Arama

Popüler aramalar

Para alırken iyi, maç yaparken kötü!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Beşiktaş 14 maçtır kaybetmiyor, ancak özellikle son maçlarda taraftarlarına sıkıntılı anlar yaşatıyor. Sizce Beşiktaş’ın şu anki görüntüsü, gelecek için umut veriyor mu?

Bu yıl bir takımın performansı üzerine konuşurken ‘play off’u gözden kaçırmamak gerek. Takım dayanışmasının sürekliliği oyuncuların fizik kapasitelerine bağlı olduğu için Beşiktaş gibi şampiyonluk hedefi olan takımların hocaları da planlamayı kuşkusuz ki ‘play off’a göre yapıyor. Çünkü oradaki maçların zorluk derecesi gerek tempo gerek psikolojik olarak çok daha zorlu olacak. Öte yandan özellikle Hilbert’in olmayışının da Beşiktaş’ın dengesini ve temposunu düşürdüğünü düşünüyorum. Tıpkı Galatasaray’da Ebuoe’nin yokluğu gibi.

Türkiye’de 31 maç ile Trabzonspor’la birlikte en çok karşılaşmaya çıkan takım Beşiktaş. Carvalhal’ın, “TFF bu işe çözüm bulmalı” isyanı, size göre haklı mı?

Bana göre haksız ve gereksiz. Fazla maç yapmak ‘büyük takım’ olma iddiasının olmazsa olmaz koşulu. İngiltere’de Wigan Atletic ile M. United arasındaki fark gibi bir şey bu durum. Bir de bu sene ‘özel koşullar’ içinde oynanıyor lig. Avrupa Ligi’nden para kazanırken iyi, fazla maç yapınca kötü!.. İlkinden şikayet etmezken sık maçtan şikayet etmek doğru olmuyor. Ama bu durum federasyonun da fikstürü daha hakkaniyetli biçimde organize etmemesine gerekçe oluşturmaz.

Sizce devre arasında yapılacak bir transfer mi, yoksa Muhammed, Atınç gibi gençlerin sahaya sürülmesi mi taraftarı mutlu eder?


Ben artık genç oyunculara sabır ve anlayış gösterecek bir taraftar kitlesi olmadığını düşünüyorum. Bu saatten sonra Beşiktaş taraftarının hatırı sayılır bölümünü ancak ‘yıldız transfer’ keser. Taraftar, genç oyuncuların mucizevi karakterler olmasını bekliyor. Her genç Messi olsun isteniyor! Necip Uysal’ın yaptığı ilk hatasında tribünden yükselen uğultuyla Quaresma’nın sekizinci hatasındaki uğultu arasındaki desibeli karşılaştırın, durum daha iyi anlaşılır. Yani “Sevinmek için sevmedik” sloganı sadece bir söz diziminden ibaret kalıyor git gide...

Real Madrid lider olmasına rağmen Mourinho, Ronaldo, Pepe, Coentrao gibi Portekizliler, tavırlarından dolayı ıslıklanıyor. Beşiktaş’ta böyle bir durum yaşanabilir mi?

Futbol takımları gelenekleri olan organizmalardır ve değerleri yıllar içinde oluşur. Mourinho, “Kazanmak için her yol mübah” ilkesinden hareket eden biri gibi göründükçe futbola da hayata da başka anlamlar yükleyenler tarafından sevilmeyecek. Onlardan biri de benim. Karizmaymış, taktik dehaymış! Bütün bu boş laflarlı diktatörlerin, önemli sanılan işe yaramaz adamların biyografilerinde üç aşağı beş yukarı benzer cümlelerle okuyabilirsiniz. Kazanma ve elbette ‘para kazanma’ hali bir süre sonra kaçınılmaz olarak ‘oyunun ruhu’na karşı geliyor. O zaman da oyunun gerçek sahipleri olan taraftarlar ‘işe el koyuyor.’ Emin değilim ama sanıyorum Madrid’te de benzer bir şey oluyor. Saydığınız isimler de orada bir ‘çete’ olduğu izlenimi veriyor. Tıpkı Beşiktaş için sık sık okuduğumuz ‘Q7 ve çetesi’ gibi... İki ekipte malum menajer Jorge Mendes adında kesişiyor! Öte yandan takıma anlam katan şeylerden biri de taraftarlarının futbolu ve dünyayı algılama biçimi. Dünya bu tür ‘farklı anlamları’ olan takımlarla dolu. Geçmiş zaman kipi kullanmak istemiyorum, ben hâlâ Beşiktaş’ın da böyle bir takım olduğunu düşünenlerdenim. Ancak kabul de etmek gerekir ki, son yıllarda Beşiktaş’ın bu ‘özel yanı’ çok törpülendi. Doğrusu kısa vadede Beşiktaş’ta Real Madrid benzeri bir itirazın yükseleceğini öngöremiyorum ama bu takımın genlerinde böylesi bir itirazın olduğunu da akılda tutalım.