Arama

Popüler aramalar

Q7 ve feda!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Alanzinho, Adrian, Colman, Zokora, Aykut, Barış, Sapara, Soner ve hatta Serkan, Olcan...

Elmander, Baros, Burak, Umut, Riera, Amrabat, Aydın, Sercan...

Sow, Kuyt, Krasiç, Alex (gitti, ama sezon başı kadro seçiminde o da vardı), Stoch, Şentürk, Bienvenü.. Ve hatta Baroni, Meireles, Recep...

Türkiye Milli Takımı’na hiç bir oyuncusu çağrılmadığı için isyan ediyor Trabzonspor... Fakat Polonya Milli Takımı’na sürekli çağrılan Adrian’ın bu sezon kaç maçta kaç dakika oynadığını hesaplamıyor! Hatta iyi para verilip alındığı günden bu yana, kaç kez üst üste onbirde sahaya çıktığına bakmıyor! Yukarıda yazdığımız isimlerin hemen hepsi aynı bölgenin oyuncuları... Colman’ın iyileştiğini düşünürsek, Zokora’nın da yeri garanti olduğuna göre, diğerleri ne olacak? Kimisi kulübeye, kimisi tribüne...

Hücum hücum hücum... Galatasaray’ın temel futbol felsefesi bu... Evet, ama futbolda senin ne kadar attığın kadar, rakibin ne kadar attığı da önemli! Bu isimlerin hepsi forvet... Kimisini sağa, kimisini sola, kimisini göbeğe monte edebilirsiniz. Fakat sonuçta hepsi de gol atmak ya da attırmak konusunda becerikli isimler... Bu konuda Galatasaray’ın sorunu yok, bu adamlar, futbol denilen oyunda kendilerine biçilen görevi yerine getiriyor.
Ancak...
Ya gerisi... Hakan Balta’nın alternatifi Çağlar... Geldiği günden beri kaç kez onbir oynamış? Eboue’nin alternatifi Sabri... ‘Reyis’ lakabıyla sanal alemin fenomeni yaptılar Sabri’yi, fakat futboldan uzaklaştırdılar. Şahsi görüşüm, hakkında yazılan çizilen kadar eksik bir futbolcu olmadığı yönünde... Fakat artık onsekize girmesi bile haber konusu... Göbekte Dany ve Semih Kaya... Semih’teki gelişimi takdir etmeliyiz, fakat Antep’ten alınan Dany ile birlikte Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray’ın savunmasını kontrol edebileceğini düşünmek biraz fantastik... Cris alındı, ama onun da tecrübesi çok geldi sanki! Ağır, hareketsiz, Ujfalusi kadar agresif değil ve en önemlisi lider gibi davranmıyor.
Galatasaray’ın attıkları ve yediklerine bakarsanız; Eskişehirspor’dan yenilen o golü hatırlarsanız, bu takımın temel problemini de çözersiniz!

Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’a oranla daha dengeli bir takım görüntüsü veriyor. Bahsettiğimiz sahada oynanan futbol değil, futbolcu listesindeki denge...
Sol bek gerekliydi, Hasan’ı aldılar. Stoperde sorun vardı, Egemen’i; Niang sonrası sıkıntı çekilen hücumda Sow’un yanına Kuyt’ı, Krasiç’i soktular. Hemen her maç rakibe verilen orta sahayı geri alabilmek için Topal’ı, Meireles’i transfer ettiler. Fakat yine de bir handikapı var bu takımın da... Kuyt ve Krasiç... İkisinin de gerçek mevkii sağ kanat.. Ve bu şartlarda bakılırsa Juventus’tan aldığınız, hatırı sayılı bir para ödediğiniz Krasiç, futbol hayatına kulübede devam edecek.

Bizim takımlarımız sezon başında kurmuyor takımını! Ocak ayını bekliyor. Eylül’den Ocak’a kadar ‘deneme süresi’ sanki! Sıkıntı üstüne sıkıntı... Fakat bu süreçte Avrupa treni kaçıyor ve hemen her demecinde “Türkiye’deki başarı bizim için amaç değil araçtır” diyen yöneticilerin yönettiği kulüplerde yapılıyor bu hatalar.

Beşiktaş’ı unutmadık elbette...
Onlar için özel bir sezon bu... ‘Feda’ dediler, bu yolda yürüyorlar.
Fakat...
Quaresma’ya yıllık 3.7 milyon Euro’sunu ödeyip oynatmamak;
Kirasını ödediğiniz evde oturmamak;
Ya da lokantaya gidip hesabı ödemek, ama masadakilerin hiçbirine el sürmemek gibi bir şeydi.
Korkulan, Quaresma’nın affedilmesiyle birlikte ‘takım havası’nın bozulmasıymış! Daha iyi değil mi bu? Affettiniz, kadroya soktunuz, takım havasını bozarsa, onu çok seven taraftara bir açıklama yaparsınız:

“Bu yemekten kıl çıktı!”
Şu anki doğru, parasını ödüyorsanız oynatmanızdı. ‘Feda’ demiştiniz, bu parayı sokağa atmayarak şimdi doğru tarafa geçtiniz!