Arama

Popüler aramalar

EURO 2016 Grup Analizleri: B Grubu

Haberin Devamı

İngilizler şeytanın bacağını kırabilir

İngilizler her turnuvaya favori gitseler de ev sahibi oldukları 1996 Avrupa Şampiyonası dışında yarı finalin ötesine geçmeyi başaramamanın hüznünü yaşıyorlar. Tabii statünün azizliği sayesinde üçüncü oldukları EURO 68'i saymazsak. Bu İngilizlerin dünyasında derin yaralar açıyor mu bilinmez ama lig kalitesiyle milli takım arasındaki makasın bu kadar açık durması Roy Hodgson'un uykularını kaçırmaya yetiyor.

Kariyerinde tek bir kupası dahi olmayan Hodgson 2012 ve 2014'teki hezimetlerin ardından üst üste 3. kez İngiliz halkına umut vaat ediyor. Sanırım bu konuda Sven Goran Erikson ile yarışırlar. İsveç'li hoca da tıpkı yaşlı meslektaşı gibi tam 3 turnuva İngiltere Milli Takımı'nı çalıştırmış ve her defasında 'bu kez durum farklı' cümleleri kurarak yola çıkmıştı. Ama sonuç hep aynıydı; kocaman bir hüsran.

'Bu kez farklı olacak' diye başlayan cümlelerden İngilizlerin pek haz etmediklerini tahmin ediyorsunuzdur. Peki bu kez durum gerçekten farklı mı? Fransa 2016'ya gelirken İsviçre, Slovenya, Litvanya gibi takımların olduğu grupta 10'da 10 yapmakla kalmadılar, 33 gol atan Polonya'dan sonra 31 golle elemelerin en golcü 2. takımı oldular.

Hodgson milli takıma oyuncu seçerken Leicester ve Tottenham'lıların sezon performanslarına kayıtsız kalamadı. Londra'nın kuzeyinden, Mauricio Pochettino'nun takımından tam 5 oyuncuyu Milli Takıma davet etmekle kalmadı son dönemde tamamını ilk 11'de sahaya sürerek Arjantinli hocanın yörüngesinde dönmeye olan niyetini .gösterdi. 1990 kuşağından sağ bek Walker, sol bek Rose, 93 jenerasyonun altın çocuğu Harry Kane, Sporting Lisbon okulundan mezun 94'lü Eric Dier ve tabii ki geçen yılı 1. Lig takımlarından Milton'da geçiren orta sahanın dinamosu 96'lı Dele Alli... Tottenham'lıların tamamı Manchester'de oynanan maçta Türkiye'ye karşı ilk 11'de sahaya çıktı.

Şampiyon Leicester'ın destansı performansında Jamie Vardy'nin rolü tartışılmaz. Hodgson da tartışmadı ve bol seçenekli forvet rotasyonuna Leicesterlı golcüyle birlikte Kane, Sturridge ve Manu'dan 97'li Rashford'u da ekledi.

İngiltere, kendi standartlarına göre hayli genç bir kadro ile Fransa'ya gidiyor. Bu kez kağıt üzerinden sahaya inmeye kararlılar. Mart ayında 2-0 geriden gelip son Dünya şampiyonu Almanya'yı 3-2 yenmeleri bu turnuva öncesi önemli bir göstergeydi. Hodgson'un elinde yetenekli ve alternatifli bir oyuncu grubu var. Gol portföyleri hayli geniş olacağa benziyor. Tarihteki acı deneyimleri küçük kardeşleri Galler, Rusya ve Slovakya'nın olduğu grubu kolay lokma görmelerine engel oluyordur. Zira 2014 Dünya Kupası'nda Kosta Rika ve Uruguay'ın altında kalmaları İngiliz halkının zihninde hala çok taze.

Küçük kardeş kapıyı zorluyor

Son 2 yılda Britanya Adası'nda garip şeyler oluyor. Ada'nın küçük üyesi Galler tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası'na katılırken Leicester, Premier Lig şampiyonluğuna uzandı. Cladio Ranieri geçen Temmuz bunu rüyasında görse ve 96 yaşındaki annesine anlatsa muhtemelen 'Evladım yatarken sıkı giyin' cevabını alırdı. Ama gerçekten de mucize gerçekleşti. Şimdi İskoçlar haricindeki her bir Britanyalı Galler, Leicester, Kuzey İrlanda ve İrlanda'nın destansı hikayelerini yaşıyor.

Aslında Premier Ligin orta sıra takımlarından oluşan bir karma dense kimsenin yadırgamayacağı Galler'in kaderini değiştiren bir masal kahramanı var; Gareth Bale. Başkent Cardiff'te bir okul hademesinin oğlu olarak dünyaya geldikten sonra olağanüstü yeteneklerle bezeli olduğu anlaşılan Bale'in kariyer başlangıcı her ne kadar Southampton gibi görünse de onu dünya vitrinine çıkaran maç 2010 ekiminde Milano'da oynandı. Rafa Benitez'in İnter'ine karşı 35. dakikada Samuel Eto'o'nun golüyle 4-0 geri düşmelerine rağmen Bale'in Brezilyalı milli sağ bek Maicon'un üzerinden silindir gibi geçerek attığı 3 gol Tottenham'a maçı kazandırmadı belki ama dünya futboluna yepyeni bir yıldız armağan etti. Bale gelişimini sürdürüp 2013 haziranında Santiago Bernabeu Stadı'na adım attığında dünyanın en pahalı futbolcusu madalyasını boynuna takmıştı bile.

Bale gibi dominant bir karakterin etrafından birleşen bu orta sıra Premier Lig karması 2016 elemelerinde gizli favori Belçika'yı yenmekle kalmadı, sadece 4 gol yiyerek iyi de bir savunma performansı sergiledi. Şimdi hedefleri Fransa 2016'da büyük ağabey İngiltere'ye karşı devasa bir zafer kazanmak.

Ruslar balık tutmayı öğreniyor

90'ları Oleg Romanshev gibi bir antrenörle kapatan Ruslar, Juri Semin'in görevi bıraktığı 2005'ten bu yana Guss Hiddink (2006-2010) Dick Advocaat (2010-12) ve Fabio Capello (2012-15) gibi tecrübeli teknik adamlarla çalıştı. Amaçları alt yapıyı geliştirmekten ziyade turnuvalara katılmak olduğu için Alman'lardan (12) sonra tarihte en fazla Avrupa Şampiyonası'na iştirak eden (11) ülke olmak onlara yetti.

Capello'ya astronomik bir ücret ödüyorlardı ama İtalyan hocanın 2014 Dünya Kupası'na katılırken yakaladığı 11 maçlık yenilmezlik serisiyle elemeleri Portekiz'in önünde bitirmesi Ruslar'ın gözünü boyamak için kafiydi.

Ruslar'ın son 10 yıldaki antrenör tercihleri balık tutmak yerine balıkçıya bel bağlayan köylülerin bilindik hikayesini anlatıyor aslında. 2015 haziranında Avusturya'ya kaybettikten sonra Capello'yu gönderen Ruslar takımın başına CSKA'nın hocası Leonid Slutski'yi getirerek 10 yıl aradan sonra yeniden balık tutmayı denemeye başladılar. Slutski, tıpkı Fatih Terim'in ilk zamanında olduğu gibi iki takımı birden çalıştırıyor. CSKA'yı Rusya Premir Lig şampiyonu yaptı, üzerine milli takım eşofmanlarını geçirip balık tutmaya başladı.

1971 doğumlu Slutski EURO 2016'ın en genç hocası olsa da Rusya'nın bu turnuvadaki en büyük handikapı 29'u aşan yaş ortalaması olacak.

Her ne kadar Leonid Slutski CSKA'nın başında tüm sezon Zenit'i alt etmek canını dişine takmış olsa da kendi takımının santrforu Nijeryalı olduğu için (Ahmed Musa) Villas Boas'ın dev santrforu Artem Dzuyuba'ya dört elle sarılmaktan başka çaresi yok. 1.96'lık boyuyla sadece futbol takımının değil basketbol takımının da pivotu olmaya aday Dzuyuba, ligde bu sezon Zenit formasıyla attığı 23 gollük performansı, elemeler boyunca 8 gol 1 asistle süsledi.

Slovakların şakası yok

Jan Kozak'ın Slovakya'sı 2016 elemelerine aralarında İspanya'nın da bulunduğu 5 rakibi yenerek başlayınca tüm Avrupa'nın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Bu peri masalı 2. İspanya maçına kadar sürdü. Son maçta Lüksemburg yetişmese -ki o maçta bile 2 gol yediler- vaziyeti kurtarmaları kolay olmayacaktı.

Slovaklar 2010 Dünya Kupası'na katılarak herkesi şaşırtsalar da tarihlerinde ilk kez Avrupa Şampiyonası'na katılacaklar. Türkiye'nin transfer gündeminde olduğu için eminim ki şampiyona boyunca Liverpool'un stoperi Skertel'e herkes dikkat kesilecektir. Ama unutulmamalı ki Slovakya hala Marek Hamsik'in takımı.

İlginç saç stiliyle turnuvaya renk katması şimdiden garanti olan Hamsik'in bu sezon Napoli formasıyla Serie A'da sergilediği performans en azından devamlılık açısından Beşiktaşlı Atiba ile büyük benzerlik gösteriyor. 38 hafta üzerinden oynanan İtalya Ligi'nde tek bir maç kaçırmayan Hamsik, sarı kart dahi görmeyerek bu alanda tıpkı Atiba gibi inanılması güç bir iş başardı.
Marek Hamsik'in arkasına yaşlı bir hat çeken Kozak, ön tarafta nispeten daha dinamik oyuncuları tercih ediyor. 89 kuşağının iki büyük yeteneği Miroslav Stoch ile Vladimir Weiss kadroda yer alabildi. Stoch Fenerbahçe'ye gelmeden evvel henüz 17 yaşındayken Chelsea U18 takımına transfer yapmışken, Weiss aynı yıl Manchester City'nin yolunu tutmuştu. Slovakların bu iki büyük yeteceğinin kariyerleri istedikleri gibi gitmedi elbette. Stoch, Fenerbahçe sonrası PAOK ve Arap yarımadasında şansını denerken son olarak Bursaspor'da var olma mücadelesini sürdürdü. Weiss'in kariyeri Stoch'unkinden daha da dalgalı seyretti. City, Rangers, Espanyol, Olympiakos derken geçen sezonu Katar Ligi'nde Al Grafa formasıyla geçiren Weiss'in milli takımla elemelerdeki 6 asistlik performansı Jan Kozak'ı forma dağıtımında rahatlatacağa benziyor.

Gruptaki şansları İngiliz'ler kadar olmasa da en az Galler ve Rusya kadar. Son oynadıkları hazırlık maçında Almanya'yı 3-1 yenmeleri şakalarının olmadığını gösteriyordur sanırım.

Yazarın Diğer Yazıları
Tümü

‘’Ateş topu‘’

02 Haziran 2016, Perşembe 08:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rafa dışında!‘’

02 Haziran 2016, Perşembe 08:30
YAZININ DEVAMI