Arama

Popüler aramalar

‘’Sıradan Alex!‘’

Başkanları ve yöneticilerinin birkaç metrekarelik odalarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştıkları 266. günde Bursaspor’u konuk etti Çubuklular, onbinlerce sevdalıları önünde.
İlk 10 dakika sona erdiğinde, üç pas hatası ile oynayan Alex’i görünce, “öyle ya da böyle Bursaspor bu maçı kazanır” diye düşündüm. Her ne kadar onlarca yaratıcı oyuncu ile dolu olsa da kadrosu, onlarca hücum organizasyonunu ezberlemiş olsalar da, pek pozisyon üretemiyor Çubuklular Alex vasatı tutturamayınca! Baroni ve Selçuk ellerinden gelenin en iyisini yapmak için terlerinin son damlasına kadar çalışsa da, Ziegler savunma ve hücumun ileri örneklerini sunup, Mehmet bilgi ve beceri gösterileri yapsa da olmuyor, ‘Büyük Usta’ olmayınca!
Türkiye’deki 328. maçını oynayan sıradan bir oyuncunun 10 dakikalık randımanına bakarak davranınca, ‘kapak’ oluyor sonu insanın! Azimle kapak, çalımla kapak, boş alanlarla kapak, pasla kapak, şutla kapak! Üstelik gol başka bir kapak! Hani geçen hafta “rüyasında görebileceği bir gol attı” diyenlere, bilmeyenlere, unutanlara, çatlayanlara, patlayanlara kapak! Tıpkısının aynısı yani! Peki, aynısının tıpkısı olsun!
İkinci yarı da ilki gibi kaliteli ve top sadece ‘sıradan futbolcu’nun ayağındayken sakin geçti Fenerbahçeliler için!
Bu arada, Sarı-Melekler de üçüncü kez finale yükseldi Şampiyonlar Ligi’nde.
Ancak, asıl finali haftaya Fenerbahçeliler’in. Hafta içi başlayacak beşli finalin her günü ve özellikle son günü 30 Mart’ta Çağlayan’da buluşacak Sarı-Lacivertliler, özgürlükleri kazanmak için. En önemlisi de özgürlükler zaten...

25 Mart 2012, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’260. gün!‘’

Bu, ilk 20 dakikada Çubuklular’a mutlak üstünlük getirdi. Rakipleri sahaya ve muhteşem atmosfere alışana kadar da iki mükemmel gol geldi. Sow dönerek attığı voleyle Fenerbahçeli olurken, ‘Büyük usta’ Alex “Dur bakalım daha güzeli bende” dedi.

20. dakikadan sonra ise, hemen her bölgede üstünlük misafire geçti. Sarı-Lacivertliler’in üst üste yaptıkları top kayıpları bunun ilk nedeniydi. Elmander’in golü de böyle geldi.

İkinci devrede de, misafirin üstünlüğü devam etti. Fenerbahçeli futbolcuların adaleleri ve zihinleri oyunu kontrol edebilecek yeterlilikte değildi. Sonra Stoch, Alex değişiklikleri falan geldi!

70 dakikalık futbolsuzluğa rağmen, yine de Çubuklular’ı tebrik etmek gerekli! Bu sezon kendisinden daha iyi bir kadroya, psikolojiye ve ruha (!) sahip ‘ebedi dost’a, her türlü olumsuzluğa rağmen yine de evinde yenilmedi. Kart ve faul kararlarında garip davranan, bir tarafı formsuz bir hakeme rağmen yenilmedi!
Emre Belözoğlu tartışmasız takımının ve sahanın en iyisiydi.

Bu sezonun şampiyonu artık belli! Sarı-Lacivertliler haksızca ellerinden alınan geçen sezondan kalan Şampiyonlar Ligi hakkı için mücadeleye devam etmeli.. Ve unutulmamalı, özgürlükler her şeyden önemli!

18 Mart 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Şaka ve kupa!‘’

O günlerin en popüler sahne yüzlerinden Erkan Yolaç, siyah-beyaz ekrandan Sarı-Lacivertliler’i kutlayıp 1967-68 sezonunun beş kupalı takımına gönderme yaparak, şakayla karışık bir hikaye anlatmıştı: 1968’in Haziran ayında, Sirkeci’de kupa, şilt gibi malzemeler satan bir dükkanın önünden geçiyordum. Ne göreyim, vitrinde tek bir kupa bile yok, bomboş! Hemen içeri girdim ve bunun nedenini sordum. Dükkan sahibi, “Erkan Bey, Fenerbahçe futbol takımının Sirkeci’ye geleceğini duydum. Ne olur ne olmaz, sakladım kupaları” diye cevap verdi...

O dönemler için hem komik hem de Fenerbahçeliler’i gururlandıracak bir hikayeydi.

Geçenlerde ben de geçtim aynı dükkanın önünden. Şaka gibi, vitrin yine tam takır bir haldeydi. Hemen içeri girip nedenini sordum dükkan sahibine. Şöyle bir cevap verdi: Şakacı ve kupacı başkan Sirkeci’ye gelecekmiş diye duydum. Ne olur ne olmaz, kaldırdım vitrindekileri!

Süper Lig’de son üç sezonun en etkili futbolcuları; 85 maçta 51 gol, 31 asistle oynayan ‘Büyük Usta’ Alex de Souza ve 81 maçta 53 gol, 11 asistle oynayan Burak Yılmaz kuşkusuz.

“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” düsturuyla ilgili aralarında dağlar kadar fark olsa da, sonuç söz konusu olduğunda takımlarına verdikleri katkı ortada.

Şu sıralar, Burak Yılmaz’ı ilgilendiren ve Futbol Federasyonu yetkililerine kadar uzanan bir soru sorulmakta: Gol kralı nasıl belirlenecek acaba?

Burak böyle devam ederse rekor kıracak ya, ondan herhalde bu saçma tartışma!

Tabii ki, Play-Off’lar bittiğinde ulaştığı sayı yer alacak, Burak’la ilgili istatistiğin gol sütununda. Tıpkı, final maçları oynanan 1959’daki ligin ilk sezonunda ve Beyaz Grup, Kırmızı Gurup ve Final Gurupları ile oynanan 1962-63 sezonunda olduğu gibi. Artık bu gereksiz tartışma sonlandırılıp, rekorun kaça çıkacağı, şakacı ve kupacı başkanın Burak’tan krallık kupasını isteyip, istemeyeceği merak edilmeli!

Bildiğiniz üzere; şimdinin vekili 38 golle Metin Oktay’ın rekorunu egale etmiş, Tanju Çolak da 39 golle şimdinin televizyon çalışanı vekilini geçmişti!

Ancak ille de Burak’ın rekor kırması istenmiyorsa, Play-Off’a girişte tıpkı puanlar gibi gol sayısı da ikiye bölünerek engellenmeli!

“Hayır, Play-Off’lar sayılmaz” denecekse, o zaman da 34. hafta sonundaki lig liderine şampiyonluk kupası verilmeli! Tabii ki, şakacı ve kupacı başkanın uzağında!

15 Mart 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bilica candır!‘’

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı’nın özgürlüğünden yoksun olduğu 251. günde, futbol takımı Ankara’daydı, zorunlu Bank Asya yolcusu genç sporcular önünde. Sözde sezonun en kolay maçıydı Çubuklular için. Oysa futbol (özel ruh sahipleri dışında) öyle önceden kazanılan bir oyun değil! TGC mahkemelik olmuş ve emniyeten sızdırılmış, yani bir foto muhabiri tarafından çekilmemiş fotoğrafa ödül verince şaşırdık ya hafta içinde! Futboldaki herhangi bir sonuca ise, şaşırmamak gerekir! Üç sonucun da sıradan karşılanma gereği, bu oyunu popüler yapan en önemli özelliktir.
Karşılıklı kötü futbola rağmen, Fenerbahçe’nin ilk devreyi önde kapatması, Sow’un ilk hamlede topu düzeltmeyi başarıp, kaliteli sol ayağı (sanki tek ayağı) ile topu doğru yere göndermesi nedeniyledir. Yoksa, iki takım arasındaki onca farka rağmen, ilk 45’in golsüz bitmesi gerekir. İkinci 45 de ilkinden farklı görülmemelidir...
Tabii bu arada rakip kim olursa olsun, Bilica gibi bir savunmacıyla gol yemeden oyunu bitirmek de hafife alınacak bir şey değildir! Ya da tam tersine, rakipler için şaşırılacak bir başarısızlıktır bu! Üstelik, bir de Ziegler oyundayken!
Güzel futbol, kalite ve mücadele görmek isteyenler için ise, Fenerbahçe’ye maç seçme hakkı verilmelidir! Ancak, maçlarını Kadıköy’de oynama gerekliliği göz ardı edilmeden!
Ve eğer Ankaragücü’nün bir geleceği olacaksa (ki mutlaka olacaktır 102 yıllık çınarın) Bayram, İshak, Serol, Aybars gibi isimler kesinlikle değerlendirilmelidir. Ne var ki, ben yine de Başkent ekibinde en çok Bilica’yı beğendim!

10 Mart 2012, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fatih kaleye!‘’

Bugün 246. gün. Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütünün lideri özgürlüğünden yoksun 246 gündür.
Dün, 245. günde Fenerbahçe’nin maçları vardı yine, kadınıyla erkeğiyle üst düzey liglerde.
Futboldaki rakip, Aydınlar’ın komik play-off uygulamasının, üst grup takipçilerinden Gençlerbirliği’ydi. Çok adamla hücum etmeyi seven Gençler, ligde 36 maçtır evinde bileği bükülmeyen Çubuklu’nun serisine son verme niyetindeydi. Ancak, bu istek Stoch’un mükemmel volesiyle neredeyse başlamadan bitti.
Alex’in tam kıvamında pasına, kalede Fatih Altaylı varmış gibi vurdu Slovak yıldız! O kadar güzel bir goldü ki, kim bilir belki bu kez Bursalılar bile beğendi!
Erken golle birlikte oyunun tüm kontrolü de Sarı-Kanaryalar’a geçti. Mehmet’in uzun zaman sonra verdiği gol pasına, kalede sanki Fatih Altaylı varmışçasına Sow vurdu bu kez.. Ve üç puanın sahibi henüz 20. dakikada belirlendi.
Baroni ve Emre’nin orta alandaki görev paylaşımı, bir çok maçta eksikliği hissedilen, ancak Fenerbahçe için mutlaka yapılması gereken bir şeydi. Böylece hücuma gereken katkı verilirken, savunma da yeterince önde yapılabildi.
Fenerbahçe’nin sezonun en iyi oyunlarından birini oynadığı dün akşam, Ziegler istikrarlı bir şekilde yine güven veremedi!
Stoch’un, kalede sanki Fatih Altaylı varmış gibi attığı ikinci golü, ip gibi ve çok şık da olsa, kesinlikle ilki kadar muhteşem değildi.
Sonra Emre boş kaleye gönderdi uzaklardan, kalede Fatih Altaylı var mı, yok mu aldırmadan! Sonra Alex ve Dia mükemmel vurdular yine, sanki kalede Fatih Altaylı varmışçasına!
Zavallı Fatih Altaylı!

04 Mart 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gülleciler!‘’

Peki, bunu protesto etmek için dışarı çıkmak isteyen taraftarı içeride kilitli tutmak nedir!

Neyse, maça girelim: Volkan’ın önünde dizilen ilk ve ikinci dörtlü hem savunma hem hücum görevlerini gereğince yerine getiremeyince, Eskişehirspor’un istediği gibi geçti ilk 45 dakika. Daha da farklı olabilirdi, ancak 1-0 bitti.

Veysel’in Stoch’a 5. dakikada yaptığı faul, kesinlikle penaltı atışı gerektirirdi. Bu halis hata tabii ki sonuca etki etti. Ne kadar kötü oynuyor da olsa, Mavi-Beyazlılar maça önde başlayabilirdi.

İkinci devrede de bir şey değişmedi. Sahanın hiçbir bölgesinde organize olamayan ve nedense Mavi-Beyaz formayla oynamakta ısrar eden, aslında Sarı-Lacivertliler üç puanı hak etmedi.

Bazı Eskişehirliler’in Aziz Yıldırım aleyhine yaptığı tezahüratlar ise, insanlık adına utanç vericiydi! Akla şu soru geldi: Okeye dönen ülkenin, okeye dönen şehirlerinden biri de artık Eskişehir miydi!

En az 294 bin 3 üyeye sahip olan Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütünün reisi 239 gündür özgürlüğünden yoksun. Buna rağmen Fenerbahçe Spor Kulübü her branşta, öyle ya da böyle zirve için mücadele ediyor hâlâ. Sadece sporcularıyla değil hem de, 60-70 metre uzaktan şişe attığı gerekçesiyle tazyikli su ve biber gazı bombası saldırısına uğrayan, olimpiyat şampiyonu gülleci taraftarlarıyla da!

26 Şubat 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Başka söze gerek yok!‘’

Çimleri tokatlıyor! Aynı dakikalarda, Baroni bir faul yapıyor. Hakemden sarı kart istiyor; zıplıyor, sıçrıyor, yüzü kıpkırmızı oluyor Bakkal’ın, oyunun son anlarında! Sonra, biz bunları görüp eleştirince “ayıp” deniyor ve hâlâ mailler geliyor! Mesut Bakkal’a yakıştırsak o hareketleri, bir kelime bile yazmayız! Başka söze gerek yok bu konuda!

Geçen sezon, sportif mücadele verdiği branşların tamamında (9 branş) şampiyon olan Fenerbahçe Spor Kulübü hâlâ zirve mücadelesi veriyor tüm branşlarda. Üstelik bazı güçler ve yardakçılarınca yok edilmeye çalışıldığı bir ortamda! Mesela, onca saldırıya ve gücünden çok şey kaybetmiş kadrosuna rağmen hâlâ ikinci futbolda. Fenerbahçeliler de, yılmadan, her şart ve ortamda, kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla yaşlısıyla kulüplerinin ve Başkan’larının arkasında. Önceki gün, Silivri’deki bir Fenerbahçeli mesaj yazmış twitter’a, “Başkanımız, ‘burada bekleyip üşümesinler, çok soğuk’ demiş. Biz üşümüyoruz, aylardan temmuz hâlâ.” Başka söze gerek yok, güç ortada!

229 gündür özgürlüğünden yoksun olan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, “ne şikesi! Memleket elden gidiyor” diyor bomba haber peşindeki basın mensuplarına! Hemen manşetler atılıyor, ‘geliri 30 bin liraymış’ diye! Başka söze gerek yok; işte içinde bulunduğumuz nokta!

Açık ve seçik, Başkan haklı. Her alanda memleketin tüm çivileri oynatıldı yerinden. Bunu hiç tartışmayalım; a’dan, z’ye durum ortada! Başka söze gerek yok, hangi tarafta bulunsak da!

Aylar önce yazmışız. Tesadüfen 19 Mayıs’ta, 2010’da. Yıllardır çok şey yazdık da, şimdi aklımıza bu geldi, “Gülen bir millet olmayacağız” demişiz o yazımızda. Sonra, 2011’in Temmuz’unda birkaç kez, “Bu oyunda yokuz” demişiz! Başka söze gerek yok, anlayana!

Hâlâ, “Fenerbahçe’nin şikesi var” diyorlar! Tamam, kabul ediyoruz var! Ancak, sadece Türkçe karakter sorunu olduğunda! Başka söze gerek yok, bu da anlayana!

Mehmet Ali Aydınlar gibi biri hâlâ Fenerbahçe Spor Kulübü Kongre Üyesi! Bildiğimiz, bilmediğimiz ne üyeler var Fenerbahçe Spor Kulübü’nde kimbilir! Kulüp tüzüğünün ‘Genel hükümler’ kısmının 3. Madde’si şöyle başlıyor, “Kulübün amacı; Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda; çağdaş yaşama uygun olarak...” Başka söze gerek yok! Nokta (.)

16 Şubat 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Deplasman kâbusu bitmiyor‘’

Futboldaki Karabük deplasmanı en zoruydu. Tomiç’in gol için kalesini terk ettiği, geçen sezonki son dakika akla gelince!

Gerçekten de öyle oldu. Gündüz, voleybol ve basketbolda maçları rahat kazanan çubuklular, yine bir akşam vakti rakibe fırsat bırakmadan abuklaştı deplasmanda futbol gündeme gelince!
Her türlü sabukluk bir kenara; Stoch’un Mehmet Ali Aydınlar pası, Serdar’ın Lutfi Arıboğan top kaybı, Rıdvan Dilmen tarzı frikik atan Alex’in, İlhan Helvacıvari penaltı vuruşu garip geldi bize! Aslında bunlara çok alışık olduğumuz halde! Kendin gibi davranmazsan, başkası gibi olur ve kaybedersin; hayat böyle bir şey işte!

Bir kez daha maç kaybetti dün akşam Fenerbahçe. Sonuçta, maç ya da yarış kaybeder sadece; 105 yıldır olduğu gibi yenilmez! Puan farkı 6 olur ironik bir şekilde, Kadıköy akla gelince 3’e düşer, play-off denince de ‘bir buçuk’a!

Yarın, daha önemli Fenerbahçeliler için. Çünkü, sadece Başkan’ı ve Yönetici’leri değil, Fenerbahçe taşınacak Metris’ten Silivri’ye, bilinçle düşününce!

Yarın 14 Şubat, sözde ‘sevgililer günü’! Tıpkı ‘sevgililer günü’ gibi, pek çok ‘maddi’ zırvayı özel kılmaya çalışıyor emperyalist zihniyet, işine geldiğince!

227 gündür Başkan’larından ayrı olan Fenerbahçeliler için ise, sıradan bir gün. İçi rahat eder her Fenerbahçeli’nin, Silivri’ye gidince!

13 Şubat 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI