Arama

Popüler aramalar

En heyecanlısı bizim lig...

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Serie A ve Ligue 1, heyecan anlamında bize en yakın ligler. La Liga'da Barcelona, Bundesliga'da Borussia Dortmund ve Premier League'de Manchester United kamuyounun şampiyon olacaklarına kesin gözüyle bakılan takımlar. Kaliteli oldukları hakkında hemfikir olunan liglerde yarış heyecanı alt düzeylerdeyken, ligimizde son 1 ay içinde lider 8 kez değişti. Hafta sonları iki kez lider değiştiriyoruz. 1 hafta içi Fenerbahçeli'ler şampiyonluk kutlaması hayallerini kurarken, bir sonraki hafta içi ise Trabzonsporlu'lar çok büyük kutlama hazırlıkları yapıyorlar. Yani bir hafta sonu bu iki takımın taraftarları için heyecan, mutluluk, korku, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duyguları barındırıyor.

Ligimizin son 4 yılında hep farklı takımlar şampiyon oldu. Art arda 4 sezonda 4 farklı şampiyon çıkması lig tarihimizde de bir ilk. Bu durumun tesadüf olmadığına inanmak bile heyecan verici. Ligimizin kaliteli olmadığı düşüncesini desteklememekle beraber bu düşünceye katılabilirim ama biri çıkar ve heyecansız bir ligimiz var derse amiyane tabirle ayıp etmiş olur.

Günü bile değil, kendilerini düşündüler...
Adnan Polat Galatasaray'ın en iyi niyetli ve çalışkan başkanlarından biri olarak hatırlanacaktır ve öyle olmalıdır da. Galatasaray'ın geleceği adına attığı adımlar oldukça değerli. Yönetiminin mali açıdan ibra edilmesini sağlayan da buydu. Ancak idari anlamda ibra edilmemesinin sebepleri de haksız sayılmaz.

Hagi'nin gelmesinden kısa bir süre sonra takımın ligi çok da iyi sıralarda tamamlayamayacağı ve giderek karanlığa doğru gittiği görülüyordu. Zaten efsane kontenjanından ikinci kez takımın başına getirilen Hagi de tam anlamıyla yönetimin zaman kazanma çabasıydı. Yeni stada Galatasaray idarecileri olarak gitmek, mali açıdan olumlu gelişmeleri sergileyebilmek için zaman kazanmaya çalıştılar. Öyle ki takım uçuruma sürüklenirken bile, kulübün bekasını düşünerek gelecek sezon takımda yer almayacak oyuncuları gönderip bir sezon sonrasının hazırlıklarına başlamak varken, yine kendilerini kurtarmaya çalıştılar ve ilginç transferler yaptılar. Böylelikle ne kendilerini kurtarabildiler, ne bugünü, ne de yarını.

Tek düşünceleri kendilerini kurtarmaktı madem, Hagi'yi ikinci kez değil de Hakan Şükür'ü veya Tugay'ı ilk kez takımın başına getirebilirlerdi. Bu şekilde bu iki futbol adamının kredilerinden de faydalanabilirlerdi. Kısacası, yanlışı bile doğru yapamadılar galiba.

İftar vakti Beşiktaş...
İftar saatine az bir zaman kala buzdolabında dünden kalma bir iki domates,birkaç biber ve kahvaltılık gören Gülsüm Hanım küçük oğlu Efe'yi de yanına alıp semt pazarına koşar. Henüz pazara girmişken Efe çok sevdiği çilekten istedi. Oğlu'nu kıramayan Gülsüm Hanım çilek aldı.

Gülsüm Hanım ailesinin mutlu olabilmesi için ne gerekiyorsa yapıyor ve gecesini gündüzüne katarak bunun için uğraşıyordu. Pazarda ilerlerken kızının çok sevdiği meyveden aldı, biraz sonra eşinin olmazsa olmaz meyvesini gördü ve ondan da aldı. Derken geniş ailesinde herkesin sevdiği meyvelerden ayrı ayrı aldı. Çünkü herkein sevdiği meyveden alırsa tek tek bütün ailesini mutlu edebilirdi. Henüz yemeklik sebze almamıştı. Mahalle bakkalına uğrayıp ordan da yemeklik almalıydı. Fakat, cüzdanında parası kalmamıştı. İlk başta bu duruma pek de aldırış etmedi, iftar saati sevdiği meyveleri görenler zaten çok mutlu olacaklardı. Zaten evde dünden kalma biraz sebze ve kahvaltılık vardı.

Artık iftar saati gelmişti ve aile fertleri eve giriş yapıyorlardı. Gülsüm Hanım ailesinin biraz sonraki mutluluğunu hayal ettikçe heyecanlanıyor ve sabırsızlanıyordu. Lakin aile sofraya oturduğunda ummadığı surat ifadeleriyle karşılaştı. İftar sofrasında yemek olmadığını, sofranın sadece meyve ve kahvaltılıktan oluştuğunu gören aile fertlerinin yüzleri buruşmuş ve aile büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Gülsüm Hanım tüm iyi niyetiyle onların mutluluğu için çaba sarfetmesine rağmen, ailesini hayal kırıklığına uğratmış ve mutsuz olmalarına neden olmuştu.

Galiba Beşiktaş'ın durumu da bu hikayeye yakın...