Fırfır yok, fırfır yok!

Haberin Devamı ›
Çok basit görünse de ciddi ustalık gerektiren bir oyundu. Herkes oynayamazdı. Bilmeyenler gol atmak için ‘fırfır’ yapardı ama bu diğer insanlar tarafından hiç hoş karşılanmaz, ayıplanır, böyle oynayanlar kendilerine eş bulamazdı. İşte dün maçı izlerken aklıma o geldi. Ne yapacağını, ne yapmak istediğini bilmeyen, ‘bitse de gitsek’ diyen oyuncular kelimenin tam anlamıyla çaresizce çırpındılar, gol aradılar. Soğuk havada tek umudu futbolla ısınmak olan taraftarları adeta çıldırttılar.Şöyle düşünün; koskoca ilk 45 dakikada her iki takım kalecisi de en az taraftarlar kadar üşüdü. Faruk bir kere yere yattı, dakika 45+3’tü. Jefferson’un durumu ise ondan daha da kötüydü! Ne üç pas ne gol organizasyonu ne de en ufak bir yaratıcılık vardı. Bu durum 65. dakikaya kadar sürdü. Sonra rastgele birkaç şut, ufak tefek heyecanlar... Devre arası geldi. Herkes ikinci yarıyı beklemeye başladı. Ancak tarihinin kötü günlerini yaşayan Trabzonspor’da Ziya Doğan’ın işi hiç de kolay değil. Ersan Martin’e gol, Marcelinho’ya frikik, Gökdeniz’e şut, diğerlerine de pas atabildiklerini hatırlatması gerekecek. Aksi halde koşmak yine yetmeyecek, taraftar çile çekmeye devam edecek. Bordo-Mavililer’in kötü oyunlarına alışmıştık ama en azından rakibi bir şeyler yapıyor, onları da oynatmaya zorluyordu. Fakat dün Ankara’da dondu kaldı. Hani derler ya ‘sabaha kadar sürer bu maç’, dünkü karşılaşma 3 gün sürse bile bir şey olmazdı... Herhalde maçın hakemi de fazla dayanamadı, 1 dakikalık uzatmayla geceyi noktaladı.