Nihayet!

Haberin Devamı ›
Sayın Advocaat, Zorya maçından sonra “Artık bazıları daha az, bazıları da daha çok forma şansı bulacak.” demişti. Dün akşam kesik yiyenlere bakınca, doğal olarak aklıma Alper, Salih, Stoch ve Sow geldi.
Bence bunun en önemli anlamı şuydu: Bundan böyle on numarasız oynayacağız.
Yani, kısa pas mas yok. Orta sahadaki zafiyetimizi uzun pas tercihiyle gidereceğiz ve kanatlarımız baş aktörümüz olacak artık.
Eh, yılların tecrübesi tabii. Demek ki, ölçtü biçti ve bu kadronun böyle oynayabileceğine karar verdi Hollandalı teknik direktör. Ama çekincelerim var. Hayır tercihlere değil, tercih edilenlerin kimi tercih ve anlayışınadır çekincem. Misal, Emenike ve Lens deparlı futbolcular. Volkan Şen ise pire gibi. İyi hoş da oyun disiplini, taktik disiplin çöpe mi atıldı yani. Emenike ama özellikle de Volkan Şen, bu anlayışı sekteye uğratıyorlar. Ne topu zamanında ayaklarından çıkarıyorlar ne de kendilerine inandıkları kadar arkadaşlarına güveniyorlar. Volkan Şen’in yapması gereken maç genelinde 45. dakikada Emenike’ye attırdığı golde olduğu gibi takım oyunu oynamaktır. Aksi durumda oyun anlayışını ve performansını olumsuz yönde etkiler Fenerbahçe’nin.
Herhalde dikkatinizden kaçmamıştır, her fırsatta “Sabır ve zamana ihtiyaç var.” dedim. Bilime inanıyorsak, kalıcı başarının başka yolu yok. Dünya futbol tarihine adını yazdırmış Dick Advocaat ve her türlü zafiyetine karşın Fenerbahçe’nin şu kadrosuna burun kıvırmak da en hafifinden Şarklılık, yani cehalettir, bu gerçeği de kimseyle tartışmam, kusura bakmayın lütfen.
Volkan Şen’in 60 küsurda pas vermemesi ne kadar takım oyununu pas geçmekse, 72’de Emenike’nin Sow’a asisti de o oranda derslik bir fotoğraf karesi olarak belleklerimizin müzesinde yerini alacaktır herhalde. Çünkü, yetenek ve kariyerinin düzeyi ne olursa olsun her futbolcunun, futbolun özünde takım oyunu olduğunu asla ama asla unutmaması ve Volkan Şen’e de bu gerçeği birilerinin bir an önce anlatması gerekir.
Tabii, İsmail Köybaşı’nın son gole imza atması ise sahnenin ortasına konulan bir buket gibiydi.