Terim'in ukdesi!

Haberin Devamı ›
Hayatta herkesin bir düsturu vardır. Kimi yaşamına mana katmaya çalışır, kimi sağlıklı bir hayat sürmenin yollarını arar. Kimi bulunduğu alanda ‘en’ olmak ister, kimi daha tamahkâr bir ömür sürer. Kimi paranın, şöhretin, iktidarın peşindedir, kimi de ideallerinin... Ancak her ne olursa olsun, insanoğlunun ortak arzusu başarmak üzerinedir. Hiç kimse sahaya başarısız olmak için çıkmaz. Bütün enerjisini başarılı olabilmek için sarfeder. Başarmak esastır, ama hakça; arsızlaşmadan, faul yapmadan, çelme takmadan, ayak oyunlarına girmeden... Tabii hayatta herkesin başarması mümkün değildir. Bunun için salt çalışmak ve iyi niyetli olmak yetmez. Akıl ister, zeka ister, bilgi ister, birikim ister, vizyon ister, cesaret ister. Bütün bu faktörlere sahip olanlar hedefledikleri noktaya eninde sonunda ulaşırlar. Lakin, bunu pek azımız gerçekleştirebilir. İşte bunlardan biri de Fatih Terim’dir. Adana’nın tozlu, topraklı yollarından, kerpiç evlerinden çıkıp da yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın da en önemli teknik direktörleri arasına girmek gerçekten de takdire şayan bir durumdur. Sezar’ın hakkı Terim’e!Terim bir de Robert veya Boğaziçi’ni bitirseydi!..Ancak bazı şeyleri elde etmek için zirvede olmak dahi yetmiyor. Sahip olamadığımız bir şeyler, hep bir yerlerde duruyor. Her başarılı insanın içinde ukde olan bir şeyler varlığını sonsuza kadar sürdürüyor. Çünkü şan, şahret, para ve iktidarın elde edemediği değerlerdir bunlar. Geçmişte yapılması gereken ama ihmal ettiğimiz ya da o zamanlar önemsemediğimiz bir olgu, yıllar sonra boğazımızda düğüm, içimizde yara olabiliyor. Elde ettiği başarının görkemine kapılanların önemli bir kısmı içlerindeki ukdeyi dışa vurmak istemiyor. Son nefeslerini verene dek habis bir ur gibi bedenlerinde, ruhlarında taşıyorlar. Başaranların pek azı ise büyük bir samimiyetle “keşke” diyebiliyor. Tıpkı Terim’in, Boğaziçi Üniversitesi ve Robert Koleji Mezunu Sanayici, İşadamı ve Yöneticileri Derneği’nin düzenlediği, “Dünya Futbol Endüstrisi ve Türkiye’nin Konumu” konulu toplantıda itiraf ettiği gibi... UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ile birlikte toplantıya konuşmacı olarak katılan Fatih Hoca, “Boğaziçi Üniversitesi ya da Robert Koleji gibi bir okulu bitirememek yıllardır içimde uktedir” derken, kamuoyunun bilmediği bir yönünü de ifşaa ediyordu. Aslında bu, aynı zamanda Terim’in yazdığı başarı öyküsünün ne kadar çarpıcı olduğunun da bir göstergesiydi. Zira, Boğaziçi veya Robert’i okuyamaması nedeniyle içi sızlayan Terim, o okullardan mezun olan seçkin bir topluluğa futbol endüstrisi konusunda ders verebiliyordu. Burada asıl üzerinde durulması gereken de buydu, kanımca...Bir itiraf daha: Gori ile takışmamda hatalı bendimOturumda futbol endüstrisinin Türkiye ayağını ve İtalya macerasını anlatan Fatih Hoca’nın itirafı sadece bununla da sınırlı değildi. Fiorentina’dan ayrılışını anlatan Fatih Terim, burada hatanın kendisinde olduğunu şu sözleriyle itiraf ediyordu: “Başkan Cecchi Gori ile takışmam doğru değildi. Sonuçta Gori o kulübün patronu. Ben ise bir çalışanıyım. Onun bir işçisi olarak kendisine kafa tutmam yanlıştı. Belki duruş olarak doğruydu, ama profesyonel iş yaşamında bu tür davranışlar hatalı hareketlerdir. Gori ile kavga ettikten sonra evime gittiğimde hata yaptığımı anladım, ama geriye dönemedim.”Evet, geriye dönememek... Hepimizin hayattaki en büyük yanılgılarımızdan biridir bu... Yaşamımızın kırılma anlarındandır geriye dönememek, özür dileyememek, bağışlanmayı isteyememek. O anlarda gururun dipsiz kuyusuna düşer kayboluruz. Hem kendimiz kayboluruz, hem de geleceğimizi atarız oraya... Terim o olayda geriye dönseydi, patronundan özür dileseydi, belki de şu anda İtalya Şampiyonu ilk ve tek Türk teknik direktörüydü... Neyse...Şenes Erzik’ten de kısaca bahsetmek gerek. Kendisi de Robert Koleji mezunu olan Erzik, ülkemiz futbolunun en önemli sorununun insan kaynaklarındaki yetersizlik olduğunun altını çiziyor ve bugünkü yönetim modelleriyle bu işin yürümeyeceğini, koltukların artık profesyonellere bırakılması gerektiğini söylüyordu. Çok doğru söz. Gelgelelim, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir hayal ülkesi gibi Erzik’in işaret ettiği konu. Kim terk edecek o koltukları? Aziz Yıldırım mı, Özhan Canaydın mı, İlhan Cavcav mı, politikacılar mı, şöhret budalaları mı? Kim bırakacak kim?İlahi Erzik... Arada bir uğrayıver şu ülkeye!