Yalnız adamın Rüşt"ü"

Yıllarca Fenerbahçe'de oynarsın, milli takımda ter dökersin, türlü fedakarlıklar yaparsın, Rüştü olursun. Bir maçta topa yanlış çıkarsın, kötü kaleci olursun ve hiç büyük maç kazandıramamış olursun.
Haberin Devamı ›
Dünyanın en iyi kalecisinin kurtaramadığı topu kurtarırsın, Dünyanın en iyi takımlarına kafa tutarsın, Rüştü olursun. Hakkını ararsın, hedefini yükseltirsin, hain olur ve yalnız bırakılırsın.
Bileğinin hakkıyla Barcelona'ya gidersin, hayalini yaşar ve yaşatırsın, Rüştü olursun. Ülken Avrupa dışı kabul edilir, çıkar bir adam ve hakkını yer, beceremedi olursun.
Her tepkiye göğüs gerersin, ıslıklar altında bile profesyonel olursun, Rüştü olursun. İstenmediğin yerde durmazsın, kapıyı sessizce örtüp gidersin, düşman olursun.
Kulübede beklersin, yapayalnız kalırsın, 20'lik gençler gibi heyecanlı ve arzulu olursun, Rüştü olursun. Bir gün formsuz olursun, senede bir hata yaparsın, yaşlanmışsındır ve jübilen istenir.
Adam olmak zordur, yalnız kalmak daha zor, hem yalnız kalıp hem de adam olmak çok daha zor, Hem adam olmak, hem yalnız kalmak, hem de Rüştü olmak, senden sonra imkansız. . .
Neden Yıldırım Demirören neden?
Yıldırım Demirören açıklamış, "Yeni hoca yabancı olacak" diye. Çünkü, yerli hocanın ne yıldızları ne de Beşiktaş'ın hayallerini kaldırabileceğine inanıyor başkan.
Şayet yıldızlarınızın iş ahlakı yüksek ise ve de profesyonellerse, değil yeni, yerli hoca, şu anda faal bir futbolcuyu bile takımın başına getirirseniz, ona saygı duyarlar ve sadece işlerini yaparlar. Yerli, yabancı ayrımı yapmak haksızlık. Aynı şekilde, futbolumuza herhangi bir fayda sağlayamayacak bir yabancı hocanın getirilmesinin, hem yerli hocalara hem de takımlara karşı büyük haksızlık olduğu kanaatindeyim. Hele ki tam da Türk hocaların perdenin öbür tarafını keşfetmeye başladığı ve yabancı meslektaşlarına nazaran daha muzaffer sayılabilecekleri bugünlerde.
En büyük pişmanlığı olarak Del Bosque'yi göndermesini gösteren başkan, Schuster'i gönderdiğine pişman olmayacağına emin olmalı. Del Bosque, her anlamda futbolumuza değerler katabilcekken, Schuster'in kazanımlarının sınırlı olacağı aşikardı. Evet istikrar önemli ama, nasıl ki Mesut Özil Almanya'yı tercih edip Real Madrid'e kadar yükseldi diye, her gördüğümüz gurbetçi oyuncuyu Milli takıma davet etmek yanlışsa; istikrar uğruna yanlışta ısrar etmek de bir o kadar kötü sonuçlar doğurabilir.
Şu istikrar nelere kadir...
Bir an için Spor Toto Süper Lig'in ve Avrupa'nın önde gelen liglerinden bazılarının puan durumunu bilmediğinizi düşünün, futbolu çok seven ve elinden geldiği kadar takip etmeye çalışan insanlara ligimizin ve Avrupa'nın birkaç liginin göz önündeki takımların ilk 11'lerini sormayı deneyin. Bu şekilde bile sorduğunuzun ligin liderini ve en yakın takipçilerini öğrenmek mümkün olabilir galiba.
Kadrolarını sorduğunuz takımlardan hangilerinin ilk 11'i daha doğru ve daha hızlı sayılabiliyorsa, liglerinde o takımlar ya lider, ya da liderin en yakın takipçileridir. Aslında çok da fala uzağa gitmeye gerek yok. Fanatik Fenerbahçe'li 3 taraftara takımlarının ilk 11'ini sorun, 3'ü de aynı kadroyu sayacaktır ve hepsininde ilk 11'de görmek istediği oyuncular aynı olacaktır. Trabzonspor'lular için de aynı durum geçerli. Fakat 3 Beşiktaş'lı size 3 farklı 11 sayar. Hele ki 3 Galatasaray'lı saydıkları farklı kadrolarda oyuncularının yerlerini bile değişik isteyebilir. Bu iki paragraftan çıkarılabilecek en can alıcı kelime istikrar mıdır dersiniz?