Cim Bom'da isyan!

Haberin Devamı ›
Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat geçtiğimiz günlerde yapılan Divan Kurulu toplantısında üyelere kısaca, “Galatasaray’da barış ve şeffaflık ilk hedefimiz” mesajını vermişti. İyi niyet çok güzel bir şey, ancak bunun en kısa sürede hayata da geçmesi gerek.
İki enteresan konu bugünlerde Galatasaray Camiası’nda konuşuluyor.
Birincisi Galatasaray Kulübü’nün, Goldman Sachs Firması aracılığıyla alacağı 150 ya da 170 milyon Dolarlık kredi. Buna karşılık da Riva arazisini ve kulübün birçok gelirini teminat olarak gösterileceğinin sağda solda konuşulması.
Açarsak, yönetim diyor ki, “Genel Kurul bana borçlanma yetkisi versin, yapılan gizlilik anlaşması mecburidir, açıklayamayız.”
Daha da açığı, “Genel kurul üyeleri bana sonuna kadar güvenin. Ben bir kredi alacağım. Yetkiyi verin, ben gider Goldman Sachs ile görüşeyim. Alınacak kredi (vade süresi, faiz oranı, teminatlar, vb.) aklımıza yatarsa alırız, yok Galatasaray aleyhine bir durum görürsek zaten krediyi almayacağız.”
Mantıklı görünse de
Bu düşünce olarak çok mantıklı gibi görünse de, hayata geçmesi aile şirketlerinde bile zor. Genel kurulda yönetimi Divan Kurulu’nda olduğu gibi araştırmayı yapacak bir komisyon bekliyor. Oluşturulacak bu komisyona da, ‘gizlilik anlaşmasından’ bahsedilirse o komisyonun cevabının olumlu olacağını sanmıyorum. Yani yönetimin bu konuda işlerini yürütmesi son derece zor görünüyor.
İkincisi; Galatasaray’ın profesyonel birimlerinin de yönetime fazla yardımcı olduğunu sanmıyorum. Galatasaray’ın pazarlama bölümü bazı üyeleri arayarak, “Siz aklı başında insanlarsınız. Öğle yemeğinde buluşalım ve size neden Galatasaray’ın bu krediyi alması gerektiğini izah edelim” demeleri tepki topluyor. Galatasaray’da hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bilmesi gereken profesyoneller, Başkan Adnan Polat’ın şeffaflık ve barış temennilerine en baştan ters davranıyorlar.
Bazıları daha eşit!
Bazı üyelerin ne özelliği var, diğer üyelerden ayrı bilgilendiriliyorlar ki; bu toplantılarda da Goldman Sachs’ın istediği gizlilik maddesi sürüyor. Bu toplantıların diğer üyeler tarafından en kırıcı bulunan noktası ise, “Aklı başında insanlarsınız” bölümü. Konuştuğum üyeler de gelişmeleri bana aktardıktan sonra sordular, “Bizim aklımız başımızda değil mi?”