Rocky, Butkus ve Fenerbahçe

Haberin Devamı ›
Magazin sayfalarını sevmem, fakat geçenlerde, hayatımızın bir bölümüne dahil olmuş o adamın fotoğrafını görünce, haberini de okumak zorunda kaldım. Okudum ve gördüm ki; benim yaşlarımdaki bir çok insanın hayatına dokunan o adamın öyküsü, başlı başına bir film senaryosu... Hatta bir hayat hikayesinden daha çok, hepimizin yaşam biçimi olmalı...
Sene 1946... Jackie-Frank çiftinin çocukları dünyaya gelir. Her anne-babaya göre çocuğu, dünyanın en güzelidir elbette! Fakat bu çocuğun küçük bir engeli vardı: Yüzünün sol kısmı hareket etmiyordu. Daha sonra anlaşıldı ki; yüzünün sol alt kısmı felçli doğmuştu. Fakir bir aileydi, dolayısıyla çocuk da yokluklar içinde büyüdü.
Büyüdü, iş aramak için New York’a geldi. Tek varlığı; yanından hiç ayırmadığı köpeğiydi. İş bulamadı, köpeğiyle birlikte tam üç hafta otobüs terminalinde yattı. Dibe vurmuştu. Artık ekmek alacak parası dahi yoktu. Can yoldaşı köpeğini sattı, sadece 25 Dolar’a.. Ve hiç tanımadığı bir adama...
Bir gün Muhammed Ali’nin maçını izlerken; Ali’nin hayat hikayesi, ringdeki duruşu ve tavırlarından ilham aldı. 3 gün geceli-gündüzlü yazdı, sonuçta elinde gerçek bir film senaryosu vardı.
‘Hayaller Ülkesi Amerika’da hayallerinin peşinden koşuyordu, fakat bizim buralardan gösterildiği kadar cennet değildi elbette Amerika! Aradı, taradı ve sonunda bir prodüktör buldu.
Prodüktör senaryoyu beğendi ve senaryo için ona hayal edemeyeceği bir rakam önerdi: 125 bin Dolar... Fakat küçük bir sıkıntı vardı; onu filmde oynatmayacaktı. Açlık seviyesinde yaşayan, üç gün otobüs terminalinde yatan, ekmek almak için köpeğini satan bu adam; senaryosunu, daha doğrusu hayallerini satmadı.
Adam sert; prodüktör elini cebine attı, 325 bin Dolar’a çıkardı teklifini... Fakat adam, “Hayallerim satılık değil” dedi. Senaryo süperdi ve prodüktör, bu işten büyük paralar kazanacağını biliyordu. İnadından vazgeçti; filmin başrolünde oynamasına izin verdi, fakat ödeyeceği parayı da 35 bin Dolar’a çekti. Bir saniye bile düşünmedi adam; anında kabul etti bu teklifi...
35 bin Dolar’ın 15 binini, köpeğini sattığı adamı bulmak için gazete ilanlarına harcadı. Kalan 20 bin Dolar’ı da, 25 Dolar’a köpeğini sattığı adama verdi ve köpeğine kavuştu.
Ve o inanılmaz seri filmler yapılmaya başlandı.
Rocky 1, 2, 3, 4, 5...
Evet; o adam Sylvester Stallone’ydi. Ağzının sol kısmı yamuktur halâ, bu nedenle konuşması da düzgün değildir.
O filmde oynayan köpek de Butkus’tur. 25 Dolar’a sattığı, 35 bin Dolar’a geri kazandığı köpeği...
Serinin sadece ilk filminden 200 milyon Dolar kazandı, sonrasını düşünün işte... Rocky’ler, Rambo’lar...
Fenerbahçe tribünleri Nani’yi, Van Persie’yi, Fernandao’yu ve bir çok oyuncusunu ıslıklarken aklıma geldi bu öykü... Bitime 5 hafta varken, alınacak daha 15 puan varken, pes etmişlerdi ya... O yüzden...
Oysa ki, pes etmeyenlerin kazandığı bir dünya bu...
Hayallerini satanların, hakkını aramayanların, kendisine ait olana sahip çıkmayanların kazanacağı bir dünya değil...
Aziz Yıldırım o kadar şey söyledi, benim aklımda en çok bu kısmı kaldı hikayenin...
Çünkü en kötü yenilgi bile pes etmekten çok daha onurludur benim için...