Bir maçtan daha fazlası

Haberin Devamı ›
Bu maç için yazılacak çok şey var. La Liga şampiyonu ile oynuyor Galatasaray. Rakipte Sarı Kırmızılılar'ın eski kaptanı oynuyor; taraftar neredeyse onu Metin Oktay ile özleştirmişti. İlk andan itibaren zaten duygusal olduğunu bildiğimiz Arda'nın boğazına düğümler takılmıştır. Dile kolay ilk defa rakip olarak çıkıyor sevgilisinin karşısına. Türkiye'deyken çok eleştirsek de İspanya'ya giderek başarılı olması tam bir rüya. Bütün Türk futbolcuların hedefi, çıtası Arda olmalı artık. Maçın oynanma nedeni ise bu satırlara sığmayacak bir şey; Soma Faciası. Kaza dediler üzerini kapattılar bile. Bu maç olmasaydı gündeme bile gelmeyecekti. 1800 - 1900'lü yıllardan verilen örneklerle kazadaki ihmallerin üzerini kapatmaya çalışan siyasetçilerimizin, geceleri nasıl uyuduklarını merak ediyorum. Uyuyabiliyorlarsa, ya hiç vicdanları yok ya da durumu kavrayacak zekaları! Soma gerçekten büyük bir dramdı, yaklaşık 5 bin kişinin hayatı birkaç saatte değişti. Umarım tekrarlarını yaşamayız; bu tür maçlar da "YARDIM" diye değil de "DOSTLUK" olarak adlandırılır.
Gelelim maça
Galatasaray maça Prandelli'nin tam istediği gibi başladı; kimse ayağında topu fazla tutmuyor, 3 hamleyle hep ileri pas. İtalyan hocanın takıma hız kazandırma çabaları yavaş da olsa meyvalarını veriyor galiba.
Olcan'ın yabancılık çekmemesi, Telles'in üzerine koyması, Bruma iyileşmiş hem de ne iyileşme, aldığı paranın hakkını vermeye başladı. Melo ve Selçuk'un geçen seneden bir tık ileride olmaları Galatasaray'ın artıları. Tek eksi Burak'ın yine yalnız kalması. Chedjou, "Beni göndermeyin" mesajını umarım teknik ekip görmüştür. Veysel ile Hamit'in ise hız kazanmaları ve kendine güvenmeleri şart. Muslera ise kalitesini konuşturarak zamanında bir çıkışla gole izin vermedi, başka pozisyonlarda da reflekslerini gösterdi.
Ikincı devrede yapılan değişikliklerde de sırıtan olmadı. Hakan, Amrabat, Yekta, Umut Bulut oyunun üstünlüğünü rakibe bırakmadılar. Emre Çolak biraz dikine oynayabilse takıma daha yararlı olacak.
Neticede İspanya şampiyonu ile oynayan Galatasaray sezon öncesinde güçlü rakibiyle golsüz berabere kalarak sevenlerine umut verdi. Sarı Kırmızılılar'ın bundan sonraki en ciddi maçı Süper Kupa Finali. Aynı oyunu sergileyebilirse müzelerine bir kupa daha koymaları çok büyük sürpriz olmaz.
Transferde akıllanmak
Galatasaray son 2.5 senede tam bir transfer çılgınlığı yaşadı. 10'ar 10'ar aldı 10'ar 10'ar gönderdi. Çok az transferde de başarılı oldu. Ujfalusi ve Elmander benim aklıma gelen ilk başarılı transferler. Muslera, Sneijder ve Drogba, biraz da Melo ve Telles, yerlilerden de Selçuk, Burak ve Umut Bulut. Daha ne olsun diyeceksiniz ama bir de başarısız olanlar var ki saymakla bitmez, Amrabat'tan Sercan Yıldırım'a, Yigit'ten Engin'e, Riera'dan Ontivero'ya, Erman Kılıç'tan Hajroviç'e bir ordu var Galatasaray'da başarısız transfer olarak. Bir de ne olduğunu anlayamadığımız Bruma var elde. Diğer herkesi göndermek istiyor Galatasaray. Eboue var, Dany var, Chedjou var, var da var gidecek oyuncu sırada. Bu nedenle transfer yapamıyor Galatasaray. Tek sevindirici gelişme bu sene aynı hataya düşmedi Başkan Ünal Aysal ve yönetimi; nokta atışa çıktılar. Olcan ve Yasin. Tarık da belki lazımdı ama kulübünün tavrı yüzünden artık imkansız. Tabii ki bu akıllanmada UEFA'nın gönderdiği uyarı mahiyetindeki 200 bin euro'luk ceza başrolde olsa gerek.
Ne yaptın be kardeşim!
Acımız dinmek bilmiyor, yaz başında mesleğe beraber başladığımız arkadaşım Süleyman Gültekin'i verdik toprağa; sebebi atmaktan vazgeçen kalbiydi. Erkan da babasının emanetiydi Bab-ı Ali'ye. Selahattin Ağabey de meslek büyüğümüzdü, o da erken terk etmişti bildiğimiz Alem'i. Erkan da inanılması güç bir kazada ayrıldı aramızdan görevi başındayken. İnsanın aklına geldikçe çıldırıyor; "Ne yaptın be kardeşim, neden uzattın o güzel yüzünü o kapıya?". Belki bir milyon defa sordum bu soruyu kendime ama cevap alamadım. Ne diyelim, gittikleri yerde mutlu olsunlar, elden başka bir şey gelmiyor.