Hamit Altıngol!

Haberin Devamı ›
Geçirdiği ağır sakatlıktan sonra Real'de bir daha dikiş tutturamayan Hamit Altıntop'un Galatasaray'a transferini de büyük bir memnuniyetle karşılamıştım. Gerek tecrübesiyle, gerek klasıyla, gerekse oyun mantalitesiyle Sarı-Kırmızılı takıma çok şey katacağına inanmıştım. Gelgelelim, bugün karşımızda futbolu iflas etmek üzere olan bir Hamit Altıntop var. Futbolu her geçen gün geriye giden, mavna gibi ağırlaşan, kendi ekseni etrafında dönene kadar üç rakip tarafından çevresi sarılan, adam geçemeyen, sprint atamayan, orta yapamayan, rakip kaleye şut çekemeyen çağdışı bir futbolcu izliyoruz geçen sezondan beri. Adeta Galatasaray kalesine atılmış 'altıngol' gibi! Bir futbolcu kötü oynayabilir, formdan düşebilir, hatalar yapabilir, takımını 10 kişi oynatabilir... Bütün bunlar futbolun içinde olan olağan durumlardır. Ama bir futbolcu ısrarla, inatla haftalardır kötü oynuyorsa; yaptığı hatalarla, kaptırdığı toplarla tribünlere saç baş yolduruyorsa bu olağandışı bir durumdur. Ayrıca Galatasaray'ın maliyeti en yüksek futbolcularından biri olduğunu da unutmayalım. Her şeyden önce aldığı paranın hakkını vermekle yükümlüdür. İş ahlakı bunu gerektirir. Lakin bütün bunlar sanki Hamit Altıntop'un umurunda değilmiş gibi. Öylesine gamsız, öylesine vurdumduymaz, öylesine ruhsuz! Bu kadar kötü oynarken her maç ilk 11'de sahaya çıkması da Fatih Terim'in adaletini sorgulamamıza neden oluyor ister istemez. Dün gece Burak'a yaptığı asist ise bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesinden başka bir şey değildir.
Galatasaray'ın Bursa'da puan kaybetmesinin elbette tek sorumlusu Hamit Altıntop değildir. Hatta Galatasaray'a dünkü futbolundan sonra puan kaybetti gözüyle bakmamız da doğru değil. Bence Bursa'nın kaybettiği iki puan var ortada. Galatasaray'da çağdışı futbol oynayan bir tek Hamit Altıntop olsa belki sorunlar çözülecek. İkinci yarı oyuna giren Emre Çolak'ı da aynı kategoride değerlendirebiliriz. Keza sezona hiç de iyi başlamayan Selçuk İnan'ı da... Takımın pres gücünü zaafa uğratan Burak Yılmaz'ı da, ileri attığı bütün toplar rakibe giden Melo'yu da, hatta dün gece çok top kaybeden Sneijder'ı da... Bir takımda bu kadar kötü oynayan futbolcu varsa maç kazanması zaten mümkün değildir. Kaybetmediğine şükretmeli.
Futbolda istatistikler her zaman doğru söylemez ama Galatasaray'ın dün geceki performansını çok iyi anlatacak bir rakam vereceğim. Dakikalar 75'i gösterdiğinde Galatasaray'ın rakip cezaalanına yaptığı orta sayısı 5'ti! İkisi isabetli olmuş! Kullandığı korner ise sıfır (0)! Buna karşın Bursa'nın 25 ortası, 7 korneri vardı. Takım Drogba gibi dünyanın en iyi forvetlerinden birine, Burak gibi son iki sezonun gol kralına sahip ama cezaalanına orta yapacak futbolcu yok! Ya da cezaalanına orta yapılabilecek bir futbolu oynayamıyor. Topu ileriye taşıyabilecek bir virtüöze, kanatlardan akabilecek hızlı bekler mevcut değil takımda. Galatasaray'ın en büyük problemi budur. Dün gece ikinci yarının büyük bölümünde Bursaspor'dan baskı yiyen Galatasaray'ın bir tek etkili kontratağı yok. Geriye ve yana paslarla al gülüm-ver gülüm futbolu. Tabi bu durumda top kaptırmak da kaçınılmaz oluyor. Bereket kalede çok formda bir Muslera ve her geçen gün takıma adapte olan bir Chedjou var.
Son bir söz de kulübeye... Eğer bir sakatlığı yoksa Drogba'yı çıkarıp Emre Çolak'ı oyuna sokmanın nasıl bir mantığı olabilir ben çözemedim. Top gelmediği zaman gelip top alan, rakibin duran toplarında bir stoper gibi fayda sağlayan -ki o çıktıktan sonra Bursa'nın stoperi kornerden az kalsın ikinci golü buluyordu- her an maçın kaderini değişterebilecek, takımın saha içi liderliğini yapan bir ismi manasız bir şekilde çıkarmak ve yerine oyuna hiç bir pozitif katkı sağlayamayan birini almak büyük bir teknik adam yanlışlığıdır. Galatasaray'da sadece bazı futbolcular değil, kulübe de çok formsuz! Düşünülmesi gereken bir durum da budur.
Galatasaray açısından tatsız geçen maçın en güzel olayı ise genç Enes'in gol atması ve maç sonunda Burak Yılmaz tarafından tebrik edilmesiydi.