Arka Bahçe

Haberin Devamı ›
İnsan, İnsanın zulmüdür!Yeryüzünde hiçbir canlı varlık yoktur ki, durup dururken kendi türüne kötülük yapsın. Doğadaki en vahşi hayvanlar dahi aç kalsalar bile kendi türlerine dokunmazlar. Bırakın kendi türünü, açlık ihtiyacını gidermiş bir aslan ailesi, önünden geçip giden ceylan sürüsünü dahi izlemekle yetinir. Saldırganlığı tetikleyen temel dürtü açlıktır. Bir diğeri ise cinsel ihtiyaçtır. Birbiriyle ölesiye kapışan iki gergedanın kavga etmesi boşuna değildir. Ortada paylaşılamayan bir dişi vardır. Başka hiçbir şey onları karşı karşıya getirmez. Diğer canlıları da... Ne açlık, ne mülkiyet, ne ihtiras, ne de iktidar... Bir tek insan hariç. Sahip olduğu akıl ve zekâ sayesinde yeryüzünün efendisi haline gelen insanoğlu, tüm bunların yanısıra, beli bir çıkarı olmaksızın da kendi türüne kötülük edebilir. Hiç bir nedeni yokken, bir başkasına zulüm yapabilir; canını acıtabilir, acı çektirebilir, hayatını karartabilir, hatta yok edebilir. Zulmetmek yalnızca insana mahsustur. Ve akıl ile zekânın yan etkisidir sanki...Aslında iyilik de, kötülük de içimizde aynı oranda bulunur. Tıpkı sevgi-nefret, kibir-tevazuu, sadakat-ihanet, dostluk-düşmanlık gibi. Hangisinin baskın geleceğini, genetik mirasın yanısıra, kişinin içinde yetiştiği kültür, aile, aldığı eğitim ve vicdan gibi faktörler belirler. Çağımız, kötülük çağı. Belki çağlar boyunca böyleydik ama bilmiyorduk. İletişim teknolojisi, dünyanın en ücra köşesini bile evimize, hatta avucumuzun içine getiriyor.Zulüm, akıl ve zekânın yan etkisi sanki...Merhametin, nedametin ve vicdanın yerini, zulmün, ihtirasın, sadizmin aldığını büyük bir umutsuzlukla izliyoruz. İnsanlığı yokedecek kıyameti ille de doğal afetlerde, uzaydan düşecek bir gök cisminde aramanın ne kadar yersiz olduğunu daha iyi anlıyoruz. İnsan kendi kıyametini kendi hazırlıyor; vicdan duygusunu ortadan kaldırarak...Çağın hastalıklarını kapmak için hali hazırda bekleyen ülkemizde şiddet ve vahşet sahnelerinin giderek tırmanması, bu sürecin bir parçasıdır. Diğerlerinden farkımız, açık ara birinciliğe koşmamızdır. Bebek tecavüzü, çocuğa işkence, töre cinayetleri, okul ve aile içi şiddet gibi kanımızı donduran haberlerin her geçen gün artarak devam etmesi, nasıl bir batağa saplandığımızın en büyük göstergesidir. Toplumsal cinnetin eşiğini çoktan geçtik. Zulüm, hayatımızın her köşesine sinmiş durumda. Hastane kapılarında perişan edilen hastalardan, çocuk yuvalarında istismara uğrayan çocuklara; okullarda ağzı burnu dağıtılan öğrencilerden, huzurevlerinde ölüme terkedilen yaşlılara kadar zulmün pençesinde çaresizce çırpınıp duruyoruz. Zulüm, sporda ise farklı şekillerde yüzünü gösteriyor. Sporda birine zulmetmek için fiziksel eziyet uygulamanız gerekmiyor.Maça gitmemeleri için izin günleri değiştirildiKulüp başkanıysanız; transfer olmak isteyen futbolcunuza zorla, tehditle sözleşme imzalatmaya çalışırsınız. Eğer yanaşmazsa, bir sebep yaratıp kadro dışı bırakırsınız. Böylece geleceğiyle oynarsınız. Her geçen gün sizin lehinizedir. Zira futbolcunun psikolojisi giderek bozulur. Hizaya geldiği zaman artık bir daha toparlanması ve eskisi gibi olması mümkün değildir. Oysa siz de bir şey kazanmamışsınızdır. Ama olsun! Önemli olan iktidarınızı kabul ettirmek değil mi! Her zalim muktedir gibi... Futbolumuz böylesi yüzlerce örnekle doludur. Parlak bir istikbale sahip nice futbolcu, bu tür nobran yöneticiler tarafından derdest edilmiştir. Acımasızca...Buna benzer bir örnek, şimdilerde bir başka spor dalında yaşanıyor. Üstelik bir engelli branşında. Yani zulmedilen sporcular, birer engelli... Gazetemizin Galatasaray Muhabiri Raşit Altun’un anlattıkları insanın tüylerini diken diken edecek cinsten. Lafı fazla eveleyip gevelemeden sevgili kardeşim Raşit’in söylediklerini aynen aktarıyorum:“Tekerlekli Sandalye Basketbol Ligi takımlarından İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin üç sporcusu Ferit Gümüş, Özgür Gürbulak ve Ali Asker Turan bu sezon başında Galatasaray’a transfer oluyor. Siz misiniz giden! Aynı zamanda belediye şirketlerinde 9 yıldır kadrolu çalışan üç sporcuya yapmadıklarını bırakmıyorlar. Takımdan ayrıldıkları için çalışma saatleri değiştiriliyor. Çoğu zaman antrenman yapmasınlar diye gece 23.00-07.00 saatleri arasında çalıştırılıyorlar. Bununla da yetinilmiyor. Maçlara çıkmalarını engellemek için pazar olan izin günleri çarşambaya alınıyor. İstifa etmeleri için amirlerinin baskı ve tacizlerini ise anlatmaya bile gerek yok. Galatasaray kulübü konuyu, belediyenin CHP’li olması nedeniyle Başkan Deniz Baykal’a bir mektupla iletiyor. Ancak cevap alınamıyor. Haftasonu lig başlıyor. Eğer bir sonuç alınamazsa Galatasaray bu üç oyuncusundan mahrum bir şekilde maça çıkacak.”Bu sporculara, yıllarca rekorlar kırarak şampiyon olmasına katkı sağladıkları eski kulüplerinde reva görülen davranış bu...Şimdi söyler misiniz? İnsanın insana ettiğini yapabilecek başka bir canlı var mı?