Arama

Popüler aramalar

'Galatasaray Türkiye'dir' sözü Adnan Polat'a mı ait?

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

“İki yıl önceki mucize şampiyonluğuna bir yenisini daha eklemek üzere olan Galatasaray’ın sırrını araştırmak isteyenler, işe Türkiye’yi mercek altına alarak başlamalıdır. Zira Galatasaray Türkiye gibidir. Her ikisi de kaostur, karmaşadır. Moderniteyle, arabesk iç içedir. Dostluk ve dayanışma da vardır, ihanetler de... Sevgi ve nefret tek bir bünyede ikiz kardeştir. Snob tavırlarla semt sıcaklığı harman olmuştur. Cemaat kültürünü yaşamının merkezi haline getirenlerle, Batı yaşam tarzını benimseyenler aynı camianın bireyleridir. Birlikte ama birbirlerine karşı. Ve en önemlisi, Türkiye de, Galatasaray da en zor anlarda ayağa kalkmasını bilirler. Tam yıkıldı, bitti, yok oldu denirken, akıl almaz bir birlik-beraberlik, kenetlenme, dayanışma örneği göstererek yeniden vücut bulurlar. Mucizeler gerçekleştirirler. Kahramanlar, efsaneler üretirler. Adeta Anka Kuşu gibi küllerinden doğarlar.

Galatasaray fena halde Türkiye’ye benzer. Hatta Türkiye’nin ta kendisidir! Bu özellik, son 15 yılda Fenerbahçe’den Galatasaray’a geçmiştir. Bundan dolayıdır ki, Galatasaray’ın zaferleri Anadolu kentlerinde görülmemiş bir heyecan fırtınasına neden olur. Yürekler daha bir hızlı atar Galatasaray’ın zirve yolculuklarında... Sarı-Kırmızı zafer şarkıları taşrada daha büyük bir coşkuyla seslendirilir. Bir başkadır Anadolu’nun Galatasaray sevgisi.”

*****

Yukarıdaki satırlar, 06.05.2008 tarihli Posta Gazetesi ile Fanatik Gazetesi’nin internet sitesinde yazmış olduğum “Galatasaray Türkiye’dir” başlıklı yazının bir bölümünden alıntıdır. Buraya tekrar koymamın bir sebebi, “Galatasaray Türkiye’dir” sözünün neredeyse anonim hale gelerek bir slogana dönüşmesi ve Başkan Adnan Polat tarafından sahiplenilmesidir. Diğer sebebi ise, son iki haftadır yazılarımı beğenmeyip mail yoluyla bana ağır küfürler eden bazı Galatasaray taraftarlarının mesajlarını, “Unutma, Galatasaray Türkiye’dir” şeklinde bitirmeleridir.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum: Gazete köşelerinin kişisel meselelere ayrılmasını tasvip eden biri değilim. Bu da bir bakıma benim kişisel meselem sayılır. Bu köşeyi bu şekilde işgal etmek zorunda kaldığım için okurlarımdan özür diliyorum. Gel gelelim, bu konuda haksızlığa uğradığımı da düşünmeden edemiyorum. Benim hakkımı benden başka savunacak kimse olduğunu da sanmıyorum.

Ben “Galatasaray Türkiye’dir” başlıklı yazıyı yazdıktan bir kaç ay sonra kulübün resmi internet sitesinde aynı başlıkla bir bildiri yayınlandı; bu sözün kaynağı belirtilmeden... Ardından bazı spor yazarları da aynı başlıkla yazılar döşendiler. Son olarak Başkan Adnan Polat önce Galatasaray Dergisi’nde yine “Galatasaray Türkiye’dir” sözünü merkeze oturtuğu bir manifesto yayınlandı; akabinde de önceki gün verdiği bir demeçte aynı sözü tekrarladı. Ve ekledi: “Ben bu sözü, Galatasaray’ın birleştirici özeliğini vurgulamak için söyledim.”

Şimdi benzetmek ne kadar doğru bilemem ama rahmetli İslam Çupi’nin, “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.” sözü ile Yalçın Doğan’ın “Fenerbahçe Cumhuriyeti” sözünden bir farkı yoktur, “Galatasaray Türkiye’dir” sözünün. Tümü camialar tarafından benimsenmiş ve tarihe not düşülmüştür. O sözlerin sahiplerine hakları nasıl teslim ediliyorsa, aynısını benim de beklemem en doğal hakkımdır diye düşünüyorum. Her ne kadar onlar kadar şöhretli ve popüler olmasam da...

“Galatasaray Türkiye’dir” sözünün camia tarafından benimsenmesi beni ne kadar mutlu ediyor ve gururumu okşuyorsa, kaynağı belirtilmeden çeşitli vesilelerle kullanılması da o kadar üzüyor, diyorum ve meseleye burada noktayı koyuyorum. Sadece bilmeyenler bilsin istedim.

*****

Alpaslan Dikmen’den bir mesaj var!

”Küfür meselesine gelince. Çok haklısın. Bunu bitirmek için çok çaba sarfediyoruz, ki ben normal hayatında çok argo konuşan bir adam sayılırım. Ama maçta bir tek gün küfrettiğim (hakem, futbolcu ya da rakibe) görülmemiştir. Tribün liderimiz Sebahattin Şirin de aynen öyledir... Ama benden tek bir farkla; o normal hayatında da küfürlü konuşmaz..

Yine de bu kötü tezahüratı engelleyemedik. Zaman zaman engellediğimiz oldu ama genel manada olmadı. Hatta bir ara Aziz Yıldırım’a küfüru engelliyoruz diye bizi Aziz’in adamları diye lanse eden hödükler bile oldu :)))) Ama bakın bunu önledik, dikkat edin uzun suredir stadımız da Aziz amcaya :)) küfür yok...”

*****

Merhum Alpaslan Dikmen’in bir yazım üzerine mailleştiğimiz dönemde bana göndermiş olduğu bir mailin küfürle ilgili kısmını yukarıya koymak zorunda hissettim kendimi. Çünkü, son iki yazım üzerine kendisini UltrAslan diye niteleyen o kadar çok Galatasaray taraftarından ağza alınmayacak küfürlerle dolu mailler alıyorum ki, ağzım açık kaldı. Ve çok üzüldüm. Üzüntümün bir nedeni tabii ki bu küfürleri yemekse, bir diğer nedeni de bu zavallıların Galatasaray taraftarı olması. Rahmetli Alpaslan, bunları adam etmek için boşuna uğraşmış demek ki...

Son maçlarda aynı halet-i ruhiye tribünlerin önemli bir kısmına da hakim. Hemen her maçta Fenerbahçe’ye sövülüyor.

Misal; Galatasaray Dinamo’ya gol atıyor, tribünler koro halinde Fenerbahçe’ye küfür yağdırıyor. Bir dünya markası olan Galatasaray’a böylesi bir taraftar profili yakışmıyor. Galatasaray sınırları aşıyor ama taraftarı yerinde sayıyor. Bu taraftar takımının marka değerini düşürüyor. Ve Alpaslan Dikmen’in kemiklerini sızlatıyor. Ne yazık ki bu durum kısa zamanda da düzelecek gibi gözükmüyor. İşlerin yoluna girmesi için uzun ve sancılı bir süreç gerekiyor.

*****

Galatasaray’ın ruhu: Arda ve Sabri

Başarının anahtarı, takım ruhudur. Bunu yakalayan takımlar rakiplerinin daima önündedir. Takım ruhuna sahip olmanın yolu da, takıma o ruhu verebilecek futbolculardan geçiyor. Galatasaray’ın UE FA zaferinin en büyük nedeni, bu tür futbolcuların bir hayli fazla olmasıydı. Türkiye’nin en kaliteli kadrosuna sahip olduğu tartışma götürmez olan bugünkü Galatasaray’ı UEFA Kupası galibi Galatasaray’la takım ruhu konusunda kıyaslayabilir miyiz? Sanmıyorum. Bence bugünkü Galatasaray’da temel eksiklik bu. Başta Arda ve Sabri olmak üzere bazı futbolcuların takıma ruh kattığı bir gerçek.

Lakin sayı çok az. Takımın tamamının Arda ve Sabri gibi hissetmesi, maçı yaşaması, sonuna kadar mücadele vermesi, kaybetmemek için canını dişine takması, terini son damlasına kadar yeşil çimlere akıtması gerekiyor. Yeni bir Avrupa Kupası hedefinin tutturulmasının başka yolu yok. Savaşmadan kazanılmaz.