Arama

Popüler aramalar

Kumsaldaki adam!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan yaşlı bir adam olduğunu fark eder.

Yaşlı adama yaklaşır:

- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun? Yaşlı adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam kumsalda ölecekler. Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki?
Yaşlı adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...

Yukarıdaki öyküyü bir kez daha sütunlarıma taşımamın sebebi yine Yavuz Kocaömer’dir. Çünkü onu tarif edecek en iyi hikayedir. Yavuz Kocaömer de o ıssız kumsaldaki ihtiyar gibidir. Milyonlarca denizyıldızı vardır Kocaömer’i bekleyen... Her gün, gün ağarınca kumsala iner Kocaömer. Güneşin altında kavrulmak üzere olan biçare denizyıldızlarını teker teker toplar ve yeniden hayat bulacakları can suyuna geri gönderir. Onlara bir yaşam bahşeder. Tek işi budur. Yetişebildiğine yetişir, kurtarabildiğini kurtarır. Hepsine ulaşamayacağını anladığı zaman da, aylak aylak gezen başka yaşlı adamları kollarından tutar sahile indirir. Çünkü bilir ki, bu ülkede denizyıldızlarına sahip çıkacak birilerine ihtiyaç vardır. Onlar olmazsa öleceklerdir. O, sahipsizlerin sahibi, kimsesizlerin kimsesidir. O gerektiğinde bir babadır, gerektiğinde bir ağabeydir, gerektiğinde bir kardeştir, gerektiğinde bir dosttur, gerektiğinde bir yoldaştır, gerektiğinde bir hamidir. O, her gün görmezden gelinen, yok sayılan engellileri hayata bağlayan bir ‘Cesur Yürek’tir. Gün gelir devlete bile kafa tutacak kadar asi olur, gün gelir yel değirmenlerine karşı savaşan bir ‘Don Kişot’ kesilir. O, hayatın iki yakası arasında savrulan bir sarkaç gibi yaşar ömrünü. O ömür ki, hem adanmıştır, hem de kutsanmış. Daha ne olsun?