Akçay'ın 1 ayı kaldı!

Haberin Devamı ›
Telefonla konuşmuş, radyo programlarıma konuk etmiş ama ilk kez yüzyüze gelmiştim Mustafa Akçay’la. Enerjisi, mutluluğu ve kararlılığı gözlerinden okunuyordu. Ama gözlerini değil sözlerini gazeteye koyacağımız için lafları da önemliydi.
En önemli laflarından biri kendine biçtiği süreydi. “4 ay istiyorum. 4 ayda ben gözle görülür bir değişim yaşatmazsam kovulmayı beklemem” diyordu. Önemliydi. Trabzonspor’un onun için ne ifade ettiğini bilen biri olarak, “Bağlayıcı olur, bunu dost sohbeti sayalım, yazmayalım” uyarısını bile yaptım ama kararlıydı. 4 ayda, arızalı, perte çıkmış bir Trabzonspor kadrosunu modifiye edip tekrar büyük markalarla yarıştıracağına inanıyordu.
Başardıkları
Kadronun tamamına olmasa da önemli bir bölümüne derdini, dileğini anlattı. Önemli dönüşler aldı.
Pek alışamadığımız, oturtamadığımız müesse olan ‘profesyonellik’ işinde şimdilik Ünal Karaman ile bildiğimiz büyük bir çatışması olmadı. Alakasız ama ilginçtir: Akçay kendini inançlı bir anarşist olarak tanımlarken, en yakın çalışma arkadaşı Ünal Karaman yeni bir beyanını bilmediğim için söylüyorum eskinin ileri ülkücüsüdür. Ortak payda Trabzon’un birleştirici etkisi.
1461 havasına kapılmadı. O kadrodan kazanılabilecek isimlere şans verdi ama ölçülü. Aksini yapsa hem çocukları hem de o havayı kaybederdi.
İç sahada başka oynayan, Trabzonspor’u dert eden bir ruh hali oluşturmayı başardı sayılır. Kovalayan, zorlayan, hata yaptıran bir takım kimliği oluştu. Enerji yükseldi.
Başaramadıkları
Kamuoyunda 1461’in hocasıyken ezberbozan söylemleri vardı. Görsel medyada dakikası, yazılı basında satır sayısı kısa ama etkiliydi. Çok konuşsun demiyorum ama o ufuk açan söylemleri lazım bazen.
Mutlaka mazeretleri vardır ama ‘ideal’ kadro çok maç oynamasına rağmen yok. Avrupa Ligi ve ligin ortalarına doğru artık net bir Trabzonspor 11’i, en azından 8-9’u saymamaz lazım.
Malouda, Bosingwa olmadan bir kadro, sistem tasarlıyordu. Şimdi elinde böyle 2 yıldız, hatta kadroda kalan Janko gibi bir isim var. Colman’ın ve Adrian’ın soruna açık yapısı, Zokora etkisi derken bu yıldızlardan ne alacağı takımın da kişisel kaderinin de belirleyicisi olabilir. Bunu başaramadı demek için erken ama başarması lazım.
Takım sanki sadece Avni Aker’deki maçlara puan veriliyormuş havasında. Beşiktaş ve Akhisar maçları ‘olmasa da olur’ havasında geçti. İçerisi için anlattıklarını, deplasmanda da yapmalı. Değişecekse sistem de değişmeli.
Olcan ne olur?
En azından devre arasına kadar kalacağı solda, ‘bek’ kafasıyla oynarsa kendi de keyif alamaz tribünler de. Evet, beklenti yükseldi, yükü arttı. Ama eğer biraz zorlar, mevcut potansiyelini idare etmek için değil, en iyisi için kullanırsa hem yeni bir yıldız daha takar hem de vazgeçilmez olur. Yoksa bir sol bek alınınca kulübeye bile gelse kimse dertlenmez Olcan için.
Batuhan ne olur?
Burak olmasını beklemek ve olması zor. Sistem ona müsait değil. Burak’a babasının yapmayacağı iyilikleri Selçuk yaptı zamanında, Colman’la oynadı. Sistem onun üzerine kuruldu. Batuhan şans bulur mu, bulur. Kadroda olması bile şans. Kullanır mı kısmı ise büyük soru işareti. Kullanamazsa gider postacı olur... PTT 1. Lig’den sebep hani!
Fatih ne olur?
Arkasında, önünde, yanında, neresinde derseniz deyin Onur olmasa Tolga’yı Real Madrid istese satamazdı Trabzonspor. Onur’un varlığı sattırdı, tepkiyi bitirdi. Şimdi sıra genç Fatih’te. İyi olur, Onur’a yaklaşır, yetişirse o da Onur’u gönül rahatlığıyla sattırır. Alper hoca gibi bir şansı var üstelik. Şimdi memurlukla kaptanlığa giden yolda tercihi kendisi yapacak.