Emmanuel Adebayor: "Hamile sevgilime öleceğimi söyledim!"
Medipol Başakşehir'in Togolo golcüsü Emmanuel Adebayor, Ada basınına çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Dünyaca ünlü futbolcu, Arsenal'daki günlerinden ırkçılık meselesine, Manchester City-Arsenal maçındaki meşhur gol sevincinden Togo Milli Takım otobüsünde uğradıkları terörist saldırıya kadar pek çok konuya değindi (Yunus DİLBER / Fanatik Dış Haberler).

Medipol Başakşehir'in Togolo golcüsü Emmanuel Adebayor, Ada basınından Daily Mail'e çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Dünyaca ünlü futbolcu, Arsenal'daki günlerinden ırkçılık meselesine, Manchester City-Arsenal maçındaki meşhur gol sevincinden Togo Milli Takım otobüsünde uğradıkları terörist saldırıya kadar pek çok konuya değindi. İşte Adebayor'un o açıklamaları:

"Sniper ile vursalar düşüremezlerdi"
"O sevinç sırasında beni sniper ile vursalar yere düşmezdim. O an kendi manevi bölgemdeydim. Daha sonra Kolo Toure bana 'Fotoğraflara baktım da bir defa bile kendini geri çekmemişsin.' demişti. Yapılan taciz aşırıydı ve ben de ölmeye hazırdım. Yalnızca Arsenal taraftarlarına baktım ve içimden 'Sizin yapmayacağınız şeyler var.' diye düşündüm."

"Bir de baktım ki arayan Wenger'miş"
"Arsene Wenger, beni ilk aradığında 21 yaşındaydım. O sırada Monaco'nun futbolcusuydum ama tatil için Togo'daydım ve sokak futbolu oynuyordum. Bir arkadaşım Nokia telefonumu kaldırdı ve Wenger'in hatta olduğunu söyledi. Ben de ona 'Tabii, tabii, aptallaşma da bırak şu telefonu.' dedim. Telefon tekrar çaldı ve açtığımda gördüm ki gerçekten de hattın öbür ucunda Wenger vardı."

"Tek istediğim Kanu'nun 25 numaralı formasıydı"
"Önce 'Merhaba' dedi. Ben, 'Siz benimle ilgileniyorsanız ben sizinle daha çok ilgileniyorum' modundaydım. Wenger'e yarın kendisi için orada olacağımı söyledim. Bana 'Sakin ol.' dedi. İki gün sonra her şey bitmişti. Bana herhangi bir talebim olup olmadığını söyledi. Tek istediğim şey, Nwankwo Kanu'nun 25 numaralı forması ve dolabıydı çünkü o, benim idolümdü. Wenger, hepsinin garantisini verdi. İnanılmazdı."

"Maaş 2 katına çıkarsa iş biter!"
"Arsenal'dan benimle birlikte Kolo Toure, Cesc Fabregas, Gael Clichy ve Robin Van Persie de ayrıldı. Açıkçası Arsenal'ın oyuncuları tutmak için çaba harcadığına inanmıyorum. Arsenal'da büyü paralarla oynarsınız ama bunu iki katına çıkarabiliyorsanız orada iş biter. Çünkü biz yalnızca 10 yıl boyunca mesleğimizi yapabiliyoruz."

"Vatan haini muamelesi yaptılar"
"Mesela Fabregas, Barcelona'ya gittiğinde daha çok para kazandı, daha çok sponsora sahip oldu ve evine döndü. Peki Arsenal, onu takımda tutmak için ne yaptı? Kesinlikle hiçbir şey. Şimdi de taraftarlar çıkıp onun takıma sadık olmadığını söylüyor. Arsenal'dan ayrıldığınızda geçmişte yaptıklarınızdan bağımsız olarak vatan hainine dönüşüyorsunuz. Aynı durum, van Persie'de de yaşandı."

"Wenger, gitmemi istedi"
"Wenger'in o meşhur sevincimden sonra bana söyleyeceği bir şeyi yoktu. İnsanlar futbolun bir aile ortamı olduğunu düşünür ama bu, bir iştir. Ben, bir sabah uyanıp kendimi Manchester City'de bulmadım. Arsenal'la 5 yıllık sözleşme imzalamıştım ve sezon öncesi kampına geldiğimde Wenger bana ayrılmam gerektiğini söyledi. Ona bunun nedenini sordum. 1 yıl daha bunu sorgulamaya devam ettim fakat işe yaramayınca takımdan ayrıldım. Wenger, takımda kalmam hâlinde beni kadroya almayacağını söylüyordu. Böyle bir şeyi duyduğunuz zaman yapmanız gereken tek şey gitmektir."

"Anneme f****e dediler!"
"O sevinç gösterisinden sonra FA beni cezalandırdı. Oysa Arsenal taraftarlarına hiçbir şey olmadı. Irkçılık meselesi de benimle hatta benim yaşadığım olaydan çok önce başladı. O gün stadyuma girdiğimde Arsenal taraftarlarının benim için 'Senin annen bir f****e, baban da filleri yıkıyor." dediklerini hatırlıyorum. Oysa babam döviz bürosunda çalışıyordu, annem de iş kadınıydı. Şimdi buna nasıl cevap verirsiniz? Benim binlerce taraftara yetecek bir sesim yok."

"Tepki koymalı, sahayı terk etmeliyiz"
"Şimdi FA, ırkçılığı durdurmaya mı çalışıyor? Üzgünüm ama bu iş böyle yapılmaz. Bugün bu iş için çok geç. Çok yorulduk ve canımıza yetti. Mario Balotelli ve Didier Drogba'nın Instagram'da yaptıkları paylaşımı gördüm. Bunu kaç defa yapmak zorunda kalacağız? Biz, tepki göstermek, sahayı terk etmek zorundayız. Artık yaşlanıyor ve yoruluyorum. İngiltere'yi seviyorum ama benim bir adım var. Benimle ilgili her şeyin olumsuz olduğu bir dönem yaşadım. Benim maymun sevdiğimi söylediler. Kulüp değiştiren yalnızca ben değilim. Adebayor'u anlamak istiyorsanız Togo'daki evine gitmelisiniz."

"Tuvaletimiz bile yoktu!"
"İnsanlar, eskiden hayal kurduğumu söylüyor. Ama şu ana dek yaşadığım hayat, hayallerimin bile ötesinde. Togo'da futbol oynayacak yer yoktu. Sahalar kumdandı. Topa sert vurduğunuzda kale direği yere düşerdi. Evimizin çatısından su sızıyordu. Her gece uyanıp kovayla çatıyı kuruturdum. Elektriğimiz bile yoktu. Bunun yerine mum ve fener kullanırdık. Tuvaletimiz de yoktu. İhtiyacımızı gidermek için sahil tarafına doğru 1 mil yürürdük. Miami plajında şortunuzu indirmek gibi... Rüzgar inanılmazdı. Siz ancak hayal edebilirsiniz ama tüm bunlar benim hayatımdı."

"Televizyon için komşulara giderdik"
"Televizyondan futbol seyredebilmek için komşulara giderdik. Ama ben, ekrandaki futbolcuların gerçek olduğuna inanmazdım. Bana siyah bir kutunun içine resimlerin bırakıldığı bir oyunmuş gibi gelirdi. Yurt dışında oynadığımda insanlar beni televizyonda gördüklerini söylemişti. Ben de o zaman George Weah'ın gerçek olduğuna inanmaya başladım. Belki Zidane da gerçekti. Bir çocuğun gözünden futbol işte böyle görünüyordu."

"Kendime 'Yaşamanın anlamı ne?' diye sordum"
"Metz'de oynamaya başladığımda 16 yaşındaydım. İstediğim tek şey, aileme yardım etmekti ama üzerimde büyük bir baskı vardı. Bununla başa çıkamıyordum. Bir aile fakirse herkes fakir sayılıyor ve ortaya büyük bir dayanışma çıkıyor. İnsanlar size kova alıyor ama siz de kendinizi onlara borçlu hissediyorsunuz. Metz'deki aylık kazancım yalnızca 3 bin sterlindi. Oysa ailem 500 bin sterlinlik bir ev istiyordu. Kulüp, davranışlarımdan ötürü benden bıkmıştı. Bir gece yatağımda oturup 'Ben burada n'apıyoruk? Hiç kimse benden mutlu değil. Öyleyse yaşamanın anlamı ne?' diye düşündüğümü hatırlıyorum."

"İntihar etmemi arkadaşım önledi"
"Yaşadığım evin altında eczane vardı. Paket paket tabletler aldım. Bana onu satmak istemediler ama bunu Togo'da bir hayır işi için yaptığımı söyledim. Hazırlıklarımı yaptım, bütün suyu içtim. Gitmeye hazırdım. Gece yarısında ise en iyi arkadaşımı aradım. Bana telaşlanmamamı ve hâlâ uğruna yaşayabileceğim şeyler olduğunu söyledi. "Afrika'yı değiştirebilecek potansiyelin var." deyince ben de ona "Sen bir hayal satıcısısın ve ancak ben bunları şu anda almıyorum." cevabını verdim. Ancak beni içinde bulunduğum durumdan çıkarmıştı. İşte o an Tanrı'nın varlığını hissettim."

"Kız arkadaşıma öleceğimi söyledim"
"2010 yılında milli takım otobüsümüze teröristler saldırdığında 42 dakika boyunca silah sesi duyduk. Sağdan, soldan, önden, arkadan... Arkadaşlarımın bağırışlarını duyabiliyordum ancak bırakın bir şey yapmayı, hareket bile edemiyorduk. Kaptan olarak herkesten ailelerini aramasını istedim. Ben de kız arkadaşımı aradım ona 'Dinle, ben gidiyorum.' dedim. O sırada hamileydi ve nereye gittiğimi sordu. Ona "Çocuğa erkekse Emmanuel, kızsa Emannuela ismini koy." dedim. Bana 'Neden bahsediyorsun?' dedi. Sonra da 'Eğer hayatta olursam seni arayacağım.' deyip telefonu kapattım."

"Bana b** gibi olduğumu söyledi"
"En iyi takım arkadaşım Craig Bellamy'ydi. Size karşı son derece açık davranır. Bir defasında bana gelip 'Ne olduğunu biliyorsun Emmanuel. Bugün b** gibiydin.' demişti. Diğer futbolcular ise sürekli arkanızdan konuşuyor. Mesela bu röportajda van Persie'nin en iyi arkadaşım olduğunu söylersem insanları kandırmış olurum. İkimizin karakterleri de farklı. Bu yüzden aramızda gerilim oluyordu. Ben, özgür ruhlu bir insanım. Gittiğim her kulüpte soyunma odasında şarkı söylerim. Bir defasında Thierry Henry ile dans etmiştik. Dennis Bergkamp'a da büyük saygım var."

"Bendtner'le kavga ettik"
"Arsenal'dayken soyunma odasına doğru giderken bir ayakkabı dolabı vardı. Kramponlarınızı çıkarır ve kulüp terliklerini giyerdiniz. Nicklas Bendtner, iki defa odaya kendi ayakkabılarıyla girmişti. Ona 'Burada kurallar var ve hiç kimse de bunların üstünde değil. Senden yaşça büyüğüz ama kimse Prada ya da Gucci'yle yürümüyor' demiştim. Bana 'Umrumda değil.' diye cevap verdi. Benden geçti ve yeni yeni oynamaya başlıyordu. Ondan bunu tekrarlamamasını istedim. Fakat ertesi gün aynı şeyi yapınca kavgaya tutuştuk."

"Arsenal beni artık şaşırtmıyor"
"Arsenal'da öyle bir zaman geldi ki artık tatildeyken Daily Mail'e girip kimin Barcelona veya Milan'a gideceğini kontrol ediyorduk. Oyuncuların bir bir gitmesi Arsenal'ı bugünkü hâline getirdi. Alexandre Lacazette veya Pierre-Emerick Aubameyang'ın bu yaz takımdan ayrılması beni şaşırtmaz. Zira bu kulüp hakkında hiçbir şey beni artık şaşırtmıyor. Wenger iyi bir menajer. Ancak ligdeki durumumuz ne olursa olsun kendi futbolumuzu oynuyorduk. Bunu Stoke City ile yaptığımız maçlardan hatırlıyorum."

"Rio Ferdinand gerçek bir psikopat"
"Biliyorsunuz, Rory Delap'ın taç atışlarıyla bizim adımıza çok zor geçen bir maç oynamıştık. Ben uzun bir oyuncuydum ama ya takımın geri kalanı? Soyunma odasına gitmek için koridora indiğimizde Stoke City futbolcularının kramponlarının çıkardığı sesi duyuyorduk. Sonra takımın takımın ne kadar iri olduğunu düşündüm. Bir tarafta Ryan Shawcross, Robert Huth ve Peter Crocuh, diğer tarafta ise bizim 60 kiloluk oyuncularımız. Kaliteli bir ekiptik ama bazı maçlar için ne yazık ki bu yeterli olmuyordu. Manchester United ve Chelsea de çok teknikti ama aynı zamanda çok da güçlülerdi. Mesela Rio Ferdinand ve Nemanja Vidic... Rio, sahada herkese hakaret ederdi. Kendisi gerçek bir psikopattır."

"Vidic öldürülesi bir futbolcu"
"Ancak en sıkı ve pis futbolcu Vidic'ti. Onunla oynamak kayaya doğru koşmak gibiydi. Tek bir parmağıyla bir santrforu durdurabiliyordu. Size doğru koşar ve sizi tekmelerdi. Sonra da özür dilerdi. Maç sırasında size doğru bağırır ve tükürüklerini suratınıza saçardı. Gerçekten öldürülesi bir adamdı. United'a karşı aldığımız mağlubiyetleri sindirebiliyorduk. Bir defasında benim gol attığım bir maçı 2-1 kaybetmiltik ama ben, işimi yaptığımı düşünmüştüm. Rio, bana doğru gelir ve 'Mutlu olmak istiyorsanız 3 gol atın.' derdi. Onu Wayne Rooney ve Ryan Giggs ile tartışırken görmüştüm. Ancak bu tip şeyler bizim takımda olmazdı. Biz, centilmen bir ekiptik. Sahada futbolumuzu oynardık ama pislik yapmayı başaramazdık."

"Mourinho, Ronaldo'yu hat-trick yapmasına rağmen azarladı"
"Arsene Wenger sakin biri ama Jose Mourinho değil. Arsenal'dayken bir maçta 2-1 gerideydik ve çok kötü oynuyorduk. Henry'nin tepesi atmıştı. Wenger bize 'Sakinleşin. Şu an harikayız. Topa oynamada %65'le öndeyiz ve 25 orta yaptık.' demişti. Henry ise 'Kimin umrunda? Şu an yeniliyoruz.' diyordu. İşte Wenger ile Mourinho arasındaki fark da aynen bu. Real'de oynarken bir defasında devre arasına 3-0 önde girmiştik. Ama Mourinho, çok sinirli bir şekilde soyunma odasına geldi ve buz dolabına yumruk atıp su şişelerin fırlattı. Bir defasında Ronaldo'yu hat-trick yaptığı bir maçta azarlamıştı. Ona 'Herkes senin dünyanın en iyisi olduğunu söylüyor ama kötü oynuyorsun. Bana en iyi olduğunu göster.' demişti. Ronaldo da bunu anladı."

"Ronaldo, sırtıyla pas atıp boynuyla topu kontrol ediyordu"
"Ronaldo, hat-trick yapabiliyordu ama bize kaçırdığı golden bahsederdi. Real'de bizimle antrenman yaparken sanki çocuklarıyla oynuyormuş gibiydi. Sırtıyla pas atar, boynuyla topu kontrol ederdi. Bir defasında tek bir dokunuşla topu 5 saniye ayağında tutmuştu. Bu nasıl mümkün olabilir? Fitness salonunda Sergio Ramos ve ben en güçlü iki kişi olduğunu düşünürdük ki sonra Ronaldo gelip bize 'Bunlar, zor mu?' diye sorardı. Bizim 5 kez tekrar ettiğimiz bir hareketi o, 30 kere yapardı. Eğer gençliğimde Ronaldo gibi eleştirilere açık biri olabilseydim şu an çok farklı bir oyuncu olurdum."
