Skibbe'nin onuru!
Haberin Devamı ›
Hayatta inandığım ve savunduğum değerlerin başında bir meslek erbabını rengine, milliyetine, cinsiyetine ve ideolojik görüşüne göre değerlendirmemek gelir.
Aslolan, namuslu ve dürüst olması, işini iyi yapmasıdır.
Aslolan, iş disiplinine, meslek ahlakına sahip olmasıdır.
Aslolan, verilen görevi eksiksiz yerine getirmesidir; getiremese bile bu uğurda iyi niyetle sonuna kadar çaba saf etmesidir.
Aslolan, hileye, hurdaya, hülleye kaçmaktan, başarıyı sahiplenip, başarısızlığı başkalarının üzerine atmaktan, bencil davranmaktan uzak olması; ekip ruhuna inanması, birlikte çalıştığı insanlara karşı samimi ve saygılı olmasıdır.
Bir meslek dalı olarak futbol da bu kriterlerden nasibini amalıdır. Yerli-yabancı, yaşlı-genç, siyah-beyaz demeden dürüst ve namuslu insanlara prim vermeliyiz, bu alemde de...
Aksi takdirde... Lafı fazla uzatmanın alemi yok. İşte görüyorsunuz sevgili okurlar, son zamanlarda başımıza gelenleri. Yukarıda sıraladığım evrensel kriterlerden uzaklaşmanın vahim sonuçlarını yaşıyoruz, son bir kaç aydır. Neyse, konumuz bu değil. Sözü bir futbol emekçisi olan Skibbe'ye getireceğim. Sezona iyi başladı. Ardından üç maç kaybetti, kendisi için idam sehpaları kuruldu. Ahbap-çavuşlar, kuyu kazıcılar sırtlan gibi etrafında dolaşmaya başladı. Yönetim çatladı vs. O ise yolundan şaşmadı. Sadece çalıştı, işine baktı. Son 5 haftanın en başarılı hocası. Lakin, durum yine farksız. Etrafı bugün de sarılı. Bir yanda Eskişehir'in eskileri, bir yanda simsar, cambaz takımından mütevellit işsiz antrenörler, bir yanda forma şansı bulamayan futbolcular, bir yanda Türk usulü yönetim... Skibbe, bütün bunlara rağmen işini sürdürüyor, meslek ahlakını yeniden tarif ediyor. Ama biliyorum, ona bir Alman diye burun kıvıracağız ve verdiği onur savaşını görmeyeceğiz. Olsun, ben üzerime düşeni yapayım da, şu futbolsuz günlerde o Alman'ı size hatırlatayım. Çünkü, ondan alacağımız dersler var.