‘’Bu kez olmadı‘’
Fenerbahçe Beko, kötü başladı, sonra biraz toparlar gibi oldu. Hiç öne geçemedi ve 26. dakikaya kadar oyunun içindeydi. Skor 51-50 olduktan sonra, 9 dakikada sadece 2 sayı atabilen Kanarya, 14 sayıyı potasında görünce yenilgi kaçınılmaz oldu. Takımlar birbirini iyi tanıyor ve silahlarına önlem alıyorlar. Bu tip maçlarda ana unsurlardan 1-2’sinin iyi oynayıp, ekstra oyunculardan katkı almak gerekiyor. Ama dün Fenerbahçe’de Calathes biraz oynadı. Hayes ilk yarı 14, ikinci yarı 0 sayı attı. Biraz da kenardan gelen Sestina’nın şut katkısı oldu o kadar. Takımın en önemli hücum silahı Wilbekın, 10’da 1’le oynadı. Motley, ilk üç dakikada sahadaydı. Panathinaikos 12-0’la başlayınca kenara geldi bir daha da oyuna girmedi. Guduriç de düşük yüzdeyle şut attı. O 3 top kaybı yaparken, takım 15 top kaybıyla oynadı. Bu şartlarda rakip kim olursa olsun bir Final-Four maçı kazanılmaz. Fenerbahçe de aslında iyi savunma yaptı. Oyun başa baş gittiği anlarda Calathes, Nunn’ı son derece etkisiz hale getirdi. Sloukas da devreye giremedi. Mitoglou sahada yoktu. Ama dediğim gibi takım sıkıntıya girdiği anlarda ekstra, beklenmeyen isimlerin sahne alması gerekiyor. Savunmacı kimliği ile takımda yer bulan Grant ilk dakikadan itibaren skor katkısı yaptı. Yine baskısı savunma için oyuna giren Kalaitzakis çok can yakıcı bir anda 3. periyot biterken çok kritik bir üçlük attı. Keza Grigonis ve Papapetrou da yüksek isabet oranı ile toplamda 15 sayı üretti. Sadece 73 sayı atarak bu yarı finali kazanabildi Panathinaikos.
Kötü oynadık
Daha iyi hazırlanmışlar, daha motive olmuşlar. Lessort da pota altında büyük üstünlük kurdu. Motley ve Papa çok az oynadı. Sertaç da eski formunda değil. Hal böyle olunca da yenilgi kaçınılmaz oldu. Kötü oynarken skor 51-50’ye gelince umutlanmıştım. Çünkü bir şekilde ya Wilbekın’ın, ya Guduriç’in ya da Davis’in artık bir şeyler yapacağını düşünmüştüm. Ama yanılmışım. Kalan bölümü daha da kötü oynadık. Olmadı. Sonuçta Fenerbahçe’nin FinalFour’a kalması başarı. Jasikevicius ilk yılında görevini yaptı. Gelecek yıl doğru hamlelerle yine buralarda olunabilir. Ergin Ataman da, 12 yıl sonra ayağa kaldırdığı Panathinaikos’u finale taşıdı. Onlar için peri masalı devam ediyor...
‘’Haydi Fener‘’
Berlin’de belki de tarihin en renkli ve mücadeleci Final-Four bizi bekliyor. Son şampiyon Real Madrid, Atina’nın iki yakası Panathinaikos ile Olympiakos ve tabii ki Fenerbahçe Beko... Tam 5 sezon aradan sonra Final-Four’a kalan Fenerbahçe Beko ile Ergin Ataman’ın Panathinaikos’u finalist olmaya çalışacak. Normal sezonda iç saha maçlarını kazanan iki takım bu kez bambaşka bir platformda kozlarını paylaşıyor. Fenerbahçe, saha avantajı olmamasına rağmen Monaco’yu 3-2 ile geçip 5. maçı deplasmanda kazanan ilk takım olarak tarihe geçti.
İkisi de heyecanlı...
Final-Four’daki diğer üç antrenörün şampiyonlukları var ama sadece Jasikevicius’un yok. Litvanyalı teknik adam sezon ortasında aldığı Fenerbahçe’yi adeta sınıf atlattı. Ergin Ataman, 12 yıldır Final-Four’a kalamayan, geçen yıl sezonu 17. sırada bitiren Panathinaikos’ta yepyeni bir kadro kurdu ve ilk yılında Final-Four’a kalmayı başardı. İki camia da heyecanlı. İki kulübün de binlerce taraftarı Berlin’de olacak. Muazzam bir maç ve atmosfer bizi bekliyor. İki takımda da daha önce bu kupayı kazanmış olan, kazanmayı bilen oyuncular var. Galibi küçük farklar belirleyecek.
Geçen yılın rövanşı olacak
Diğer tarafta geçen yılın rövanşı (Real MadridOlympiakos maçı Saat 22.00’de S Sport’ta olacak) var. Sergio Llull’un son saniye basketi ile Olympiakos’u yenip şampiyon olan Real Madrid yine en büyük favori. Ama geçmiş yıllara baktığımızda normal sezonu lider bitiren hiçbir takım şampiyonluğa ulaşamadı. Bu istatistiğin de devam etmesini diliyorum. Bana göre şampiyon Fenerbahçe Beko-Panathinaikos eşleşmesinden çıkacak. Kazananın kupayı alacağını öngörüyorum. Umarız o kupa, ikinci kez İstanbul’daki yerini alır...
‘’Tarihi sezon tarihi zafer‘’
Fenerbahçe Beko tam 5 yıl aradan sonra, hem de tarihe geçen bir sonuçla Final-Four biletini aldı. Aslında Jasikevicius geldikten sonra bir çok tarihi maç oynamıştı Kanarya. Kulübün ve Euroleague’in bir çok sayı, asist ve üç sayı rekorlarını kırdılar. O da yetmedi, Nigel Hayes-Davis, Alba Berlin maçında 50 sayı atıp bireysel olarak da bir rekor kırdı. Böyle bir sezon Final-Four ile taçlandırılmalıydı. Öyle de oldu. Obradoviç’le 5 yıl üst üste Final-Four oynayan, Sırp çalıştırıcı ayrıldıktan sonra ise bir daha Dörtlü Finale kalamayan Sarı-Lacivertliler, Jasikevicius ile beraber tekrar ait olduğu yere döndü. Euroleague sezonu çok çekişmeli geçmişti. Tek başına zirvede yer alan Real Madrid dışındaki diğer 9 takım çok küçük galibiyet farkları ile sıralanmıştı.
En keyifli Play-Off dönemi
Nitekim bu rekabet Play-Off’lara da yansıdı. Yine Real Madrid, Baskonia’yı 3-0’la geçip erkenden rakiplerini beklemeye başlarken, diğer 3 seri de 5. maça kaldı. Hem serinin genelinde, hem de maçlar özelince büyük çekişmeler, büyük kavgalar, büyük mücadeleler yaşandı. İzlediğim belki de en keyifli Play-Off dönemi oldu bu sezon. 5. maçlara gelindiğinde ise herkesin aklına o istatistik geldi. Daha önce 2-2’lik eşitlik bulunan 19 serinin hiç birinde deplasman takımları kazanamamıştı. Bunu da başarmak ve tarihe geçmek Fenerbahçe Beko’ya düştü. Aslında Monaco’da ilk maçı kazanıp servis kırdıktan sonra belki iş 3-0’la bile bitebilirdi. Ama Play-Off oynamak ve kazanmak herkesin yapabileceği bir iş değil. Büyük oyunculara, cesur oyunculara, büyük akıllara sahip olmak gerekir.
Cesurca şutları attılar
Nitekim bu oyuncular Fenerbahçe’de de, Monaco’da da fazlasıyla mevcuttu. 5. maçta da tam ‘iş bitti’ derken Okobo sahne aldı. Mike James sahne aldı. Müthiş karakter koydular. Ama karşılarında gerçekten cesur oyunculara sahip bir Fenerbahçe vardı. Örneğin Sestina ve Biberoviç. Biri ilk kez Play-Off oynuyor, diğeri ilk kez Play-Off’ta sorumluluk alıyordu. Ama en can alıcı, ellerin titremesi gereken yerlerde kaldırıp cesurca o şutları attılar ve isabet buldular.
Büyük oyuncu performansı
Ama aynı gün Fransa’da o ana kadar kullandığı 8 üçlüğün 7’sini kaçıran Calathes, pozisyonlar yine kendisine geldiği için büyük bir özgüvenle son 30 saniyede o 2 üçlükte isabet bulup Kanarya’yı uçurdu. 1/8’le maç sonuna gelip 2/2 ile bitirmek de büyük oyuncuların yapabileceği bir iş. Şimdi Final-Four’da ilk rakip Panathinaikos. Onlar da Ergin Ataman yönetiminde tam 12 yıl aradan sonra Final-Four’a kaldılar. Bence bu maçın galibi, Berlin’de şampiyon olacak. Final-Four’da yer alan 4 antrenörden sadece Jasikevicius’un kupası yok. Bakalım bir ilki daha başaracak mı?
‘’Fenerbahçe ait olduğu yerde‘’
İnanılmaz bir seri, inanılmaz bir beşinci maç, uzatma ve inanılmaz bir maç sonu.. Öldük öldük dirildik ama sonunda gülmeyi başardık. Tebrikler Fenerbahçe Beko... 2-2’lik serilerde daha önce 5. maçı deplasmanda hiç bir takım kazanamamıştı. Ama Fenerbahçe Beko’dan umutluyduk. Her serinin bir sonu olduğunu yazdık. Bu 19 maçlık seri de dün Monaco’da son buldu. Fenerbahçe Beko, zoru başardı ve Monaco’yu deplasmanda 80-79 yenip Play-Off serisini 3-2 kazandı ve tam 5 yıl aradan sonra tekrar Final-Four’a kalmaşı başardı.
Play-Off’un olduğu kadar dünkü maç da bir sürü hikaye barındırdı içinde. İlk periyotta yapılan 9 top kaybına rağmen, Wilbekın ve Guduriç’in süre biterken attığı üçlükler takımı ayakta tuttu. İkinci yarının başında Monaco 5 sayı öne geçtikten sonra Tarık Biberoviç’in 8-0’lık serisi Fenerbahçe’yi tekrar öne geçirdi. Papagiannis’in kritik anlarda yaptığı iki blok ve 2.5 saniye kala kaptığı top bambaşka bir hikayeydi.
Calathes...
Tabii ki maç boyu boş bırakılan, şutları riske edilen o ana kadar attığı 8 üçlüğün 7’sini kaçıran Nick Calathes’in son 30 saniyede arka arkaya 2 üçlük atması, destansıydı. Ayrıca Mike James’i 5 maçta da sahadan silen Calathes, kuşkusuz bu serinin MVP’si olmalı. Sonuçta dakika alan her oyuncu sonuna kadar mücadele etti, hatalar oldu ama hiç geri adım atmadılar. Kötü hücum ettiler belki ama bir şekilde Guduriç’le, Wilbekın’la o son topu potaya atmayı başardılar. Belki maç uzatmaya bile gitmezdi. 64-60 öndeyken arka arkaya 3 hücumda top kaybı yapılmasa normal sürede iş biterdi belki. Ama olsun. Böylesi daha heyecanlı ve keyifli oldu. Fenerbahçe Beko artık ait olduğu yerde...
‘’Neden olmasın!‘’
Fenerbahçe Beko, 5 yıllık özlemi gidermek için son kozunu oynayacak. Monaco ile eşleştiklerinde saha avantajı yoktu. Ama Fransa’da 1 maç kazanıp işi İstanbul’da bitirme şansını yakalamıştı. Ama bu şansı kullanamadılar. Son maçtaki kötü hücum performansı yapılan basit hatalar işi buralara kadar getirdi.
Başarmaya en yakın Fenerbahçe
Şu ana kadar Euroleague Play-Off’larında tam 18 seri 5. maça uzadı. Ve şu ana kadar (Bu yazı Panathinaikos-Maccabi maçından önce yazılıyor. O seride 2-2 durumda) bu 18 maçın tamamını ev sahipleri kazandı. Bu istatistiğe baktığımızda Monaco’nun kazanabileceğini düşünürüz ama her maçın hikayesi farklıdır, her istatistiğin de bir sonu vardır. İstatistik önemlidir ama her şey değildir. Eğer bu 18 maçlık ev sahibi serileri bozulacaksa bence bunu başarmaya en yakın takım Fenerbahçe. Geride kalan 4 maçta gördük ki, 4’ünde SarıLacivertliler oyun olarak üstün olan taraftı. Deplasmandaki 2. maçı da kazanacak noktaya getirmişlerdi ama orada da küçük detaylar sonucu belirledi. Bu nedenle ben Fenerbahçe’yi favori olarak görüyorum.
Motley forma giyebilecek
Jasikevicius takımı mental ve taktik olarak seriye iyi hazırlamış ama maç içinde her zaman doğru aksiyonları alamıyor. Bu maç özelinde yapması gereken 8-9 kişilik bir rotasyon belirleyip maçın genelini bu güvendiği isimlerle oynamadı. Tabii ki sakatlık, faul problemi vs olabilir ama Monaco’nun 4. maçı çevirmesinde, Panathinaikos’un da 4. maçta elenmekten kurtulmasında ana unsur seçilmiş dar rotasyonla maçı bitirmeleri oldu. Seri boyunca oynamayan Motley forma giyebilecek. Pota altında atletizm eksikliği çeken Fenerbahçe için çok önemli bir artı. Ama maç ritmi yok. Böyle kritik maçta ne kadar katkı verecek?.. Sonuçta, Motley’siz de seriyi kazanma noktasına getirdi Fenerbahçe. Tabii ki kolay olmayacak ama kader maçını taraftar baskısı en az olan bir deplasmanda oynamak da avantaj...
‘’Büyük fırsat kaçtı‘’
Fenerbahçe Beko, büyük bir fırsatı tepti. Tam 5 yıl aradan sonra kazanmaları halinde Final-Four’a kalacaklardı ama kendi taraftarı önünde Monaco’ya mağlup olunca, şansını Fransa’daki son maça bıraktı. İki takım da artık birbirini ezberlediği için, hiç kolay basket imkanı olmadı maçta. Çıkan skordan da bu belli zaten. Fenerbahçe 2-1 öne geçerken Mike James’i adeta sahadan silmişti. Calathes muazzam savunmuştu Mike James’i. Dün de Mike James özelinde benzer bir maç oldu. Amerikalı yıldız kullandığı ilk 5 üçlüğün tamamını kaçırdı. Ama 40 saniye kala karşında Guduriç’i görünce attığı üçlükle takımını 4 sayı öne geçirdi. Ama ardından Guduriç’in attığı üçlük ve Mike James’in yaptığı top kaybı, yine maçı Fenerbahçe’ye getirdi. 18 saniye kala hücum bize geçti. Maalesef Jasikevicius molalarını yine çok erken kullanınca Wilbekın kötü bir birebir oynadı ve maç topundan isabet bulamadı. Bu tip kafa kafaya giden maçlarda ne olursa olsun en az bir molayı maç sonuna saklamak gerekiyor. Maç bittiğinde Obradoviç’in daha iki molası vardı.
Rotasyonu daralttı
Sırp çalışırıcı 2-1 geride olduğu için farklı bir şeyler yapmak zorundaydı. Rotasyonu daralttı. Cornellie ve Strezel’e dakika vermedi. Seride hiç oynamayan Outtara rotasyona girdi. Mike James her ne kadar kötü de oynasa sonuna kadar sahada kaldı. Monaco adına fark yaratan ve son ana kadar oyunun içinde kalmasını sağlayan faktörler bunlardı. Son maç Fransa’da oynanacak. Tabii ki her şey bitmedi. Euroleague tarihinde henüz deplasmanda 5. maç kazanan takım yok ama neden olmasın. Her şeyin bir ilki vardır...
‘’Bize bu yoldan geri dönüş yok‘’
Muhteşem Play-Off serileri izliyoruz bu sene. Fenerbahçe - Monaco serisi de bunlardan biri. Her maç kıran kırana geçiyor, her maçta farklı bir hikaye, farklı bir kahraman çıkıyor. Play-Off’un güzelliği de burada. Dün daha fazla kafa yormak, daha fazla taktik yapmak, daha fazla mücadele etmek zorunda kalan taraf yine Fenerbahçe Beko’ydu. Motley sakattı, Sertaç da maça çıktı ama o da hemen kenara geldi.
Moteijunas, Hall ve Jaiteh gibi pivotlara karşı sadece ne yapacağı hiç belli olmayan bir Papagiannis vardı Jasikevicius’un elinde. O da Papa’yı idareli kullanmak, maçın büyük bölümünü yine 5 kısa oynamak durumundaydı. Ama gerek Jasikevicius’un oyun stratejisi, gerekse süre alan tüm oyuncuların üzerlerine düşen görevi yapması nedeniyle çok fazla zorluk yaşamadı Kanarya. Sezonun MVP’si olması beklenen Mike James, bu yılın en verimsiz üç maçını oynadı. Hem de arka arkaya. Daha doğrusu oynamak zorunda kaldı. Teşekkürler Calathes!!! Diallo çok başımığızı ağrıttı ama o kadar olacak. Monaco’nun ana unsurları Fenerbahçe’nin konsantre savunması karşısında ritm bulamadı. Önemli olan da oydu. Hücumda ise assolist gibi son sözü Papagiannis söyledi.
Taviz vermeden
İlk iki maç çok süre alamayan, hatalar yapan Yunan pivot bu kez sorumluluk aldı. Tek başına rakip uzunlarla savaştı, hücumda da maçı bitiren basketleri attı. Yine kenardan gelip ciddi skor katkısı yapan Biberoviç ve Guduriç’in payı büyüktü bu galibiyette. Çok akıllı oynadılar. Takım olarak hep doğru şutlar seçildi, toplar paylaşıldı, takım halinde kazandı Fenerbahçe Beko... Taraftar da muhteşemdi. Tabii ki iş daha bitmedi. Buradan seri kaybeden takımlar var. Ama artık ipler Fenerbahçe’nin elinde. Yine savunmadan taviz vermeden, aynı şekilde devam etmeli. Sertaç forma giyemezse yine Hayes, Sestina ve Papagiannis’in iki kişilik oynaması gerekecek. Ama şunun şurasında kaldı 40 dakika. Bu saatten sonra geri dönüş olmayacağına inanıyorum...
‘’Fenerbahçe kader maçında‘’
Fenerbahçe Beko, Fransa’da ele geçirdiği saha avantajını devam ettirmek için parkeye çıkıyor. Normal sezonu 3. sırada bitiren Monaco deplasmanlarında bir galibiyet ve bir yenilgi alan Kanarya, Ülker Arena’da kaybetmezse 5 yıl aradan sonra tekrar Final-Four heyecanı yaşayacak. Her şey Fenerbahçe’nin elinde. Monaco’daki maçlarda da kontrol genelde Fenerbahçe’deydi. Motley’in sakatlığının yanısıra ilk maçta Wilbekın, ikinci maçta da Sertaç oyunu tamamlayamadı. Buna rağmen işi orada bitirecek noktaya getirmişti Sarı-Lacivertliler. Yine de deplasmanda alınan bir galibiyet her zaman değerlidir.
Beklenmedik isimler belirleyici oluyor
Jasikevicius mental olarak da takımı çok iyi hazırlamış. Örneğin ilk gün Sestina, ikinci gün de Dorsey kötü giden anlarda sürpriz bir şekilde sorumluluk alıp katkı vermeyi başarmışlardı. Play-Off döneminde bu tip ekstra oyuncular çok değerli oluyor. Çünkü takımlar birbirlerini çok iyi tanıyorlar ve tüm silahlara gereken önlemleri alıyorlar. Ana oyuncular etkisiz hale geldiğinde beklenmedik isimlerin yapacağı skor katkısı belirleyici oluyor. Bu anlamda iki takımın geniş kadrosunda çok değerli isimler var. Burada farkı az hata yapmak ve savunmadaki agresiflik belirleyecek. Sezonun MVP’si olması beklenen Mike James, iki maçta da her zamanki verimliliğinde olamadı. Fenerbahçe bunu başardı ama diğer isimlerden fazla sayı yedi. Monaco da Fenerbahçe’nin en değerli ismi Hayes Davis’in etkisini azalttı ama diğerlerine çare bulamadı.
Direnci kırmanın yolu...
Motley, maalesef İstanbul’daki maçlarda da forma giyemeyecek. Sertaç’ın da sakatlığı var ama oynayabilecek gibi duruyor. Monaco’da da 2. maçta sakatlanan John Brown’un sahada yer alması zor. İlk iki maçta Motley’in yokluğunda uzun süre 5 kısa ile oynamak zorunda kalmıştık. Burada Papagiannis’in performansı çok önemli olacak. Artık en az 20 dakika oynayıp, istikrarlı katkı vermesi gerekecek. Yoksa, Hall, Moteijunas ve Jaiteh pivot üçlüsü ile Monaco çember altında hakimiyet kuracaktır. Kısalarımız formda. Dorsey, Wilbekın, Calathes’in iyi oynayacaklarını düşünüyorum. Guduriç de İstanbul’da daha fazla sorumluluk alacaktır. Ve tabii ki 12. adam. İki maçın da biletleri tükendi ve taraftar sabırsızlıkla bugünü bekliyor. Bence Ülker Arena’da eski günlerdeki gibi bir Play-Off atmosferi olacaktır. Böyle olursa, hata yapmaya meyilli oyunculara sahip olan Monaco’nun direnci kırılabilir. Bol şanslar Fenerbahçe...