Bir yensek şunları...

Haberin Devamı ›
Umarız Sarı-Lacivert çubuklu ile Sarı-Kırmızı parçalılar oynar 18 Mart 2011 Cuma günü, 17 Ocak 1909 Pazar gününden bu yana süre gelen Türkiye’nin en popüler rekabetinde. Biri kavuniçi, diğeri yeşil falan giymez yani!
Biri birinci, diğeri onbirinci de olsa, bir tarafta Fenerbahçe, diğer tarafta Galatasaray olunca; mantıklı tahminler yürütülebilse de, olmaz bu maçların favorisi.
Ülkenin bilmem kaçta kaçı da tutsa diğerini; Galatasaray yatmaz, dedikodulara rağmen, geçen sezon Bursaspor örneğinde görüldüğü gibi. Başkaları sere serpe uzanabilir ama! Budur, duruş ya da büyüklük göstergesi!
“Türk Telekom Arena’daki ilk yenilgi” gerçeği de etkilemez bu ilişkiyi. Bakmayın, bilmem kaç yıllık Kadıköy serüvenine. Orada bile oynansa, bu başka bir mesele. Sonuçta, söz konusu olan, Türk sporunun lokomotifleri. Söz konusu olan, bir yanı Lacivert, diğeri Kırmızı, ortak renkleri Sarı; tek yumurta ikizleri.
Bakın, 2000’de A.S.Y.’deki tek ataklı Fenerbahçe galibiyetine, daha iyi anlarsınız.
Bakın, “Fenerbahçe uzak ara...” derken kadın ve erkek basketbol karşılaşmalarında alınan son sonuçlara, durumu kavrarsınız.
Gündem hüsran da olsa, hiçbir Galatasaraylı protestoyu düşünmez, bir Fenerbahçe maçında. Her Fenerbahçeli özünde tedbirlidir; öncesinde ne kadar rahat görünüp, atıp-tutsa da Galatasaray karşısında.
İlk onbirleri kağıda yazıp karşılaştırır ve şöyle bir cümle kurabilirsiniz, “yaa kaleciden, son adamına, hatta kulübesine kadar Fenerbahçe ağır basıyor” diye. Hatta, “Galatasaray, Fenerbahçe ceza sahasına girebilecek mi ki, gol atacak” diye düşünebilirsiniz, maç başlamadan önce. “Galatasaray öne geçerse gol yemez, maçı alır götürür” diye fikir de belirtebilirsiniz.
Öyle ya da böyle olmaz ama! Sonuçta, bir tarafta Galatasaray, karşısında Fenerbahçe!
Cim Bom yenilmezse, “ha ha, yine şampiyon olamayacaklar” diye de sevinebilirsiniz. Ardından, Trabzonspor gelir TOKİ’ye! O maçtan sonra da, “yaa keşke bunları yenmeseydik, Fenerbahçe 18. şampiyonluğuna ulaşıp, bizi geçecek” de diyebilirsiniz.
Böyle bir rekabet işte!
Ne konuşursanız, ne hesaplarsanız, ne düşünürseniz, ne umut ederseniz edin, aslında içinizden öncelikle şunu geçirirsiniz, “bir yensek şunları”...