Efsaneler unutulmaz

Haberin Devamı ›
Aralık ayının 22’si, yıl 1999. Keita henüz 16 yaşında, Afrika’da top koşturuyordu. Carlos ise 26 yaşında, Real Madrid forması giyen ve efsane olmaya aday bir futbolcuydu. Kariyerine, Brezilya, İspanya lig ve kupa şampiyonlukları, Amerika Kupası, Konfederasyon Kupası ve Dünya Kupası şampiyonlukları yazılmıştı çoktan.
Biliyorsunuz, en üstteki tarih Galatasaray’ın ebedi dostunu Kadıköy’de yenmeyi başardığı son güne ait.. Ve yine biliyorsunuz, çok merak edilen bir durumdu, bu ikilinin dün akşamki randevusu.
‘Kara tren’ esip, hatta delip geçecekti, yaşlı Carlos’un savunduğu kanattan.. Ve Carlos kenara işaret gönderecekti “beni alın” diye; kurtarılmak istercesine 60’lı dakikalarda!
Ee, öyle olmadı tabii. Profesyonel bir oyun futbol ve Saracoğlu Stadı da sirk değil! Sirk olsa, başkaları da gösteri yaparlardı önceleri. Mesela Yattara, mesela Lincoln, mesela Ortega gibileri.
Futbol ciddiyet, disiplin, birliktelik ve yardımlaşma isteyen bir oyun çoktandır. Yaşa, başa bakmaz, alış-verişe bakar! Çalım fazla itibarlı değildir, tek top iş görür ama! Akıl, tecrübe, sükunet, sonunda illa ki yetenek; herkes en az 7-8 kilometre koşuyor nasılsa...
‘Kara tren’ geçer gider Kadıköy’den dün akşam olduğu gibi. Ne düdüğü çok ses getirir, ne dumanı iz bırakır uzun süre arkada! Carlos yaşlanır ve hatta ölür bir gün ama, unutulmaz. Öyle iki pas, üç orta ile de efsane olunmaz...