‘’Suçlu yerine kahraman aranmalı‘’
Fenerbahçe Beko, bir maçın sonunda daha kazanması gerekirken bu sezon EuroLeague'den facia bir sonuçla ayrıldı. Mücadeleden önce Sarı Lacivertli ekibin kazanması gereken maç diye yorumlar klasikleşmişti.
Taraftarlar bu sefer uyanık bir şekilde sahadaki yerlerini aldı. Obradovic ve öğrencileri o desteği alınca bir adım geride de başlasa en azından geçen seneden akıllarda kalan savaşan bir takım sahadaydı. Hatta başa baş giden maçın dengesini değiştiren Fenerbahçe taraftarı ile momentumu kendi lehine de çevirmişti.
Nando De Colo ve Derrick Williams ön plana çıkan isimler oldu. Williams enerjisi ile Vesely'nin iyi bir partneri olabileceğini gösterdi. Sert maça sert fauller damga vuruken oyun planında aksamalar da olsa akan hücumlar izledik.
4. çeyreğin sonunda 5 dakika kala maçın bitimine Fenerbahçeliler kazandık havalarına girdiler. Hatta buna ekran başında izleyenler ve tribündekiler de! Ancak inanmayanlar ise oyuncuların kendi olduklarını maçın sonundaki skor belirledi. Zalgiris mütevazı takım halinde yavaş yavaş sertleştirdikleri oyunda etkinliği son 2 dakikada resmen ele alıp 10-0'lık seri ile maçı kazandılar. Önce Fenerbahçe Beko'nun tebrik etmesi lazım, ardından taktik tahtası yerine maçı yeniden izleyip nerede hata yaptık diye düşünmeli.
Nerede hata yaptık sorusu doğru bir tabir olmayabilir ama Fenerbahçe Beko, önce liderini bulmalı. Obradovic bu takıma lider bir oyuncu yaratmalı. De Colo inanılmaz bir skorer ama onu besleyecek bir oyun planı olmadıktan sonra sadece bireysel oyundan daha fazlasına gitmiyor. Kilitlenen oyunda Fransız Guard ne kadar çok topla oynarsa kayıplar bir o kadar fazlalaşıyor. Pick'lerden çıkarak sadece şut kullanan ve fazla efor sarf etmenden dengesini koruyan bir De Colo, tartışması EuroLeague'in MVP'liğine oynar.
Fenerbahçe'de hala çizilen oyunu anlamayan ve topu nerede, nasıl ve ne zaman kullanacağını bilmeyen basketbolcular var. Bunlardan biri de savunması ve mücadelesi ile akıllarda yer etmiş, bu sene ise yerden kalkmayan fiziki olarak yetersiz bir Kalinic. Sahada onun gösterdiği reaksiyonlar her zaman belirleyeci olmuştur.
Obradovic neyi denediyse elinde kaldı ama tecrübeli Coach'un unuttuğu en önemli olan bir kahraman yaratmaktı. Obra'nın basketbol felsefesinde takım oyunu hep bir numaradır ama kabul etmek gerekir ki Fenerbahçe'nin sahada lidere ihtyacı hep var. Önceki senelerde de hatırlamak lazım. Bogdanovic, sakatlanana kadar Vesely, Ekpe Udoh, kafası oyunda bir Sloukas...
Artık verim alınmayacaksa bile yeni liderlerin, kahramanlaştırılması gerekiyor. Fenerbahçe kendinden emin değil daha. Maçı kazanmak ya da kaybetmekten daha kötü bir sonuç getirebilir bu durum. Zalgiris maçının son 7 saniyesinde çizilen oyun ve oynanan arasında dağlar kadar fark olabileceğini basketbolu sadece 2-3 sene takip eden biri bilr anlayabilir.
Sadece son pozisyon bile takımın mağlubiyetle neden sahadan ayrıldığının bir kanıtı.
‘’Kafaları karıştıran galibiyet‘’
Fenerbahçe Beko, THY EuroLeague'de bu sezon kendi seyircisi önünde Baskonia karşısında ilk galibiyetini aldı. Bu mücadeleyi 3 perde halinde incelemek lazım. Nasıl ki bir kompozisyon yazmak 3 bölümden oluşuyorsa, maçın hikayesi de aynı düzende ilerledi.
1-Başlangıç (Fenerbahçe Beko'nun guard rotasyon karmaşası)
Fenerbahçe Beko'nun bu sezon en büyük sorunlarından biri guard rotasyonunda istediği yaratıcılığı yakalayamamış olması. Sloukas, Westermann ve Bobby Dixon 3'lüsünden bir türlü istediği verimi alamayan Obradovic'in hala bir arayış içinde olduğu kesin. Sırp Coach'un oyun formasyonunda önemli bir işleve sahip olan kısa rotasyonu yaratıcılık olmadığında tam bir facia ile sonuçlanabiliyor. Özellikle top kayıplarının fazlalığı ve son karar verememe, maç içinde dengeleri etkileyen kısım oluyor. Tabi Bobby Dixon'a ayrı bir parantez açmak lazım. Boyundan büyük işleri her zaman seven tecrübeli isim, Westermann 5 faulle kenara gelmeseydi yine dışarıda kalan isim olacaktı. Neyseki hakemlerin saçma kararları da oyunun dengesine etken oldu. Yalnız Obra'nın bir an önce bunu çözüme kavuşturması ve guardları oyunun içine daha fazla sokması gerekiyor.
2- Gelişme (Taraftarlar)
Fenerbahçe'nin iç sahada nasıl coşkulu bir seyicisi olduğu her zaman bilinir. Basketbolu bilen ve takımını galibiyete sürükleyen bir ruh hali içindedirler. Ancak bugün Sarı Lacivertli taraftarlar 2 yenilgi sonrası bir tiyatro sahnesinde sahnelenen oyunu izlemeye gelmiş gibilerdi. Hakemlerin verdikleri kararlarda değişikliğe gitmesine neden olan grup, adeta kötü adamın başına neler gelecek tadında bir maç izlediler. Oyunda rakibi abluka altına alan uğultu bile son çeyrek dışında hiç duyulmadı. Jan Vesely devreye girdiği anlar dışında coşku tamamen sınıfta kalır düzeydeydi. Evet maçlar sahada kazanılır ama basketbolda salonların en büyük artıları taraftarların oyunun içinde olmalarıdır.
3-Sonuç (Nando De Colo)
Fenerbahçe Beko, Ekpe Udoh ve Bogdan Bogdanovic'in ardından aradığı Süperyıldızını en sonunda buldu. Fransız sanatçı Germain Fabius Brest'in resimleri gibi öyle bir tablo çizdi ki yorumlarken hiçbir taraftar zorlanmadı. Sadece tek isim söyledier. Nando De Colo... Yaptığı asistler, en kritik anda ortaya çıkan şut hakimiyeti, gününde olduğunda durdurulamayan bir yapıya dönüşmesi vb. bir sürü özelliğini sayabiliriz. Ancak bugün sahada farklı bir özelliği daha vardı. Taraftara bana beste yapın ben geliyorum diye gözdağı verdi. Rekor kırmak her oyuncu için özeldir ama Baskonia'nın ikili baskısında ara sıra yaptığı top kayıpları haricinde bütün topları olumlu kullanan De Colo rakibe dehşet saçtı demek abes olmayacaktır. Karışıklık içindeki bir Fenerbahçe'yi yeniden aydınlığa taşıdı ve takım arkadaşlarına 'Beyler uyanın EuroLeague'deyiz' dedi.
Zor oldu ama Fenerbahçe sonucu almayı başardı. Bu Sarı Lacivertli oyuncuların üstündeki stresi bir nebze de olsa alacaktır. Tek ihtiyaç dış sahada gelecek bir galibiyet olacak. Eksik alan ise Vesely hala tam değil. Eğer oturursa ve eski şovlarını bize kanıtlarsa Fenerbahçe yeniden Final Four'daki yerini alacaktır. Ancak bu oyun şu an için yeterli değil.
‘’Fenerbahçe Beko eskilerin kurbanı oldu!‘’
THY EuroLeague'de Fenerbahçe Beko, 2011-2012'den beri ilk kez sezona 2 yenilgiyle başladı. Kızılyıldız'a karşı iddiası olsun ya da olmasın hangi takım gelirse Aleksandar Nikolić'te oynamak hiç kolay bir iş değil.
Sarı Lacivertliler'in işinin zor olacağı biliniyordu. Hatta Obradovic ile Leo Westermann maç öncesi rakiplerinin sert oynu ile karşılaşacaklarını dile getirmişlerdi. Hava atışından sonra Sırp hocanın açıklamalarının sahaya direk yansıdığını gördük. Fenerbahçe oyun geneline bakıldığında iyi bir savunma örneği gösterdi. Ancak hücum ayağında tamamen bir başıboşluk söz konusuydu.
Sert savunmaya karşı Fenerbahçe guardları Bobby Dixon ve Kostas Sloukas, üretim alanında sınıfta kaldılar ve geçen sezon bunun örneklerine her ne kadar rastlasak da en azından mücadele ettiklerine şahit olmuştuk! Bu maç ise mücadele adına '0' demek en doğru rakam ortalaması olur. Formsuzluk ara dönemlerde takımların başına gelen bir durum. Ancak Fenerbahçe taraftarının takımıyla gurur duyduğu mücadeleci takım, ne sahadaydı, ne de bench'teydi!
Fenerbahçe'de bu ancakların sayısı çoğaldıkça ortada bir sorunun oluştuğu kesin. Jan Vesely uzun bir sakatlıktan döndü, takım halinde idman yapılmadı, Sloukas ritimsizdi, kırılma anlarında dengesiz oyunlar seçildi, Kalinic savunmada boyalı alanı eskisi gibi kapatamadı... Bla bla bla... Bu bahaneler uzar gider ki Obradovic hayatı boyunca bunların arkasına sığınan bir Coach olmadı.
Fenerbahçe'de yeni transferler arasında Nando De Colo gibi bir isim varsa ve sen bunu kullanamıyorsan, sorunun oyun planında olduğu aşikardır. Kötüler arasında bir isme dikkat çekmek lazım: Kostas Sloukas...
Yunan Guard, bu sezon hiç başlamamış gibi sanki sahada hiç bir pick and roll'ü görmedi ve oyunu resmen yavaşlattı. Pick'lerden sonra yapılan top kayıplarında hep başrolde olması da tecrübeli basketbolcunun ne denli kafasının Fenerbahçe'de olmadığının göstergesiydi.
Fenerbahçe'nin temel taşları oturmadıkça bu sezon bir şeyler beklemek hayal olur. Temel taşlardan kasıt olarak da Datome, Vesely ve Sloukas! Bu isimler senelerdir takımın yapı taşı ve oyunu kazandıran basketbolcular. Takımın enerjisini, içeriğini o kadar iyi biliyorlar ki, maç nerelerde kazanılır sorusunun yanıtını sahada verebiliyorlar. Bu sezon kadroya eklenen 3 isim de ana hat oyuncuları olabilecek kapasitede. Leo Westermann, Derrick Williams ve Nando De Colo.
Eğer eski oyuncular devreye girmekte zorlanırsa, Obra'nın bir çare bu 3'lüyü ana hat oyuncu yaparak oynamasıdır. Sarı Lacivertliler kendi sahasında mutlaka toparlanabilecek düzeyde bir takım olduğunu biliyoruz ama EuroLague seviyesinde oynanan 2 maç hiç ümit vermedi. Özellikle Kızılyıldızla oynanan mücadeleden yoksun oyun ümit kurucu oldu. Kadronun adı var sahada isimler yok diyebiliriz. Obra'ya bir konuda ayrı bir parantrez açmak gerek. Kriz anlarında Westermann'ı bu kadroda düşünmemesi bir hayal kırıklığı olarak değerlendirebiliriz.
Melih Mahmutoğlu ve Nando De Colo gibi oyuncuların üstündeki baskıyı azaltmak mantıklı bir hamle olabilirdi. Hatta Sırp Coach'un geçmişte 5 kısalı formasyonlarını da biliyoruz. Bu maçta hiç oynatmaması aklımda soru işareti doğurdu. Süre alması gereken isimler olduğuna inanıyorum. Tarık Biberovic'in de sorumluluk alabileceğine inanıyorum.
Gerek Fiziği gerekse de özgüveni ile yeni yıldızı olma potansiyeline sahip bir isim ve bu tarz maçlarda motivasyonu düşük isimler yerine değerlendirilebilirdi. Zor bir maç geride kaldı ve Obradovic'in ilk idmanında neler söyleyebileceğini herkes tahmin edebiliyor ama Sırp Coach'un biraz da kendisini sorgulaması gereken yerler var. Obra kadar bu takımın oluşmasında başrol oynayan Vesely, Datome ve Sloukas 3'lüsü de kendisi sorgulamalı ve yeniden o ateşi yakmalılar.