Başkan Polat'ın sırdaşları!

Bütün toplumsal ilişkilerin temelinde karşılıklı maddi-manevi çıkarlar yatar. Harcı ise güvendir. İlişkiyi yaşatan ve canlı tutan bu iki faktördür. İkisinden birinin ortadan kalkması halinde ilişkiyi sürdürmek mümkün değildir. Özellikle de güven! Eğer taraflar birbirlerine güvenmiyorsa çıkarlar sürse dahi ilişkiyi ayakta tutacak sütunlar, duvarlar çatlamış olduğu için yapı çökmeye mahkumdur.
Bugün Galatasaray’da yaşananlar da böylesi bir sürecin başlangıcı gibi gözüküyor. Çünkü ortada büyük bir güven bunalımı var. Bunu ben iddia etmiyorum. Bizzat Başkan Adnan Polat itiraf ediyor. Transferleri oğluna bile söylemediğini ifade ediyor. Bunda haklı. Söylememesi lazım. Ancak iki kişinin dışında diğer yönetim kurulu üyelerinin transferleri bilmemesi sağlıklı bir durum mudur? Çağdaş bir kulüp yapılanmasında böyle bir transfer stratejisinin yeri var mıdır? Bir yanda dünya devleri arasında kendine yer arayacaksın, diğer yanda yapılan milyon dolarlık transferleri kendi yönetim kurulundan bile saklayacaksın. Nereden bakarsanız bakın sakil bir durum. Bu, diğer yöneticilerin sorunu mudur, yoksa Galatasaray’ın mı? Bana kalırsa her ikisi de... Başkan’ın iki sırdaşı Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin dışındakiler, sırf basına haber sızmasın diye transferleri kendilerinden saklama gereği duyan Adnan Polat’ın tutumu karşısında acaba neler hissediyorlar? Bugünkü Fanatik’te hissettiklerini okuyacaksınız. Ben de kulübün geleceğine yatırım yapılan bir süreçte devre dışı kalmalarından memnun olmadıklarını düşündüğüm için bu yazıyı kaleme aldım zaten.
Öte yandan geçmişte yaşananlara bakınca Başkan Polat’a hak vermemek de elde değil. Zira geçen hafta Halil Özer yazdı: Bundan önceki dönemlerde bazı yöneticiler, yönetim kurulu toplantılarında telefonlarını açık tutarak muhabirlerin zahmetsizce haber almasını sağlıyormuş! Eminim, bunu Sayın Polat da biliyordur! Ve mekteplisiyle, alaylısıyla, aristokratıyla, bürokratıyla nasıl kaotik bir kulübün başkanı olduğunu da!.. Faruk Süren’in sözleri hala kulaklarımda çınlıyor: “Burası Bizanstır, Bizans! Biliyorsunuz Galatasaray da Beyoğlu’ndadır!”
Haberin Devamı ›
Terse yatan spor medyası
Galatasaray’ın transfer politikasının asıl sebebi hiç kuşkusuz spor medyasıdır. Ve bu konuda çok haklılar. Zira spor medyası halkı doğru bilgilendirmekten o kadar uzaklaştı ki, ortaya saçılan yalanlar insanı kusturacak düzeye geldi. Bu işin bir boyutu. Ve Polat ile ekibini ilgilendirmiyor. Onları asıl endişelendiren dezenformasyon ve manüplasyondur. Eskiden menacerler, kulüp yöneticileri, teknik adamlar ve futbolcular kendi çıkarları doğrultusunda basını manüple ederlerdi. Şimdi ise basın manüple ediyor! Medya ile futbol dünyası arasındaki ilişkiler öylesine grift ki, bazı gazeteciler de bu oyunun bir parçası oldu. Kimi gönül verdiği kulübe hizmet için yalan haber üretiyor, kimi de bir takım menfaat gruplarıyla olan tuhaf ilişkileri nedeniyle... Spor medyasının asıl karanlık yüzü budur. Ve trajedisi de...
Haberin Devamı ›
O taraftar o çivili kramponu hak etmiş!
Bir kulüp bünyesindeki futbolcuların ismiyle müsemmadır. İnsani ve mesleki kalitesi üst düzeyde olan oyuncular kulübün marka değerini parlatır. Aksi ise düşürür. Galatasaray bu konuda en fazla gel-git yaşayan kulüplerden. Sarı-Kırmızılı kulüp, UEFA Kupası’nı kazandığı dönemde bile bazı futbolcuların davranış bozuklukları nedeniyle antipatik olabiliyordu. Bereket, bu tarz futbolcular azaldı. Ancak bitmediler. Son mohikan Sabri! Kamptaki vukuatını biliyorsunuz. İmza isteyen taraftarla önce tartışmış sonra da zavallının kafasına çivili kramponunu çakmış! Bu, sürpriz değil. Benim şaşırdığım, o kadar futbolcu dururken taraftarın gidip Sabri’den imza istemesi! Tabii bu işin latifesi! Özü ise şu: Galatasaray Sabri’yi ya ıslah etmeli ya da öncekiler gibi kapıyı göstermeli. Başka yolu yok.
Haberin Devamı ›
Eşcinsel hakemden alevi hakemlere...
Türkiye 1.5 aydır eşcinsel hakemle yatıp kalkıyor. Hakeme en temel insan haklarından biri olan çalışma özgürlüğünün verilmesi yönünde yüzlerce haber, yorum çıktı. Doğrusu da buydu. Ancak bundan bir kaç önce Hatay’da alevi oldukları için görev verilmediğini iddia ederek MHK’ya dilekçe yazan hakemlerin durumu ne oldu? Eşcinselin hakkı hak da, alevinin değil mi? Ve neden sessiz kalındı?
Akdeniz zırvaları
İtalya’nın Pescara kentinde gerçekleştirilen 16. Akdeniz Oyunları bir yığın rezalet ve skandalla sona erdi. Tarihimizin en kalabalık kafilesiyle (384 sporcu) gittiğimiz Oyunlar’dan 20’si altın, 65 madalya ile döndük! Organize eden ülkenin bile burun kıvırdığı bir organizasyona bir tabur asker kadar sporcu ve yönetici götürdük. Sonuç ise fiyasko. Harcanan para da cabası. Nerden tutsan elinde kalıyor.