Kurda kuşa yem olan şampiyon: Saygıner

Haberin Devamı ›
Bilardoyla ilk tanıştığımda 16’lı yaşlarda bir yeni yetmeydim. O dönemde bazı semt kahvelerinde ve merkezi yerlerdeki özel salonlarda bilardo masaları bulunurdu. Benim yetiştiğim Rami semtinde de sadece Tantana Kahvesi’nde bilardo masası vardı. Rock kültürüyle, devrinin çok ötesindeki mizah anlayışıyla, sportif faaliyetleriyle, bilardo, briç, bezik gibi zeka oyunlarıyla, tipik bir semt kahvesinden çok daha fazla şeyler ifade eden, dahası bir kültür yuvası alan Tantana’da elime ıstaka aldığımda nasıl bir büyülü dünyaya adım attığımı bilemiyordum. Bütün semtin “Reis” diye hitap ettiği, başta ben olmak üzere herkesin hayatında müstesna bir yere sahip olan Tantana Mustafa, bize sabırla bilardo dersleri verdiğinde, aslında hayatı öğrettiğinin farkında değildik elbette.
Bilardo sporu da fena
halde hayata benzer
Bilardonun insanı nasıl eğittiğini, ehlileştirdiğini, insanın stratejik zekasını nasıl geliştirdiğini, kötü alışkanlıklardan nasıl kurtardığını, rakibe saygıyı, tevazuuyu öğrettiğini kavramamız pek de uzun sürmedi. Zira, kısa zamanda ben ve benim jenerasoynumda bir tutku halini alan bilardo, kazanırken de, kaybederken de hilenin-hurdanın, şansın yerinin olmadığı ender oyunlardan biriydi. İyiysen kazanırsın, değilsen kaybedersin.
Reis, Tantana’yı kapattığında bilardodan uzaklaştık. Tabii hayattan da... Herbirimiz bir yana savrulduk. Kimi hayatla başedebildi, kimi havlu attı. Tantana, hepimizin içinde ağrısı yıllarca dinmeyecek ince bir sızı olarak kaldı.
Bilardoyu kahvelerden
kurtaran adam: SemihBilardonun hayatıma ikinci kez girmesi Semih Saygıner’le oldu. Ama bu kez bir fark vardı. Bilardonun tipik bir kahvehane oyunu değil, bir spor olduğunu öğretmişti Semih Saygıner. Yalnız bana değil, tüm Türkiye’ye... Saygıner, benim hayatıma ikinci kez farklı bir formatta giren bilardoyu, 80 sonrası kuşağına da, zevkli, keyifli, felsefi boyutu da olan elit bir spor olarak sunmuş ve sevdirmişti. Tırnaklarıyla kazıya kazıya dünya bilardosunun zirvesine çıkan, Türkiye’den de bilardocu çıkabileceğini tüm dünyaya kanıtlayan, başarılarıyla, kendine özgü sihirli vuruşlarıyla, sportmenliğiyle Türk gençliğinin gönlünde taht kuran, ülkemizde bilardo sporununun ve sporcu sayısının patlamasına ön ayak olan Semih Saygıner, adını spor tarihimize altın harflerle yazdıran bir fenomendir. Saygıner, bilardo sporunun ülkemizde lokomotifi, dünyada da herkesin gıptayla baktığı sihirbazıdır.
Istakasını duvara astı
kılımız kıpırdamadı
İşte bu Semih Saygıner, geçtiğimiz hafta ıstakasını duvara astığını, spor hayatını dondurduğunu açıkladı. Çünkü duvara tosladı! Üç yıldır sırf seçimde muhalif oldu diye kendisine kan kusturan Uğur Kurugollü Federasyonu’nu kimseye anlatamadı. Düzmece raporlarla Semih’e ceza aldıran, uluslararası federasyon tarafından Dünya Şampiyonası’na davet edildiği halde onu milli kafileye almayan, harcırah çıkarmayan, dahası ismini akredite etmeyerek kendi imkanlarıyla bile şampiyonaya gitmesine engel olan federasyon, son olarak milli bilardocuya bir kez daha ceza kuruluna vermek suretiyle yaka silktirerek, bir büyük sporcunun bilardodan elini ayağını çekmesine neden oldu.
Türkiye’de bilardo demek
Semih Saygıner demektir
Kendi memleketi Sivas’ta kurdurduğu naylon kulüplerle, naylon delgelerle başkan olan, basına yansıyan icraatları sonucu eski Bakan Şahin’in emriyle Teftiş Kurulu tarafından denetlenen ve 120 sayfalık bir raporla suçlu bulunan, ancak raporun GSGM’de sümen altı edilmesi ve göreve gelen yeni Bakan Başeskioğlu’nun konuya hakim olmaması fırsat bilinerek, ceza kurulu tarafından alelacele aklanan bir kifayetsiz muhteris, Semih Saygıner’i bitirmeyi başarıyor. Yalnız Semih değil, Tayfun Taşdemir, Naci Çoklu, Murat Tüzül, Yılmaz Özcan gibi dünya çapında bilardocuların da defterini dürüyor. Ve Türkiye bu ayıbı seyrediyor. Teşkilata artık sözümüz yok! Çünkü belli ki, hemşehrisi bir milletvekiliyle meclis koridorlarında fink atarak siyasilerin desteğini arayan Uğur Kurugöllü’nün arkasında onlar da var. Peki, bu ülkenin spor bakanı, spor medyası, spor kamuoyu yok mu?
Yıllarca verilen bin bir emek, zahmet, çileyle yetişen değerlerimizi bu kadar kolay mı harcatmalıyız. Kaç tane daha Semih Saygınerimiz var ki, çağdışı bir zihniyetin onu yerle yeksan etmesine göz yumuyoruz? Yazık, günah değil mi?
Ey kamuoyu vicdanı, size basit bir denklemden söz edeceğim: Türkiye’de bilardo demek, Semih Saygıner demektir. Semih Saygıner demek de, Türkiye demektir. Bunun daha ötesi yok. Semih Saygıner’i kurda kuşa yem etmeyin!