar. Bakın geçmişe hepsi unutuldu gitti. Her krizde Fatih hocanın kapısından ayrılmadılar, işleri bitince hep yolladılar. Hatırlayın 2000’de UEFA Kupası final maçında rakip Arsenal’in başında kim vardı? Bugün bakın hâlâ kim duruyor. İstikrarsız bir futbolun istikrarsız yöneticilerine mahkum olduk. Hepsi yönetici gibi değil popstar gibi takılıyorlar. Planlama yok, hedef yok, istikrar yok, ne olabileceği hakkında aslında kimsenin bir fikri yok. Bir gaz geliyorlar hoop gidiyorlar.
Yönetimin başına gelenlerde icraat yok, rahat olun vaad çok. Çilekten, pastaya ordan kek kalıbına böyle geldik. Yeni yönetim de bir geldi elde 3 kupa bir de hazırda 4. yıldızla.
Başkan hedeflerini açıkladı Riva’da arazi, 5 yıldızlı otel.
Aslında ilk hedeflerinden biri olan Galatasaray Oteli hayata geçti. Çünkü Galatasaray takımı uzun zamandır sahada 4 yıldızlı otele, taksitle tatile gelmiş aile tadında takılıyor. Tesislerde olimpik havuz, jakuzi, tavla, oyun odası, sauna, öğlenleri açık büfe, alakart, havaalanına shutter servisi.
Bence bu yola devam. Nişantaşı’na Galatasaray Breserie açılsın, Florya çevredeki şirketlere halı saha diye kiralansın, kola bileklik, kafaya şapka hız kesmeden devam büyük yatırımlara.
RTÜK’e çağrı
Eskiden kafamız rahattı. Her ay Şampiyonlar Ligi’nden veya Avrupa kupasından birkaç maç seyredebiliyorduk ve o kadar umursamıyorduk yabancı futbolunu. Kendi kendimize idare ediyorduk. Avrupa’nın en önemli derbisini Fenerbahçe-Galatasaray, ligimizi de süper zannediyorduk. Sağolsunlar ismi de süper yapılınca iyice inanmıştık. Fakat bu sene Digitürk’te İspanya La Liga, İngiltere Premier Lig, İtalya Serie A, Fransa Ligi, Brezilya Ligi Eurosport’tan Bundesliga’yı seyredince bizimkilerin oynadığı ne, ilk defa anlamış olduk.
Bizler yıllar boyu maç değil faul ve taç seyrediyormuşuz. Çünkü Türkiye’de maçı 90 dakika değil faul ve taçları çıkar 50 dakika seyrediyoruz aslında. Topu kaybedeceğini anlayan futbolcu atıyor yere kendini, hakemi de seyircinin kucağına.
Bu yüzden bizlere kötü örnek olan yabancı liglerdeki maç yayınlarına bir an önce son verilmeli, acilen eski mesut günlerimize geri dönülmeli. Bizi kendi kötü futbolumuzla başbaşa bırakacak çözümler üretilmeli.
Arda, Arda, Arda
Arda Barcelona’ya gitti, maçları anlatan spikerler coştukça coştu. Televizyonda Barcelona maçı izliyorum spiker daha maç başlamadan başlıyor. ”Arda ilk onbirde” sonra devam ediyor “Arda’nın oynadığı her maçı kazandı Barcelona” “Messi’ye assist bile yaptı”. Gören de Barcelona Arda’dan önce hiç maç kazanmıyordu zanneder. Diğer yandan. Maç başlıyor, top Neymar’da spiker sahanın öbür tarafında duran Arda’yı anlatıyor, Messi frikik atıyor “Arda ceza alanı içinde diyor” kısaca bitmiyor “Arda kafasını kaşıdı”, ”Arda, Suarez’in yanında”, ”Arda, markete gitti”, ”Arda’nın çok güzel evi var”, ”Arda’nın arabası Messi’ninkinden güzel”, ”Maşallah Arda”, ”İnşallah Arda”. Ertesi günü spor basını ”Arda’lı Barcelona kazandı” “İspanyol basınından Arda’ya tam not” vb.
Arda Turan’la tabii ki gurur duyuyoruz, benim korkum şimdi Arda Haziran’da Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’nda Allah korusun biraz düşük performans sergilese valla tefe koyarlar çocuğu. ”Arda, iyice havalara girmiş”, ”Havan bize mi?artiz, biz senin çocukluğunu biliriz.”
Sevgili Arda Turan, sen sen ol, tüm bu pohpohlamalara kulaklarını kapa. Sezon sonu tatilini buralarda yapma gidebileceğin kadar git uzağa, düşme bu tuzağa (anladın sen)...