‘’Ve Sergen sahnede‘’
Beşiktaş camiası, Sergen’ine kavuştu. Tam bir popstar ihtişamında… Karşılamayı gördüyse Tarkan bile kıskanmıştır.
Bu kadar gösterişli karşılama kime idi?
Antrenör Sergen’e mi yoksa futbolcu Sergen’e mi?
Doğuştan olağanüstü futbol yeteneklerine sahipti Sergen. Duran toplara usta vuruşlar yapan, iki frikikten birini gole çeviren, bir telefon kulübesinde üç kişiyi çalımlayabilecek tekniğe sahip, topla dans eden, Beşiktaş camiasının hafızasındaki efsane!
Sergen Beşiktaş camiasına 3 Süper Lig şampiyonluğu, 1 Türkiye Kupası ve 2 Süper Kupa sevinci yaşatmıştı. Beşiktaş camiasının hafızasında efsane olarak yer etti, iz bıraktı.
Sergen, futbol başarıları kadar özel hayatıyla da devamlı magazin sayfalarında yer aldı. Hâlâ da magazin sayfalarını süslüyor. İstanbul’u ve sağladığı renkli hayatı çok seven Sergen, yurtdışından gelen teklifleri de bu yüzden geri çevirmişti. Ehlikeyif bir şekilde yaşamayı kariyerine tercih etti. Huzurlu, mutlu olduğu renkli İstanbul yaşantısını kariyeri için terk etmedi. Futbolculuk hayatında kısa aralıklarla İstanbul’dan ayrıldı ama bir ayağı da devamlı İstanbul’da idi.
Sergen, futbolculuk hayatında üstün yetenekleri sayesinde az emekle büyük başarılar kazandı. Az emekle büyük paralar kazandı. İşte Beşiktaş camiasının hafızasındaki Sergen bu. Bu futbolcu Sergen’i, Beşiktaş da ihtişamlı bir karşılama ile kucakladı.
Ama bu sefer gelen Sergen, antrenör Sergen’di. Altı yıllık profil, antrenörlük kariyerine sekiz Anadolu takımı sığdırmıştı. Hiçbir takımda bir sezonu dolduramamıştı. Altı yıllık antrenörlük kariyerinde, dişe dokunur bir başarısı da yoktu. Bu da Sergen madalyonunun ikinci yüzü… Beşiktaş camiasının görmek istemediği yüz... Türk toplumunun, sevdiği insanın olumsuz yanını görmeme gibi bir alışkanlığı vardır.
Peki antrenör Sergen, Beşiktaş’ta ne yapabilir?
Sayın Beşiktaş Başkanı Çebi elleri titreyerek zarları attı. Düşeş mi yoksa hep yek mi gelecek?
Bu sorulara herkes kendi cevap versin istiyorum. Avcı’nın sonunu direkt söylemiştim ama Sergen’de onu yapmayacağım. Sadece sizlere yardımcı olmak için birkaç veri paylaşacağım.
Başlayalım…
Sergen’in başarıları sadece üstün yeteneklere dayalıdır. Ehlikeyiftir. Sergen dara gelemez. Sergen’in başarıları, üstün çalışmayla elde edilen başarılar değildir. Sadece yeteneklere bağlı başarıların da grafiği dalgalı olur. İnişli-çıkışlı olur. Sergen’in antrenörlük hayatında olduğu gibi… Saman alevi gibi... Birden yanar, birden söner. Çalışmaya dayalı başarı grafiğinde, çıkış yavaş olur ama devamlılık vardır.
Bizim Türk toplumu ile Avrupalı toplumlar arasındaki en büyük zihniyet farkı da budur.
Türk toplumu başarı için yeteneği öncelik olarak kabul eder ve yeterli olacağına inanır. “Az çalışarak çok kazanmak” Türk toplumunun mottosudur.
Avrupalı topluluklar, başarı için çalışmayı öncelik olarak kabul ederler.
Beşiktaş tribünleri, Sergen diye bağırdı. Eğer Beşiktaş, Avrupa takımı olsaydı tribünleri Rıza diye bağıracaktı!
Türk ve Avrupa zihniyet farkını anlatmak için Sergen’in dışında Türk futbol camiasının da çok iyi tanıdığı bir örnek daha vereyim: Fenerbahçe efsanesi Alex. Alex’in ilk Avrupa denemesi, İtalya’da AC Parma (01.07.2001/01.01.2002) ile oldu. İtalya spor basını Alex için, “ Maradona’dan daha yetenekli” yorumunu yapıyordu. Gerçekten de Alex olağanüstü bir yetenekti. Ama Parma, Alex’i bir türlü koşturamadı. Saha içinde kafasının çalıştığının çeyreği kadar ayaklarını çalıştıramadılar. Parma, Alex’i sadece yetenekleri için tutmadı ve ülkesine geri gönderdi. Daha sonra Alex, Fenerbahçe’ye geldi. Edirne-Hakkari arasında büyük başarılara imza attı. Yoğurtçu Parkı’na heykeli dikildi. Avrupa’nın altı ay tahammül edebildiği Alex’i, biz efsane yaptık.
Neden Avrupa’da başarılı olamıyoruz diyenlere Sergenvari bir cevap vereyim. Çünkü yanlış ata oynuyoruz.
Sergen ve Beşiktaş camiasına bol başarılar dileyerek izlemeye devam edelim.
‘’Harikasın Sivasspor‘’
Kuşkusuz Süper Lig'de 18. haftanın en önemli maçıydı. Beşiktaş-Sivasspor mücadelesi... Kritik mücadele Sivasspor’un 2-1'lik üstünlüğü ile sona erdi. Benim içinse sezonunun en önemli maçlarından biriydi bu maç. İki farklı futbol mentalitesine sahip antrenörleri karşı karşıya getirdi. Seyretmekten çok büyük bir haz aldığımı söyleyebilirim.
Sivasspor Süper Lig'in lideri ve bileğinin gücüyle orada. Oyuncular ve Rıza hoca arasındaki güven, itaat ve futbol mantalitesi tam bir uyum içerisinde. Böyle olunca Rıza Çalımbay'ın futbol karakterini saha içerisinde net görebiliyoruz. Bol yardımlaşma, rakipten daha fazla koşu, basit ama hızlı pas organizasyonu, hücumda hızlı açılma, savunmada hızlı kapanma... Sivasspor takımının altında Rıza hocanın imzasını net görebiliyoruz. Milli Takım'da Şenol Güneş’in, Liverpool’da Jürgen Klopp’un imzalarını gördüğümüz gibi Sivasspor’da da Rıza hocanın imzası var.
Taktik, kondisyon ve mental olarak Sivasspor, ligin en iyi ekibi. 67. dakikada 10 kişi kaldıktan sonraki karşı koyma direnişleri muhteşemdi. Muhteşem bir saha içi baş kaldırışı izledik. Kaosa dönüştürmeden, oyun organizasyonlarını terk etmeden muhteşem bir demonstrasyon gerçekleştirdiler.
Bir çoğumuzun merak ettiği; Sivasspor’un bu başarı grafiği ne kadar daha devam edecek?
Sivasspor ne zaman tökezleyecek?
Benim kanaatimce Sivasspor’un başarısı sezon sonuna kadar devam edecek. Sivasspor, bu teknik ve oyuncu ekibini koruyup yapacağı 1-2 transferlerle Süper Lig'i uzun seneler domine edebilir. Başkan bu oyuncuları Sivas’da tutabilir mi? Bu da başkanın sorunu. Liverpool’un İngiltere’de gerçekleştirdiğini Sivasspor Türkiye’de gerçekleştirebilir.
Neden mi?
Sivasspor tam bir ekip futbolu oynuyor. Başarılarının sırrı; bireysel oyuncuların performansına değil, tüm takımın performansına bağlı. İlk 11'inden 1 ya da 2 oyuncu eksik olması takımın performansını etkilemiyor. Çünkü kendi kapasiteleri çerçevesinde modern futbolun temel gerektirdiklerini takım olarak gerçekleştiriyorlar. Bu da Süper Lig'de başarılı olmaya yetiyor. Her oyuncu, oyuna girdiğinde takım içerisinde karınca intizamında ve çalışkanlığında görevini yerine getiriyor. Star oyuncu yok. Takımın kendisi Star!
Örneğin; Sivasspor’un attığı ikinci gol, nefis bir gol. Fatih’in dikine defans arasına yaptığı asist ve Yatabare’nin önce yalancı koşu yapıp, alan boşaltması, bu boşalan alana asistin gelmesi ve Yatabare’nin topla buluşup golü yapması. Tek kelime ile harika bir organizasyon.
Fatih Aksoy, 1.5 yıllığına Beşiktaş'tan kiralık geldi. Fatih, Beşiktaş’ta kalmış olsaydı kadroya alınmazdı. Süper Lig'in liderinde ilk 11'inde sahaya çıkıyor.. Maçın en güzel ve zeki asistini yaptı.
Diğer bir örnek Sivasspor’un defans bloğu... 2 stoperinden biri Appindangoye ikinci 2. Lig'den gelme, diğeri ise Caner. 2. Lig'e düşen Akhisar’dan. Kalecisi Samassa, Fransa 2. Lig'inden gelme. Bu üçlü Sivasspor’un defansının göbeğinde oynuyorlar.
Sivasspor, Süper Lig'in lideri ve en az gol yiyen ikinci takımı. Bu örnekler çok net gösteriyor ki takım olmak, takım futbolu oynamak başarının temel ilkesidir. Rıza hocanın Sivasspor’la gerçekleştirdiği devrim budur.
Futbolumuzdaki finans krizi de, kulüp bütçeleri arasındaki farkı en aza indirdi. Bu da Sivasspor gibi mütevazi kulüplerin önünü açıyor. Bu da işin maddi ayağı.
Beşiktaş’a gelirsek... Beşiktaş’ın ne oynadığı belli ne de ne yaptıkları. Beşiktaş’ı zor günler bekliyor. Sivasspor’un başarısındaki teknik adam, futbolcu uyumu Beşiktaş’ta sıfır! 26 Ekim’de Fanatik.com.tr’de yayınlanan yazımda Beşiktaş’ın bu günlerini yazmıştım. Beşiktaş’ın geleceğini merak ediyorsanız, o yazımı okumanızı tavsiye ederim ama Beşiktaş benim öngördüğümden daha zor bir süreç geçirecek. Ligi ilk dörtte bitirirlerse çok büyük bir başarı yakalamış olurlar.
Benim tahminim Beşiktaş'ın sezon sonunda ligi ilk altının dışında olacağı. İkinci yarının sürpriz takımı Göztepe olacak diyorum. Göztepe’nin, Alanya ve Galatasaray’ın arasından sıyrılıp ilk altıya girmesi zor olacak. Beşiktaş camiasına sabırlı günler diliyorum.
‘’Liverpool-Klopp imparatorluğu‘’
Liverpool için 2019 nasıl bittiyse 2020 de öyle başladı. Galibiyetle... Liverpool, Premier Lig'deki yılın ilk maçında Sheffield United’ı 2-0 yendi. Bu galibiyet ile puanını 58’e yükseltti, Premier Lig'deki yenilmezlik ünvanını da bir yıla çıkarttı. Premier Lig'deki en son mağlubiyetini 03.01.2019'da Manchester City’e karşı almıştı. Dünyanın en popüler ve en güçlü liginde bir yıl içinde mağlup olmayan bir futbol takımı. Yaklaşık bir milyar yüz milyon euro değerinde. Müthiş bir rakam.
Paranın gücü ve Jürgen Klopp’un futbol zekasının birleşiminden doğan müthiş bir futbol takımı oldular. Ligin 21. haftasında en yakın takipçisine 13 puan fark attı. Bir maçı da eksik. Çok başarılı bir dönem yaşıyorlar. Liverpool ligi tek başına domine ediyor.
Jürgen Klopp imzalı bir futbol markası Liverpool... Motivasyon ustası Alman teknik adam, mantalitesine hakim olan çalışmaya inanır.
Çalışmak, çalışmak, çalışmak...
Klopp’un birinci önceliği çalışmak, ikinci önceliği ise yetenek. Yetenekleri belirli ama çok çalışan oyuncuyu, üstün yetenekli az çalışan oyuncuya tercih eder. Çalışarak yeteneklerin geliştirilebileceğine inanır. Klopp’un çalıştırdığı takımlar Mainz, Dortmund ve Liverpool, ligin en çok koşan takımlarıdır. Klopp, Liverpool’da da aynı yolu izledi. Koşmayı ve çalışmayı seven oyuncuları bir ekibe dönüştürdü. Tek başlarına bir takımı sırtlayamayacak ama bir araya geldiklerinde dünyanın en güçlü ligini domine eden bir ekibe dönüştürdü.
Firmino, Salah, Mane, Alexander-Arnold, Van Dijk ve Alisson gibi oyuncuları dünya starı yaptı.
Firmino, Salah ve Mane forvet üçlüsü. Bu üçlü 27 gol atıp, 16 asist yaptılar. Takımlarının attığı 49 golün 43'üne direkt katkı sağladılar. Ama bu oyuncuların sakatlığında, cezalı olduklarında, yokluklarında Alman patentli İngiliz motoru hiç teklemiyor. Aksamadan çalışmaya, görevini yerine getirmeye devam ediyor. Uzun soluklu başarılarının sırrı da burada. Yedek oyuncuları devamlı olarak ilk 11'de oynayacak şekilde hazır tutuluyorlar. Oyuncu rotasyonları bilinçli yapılıyor. Bilinçli oyuncu rotasyonları ile oyuncuların inişli çıkışlı form grafiklerinden takımın performansı etkilenmiyor.
Tekniğe, hıza, dikine pasa ve prese dayalı ekip futbolu. Arı kovanı intizamında çalışan bir ekip. Her oyuncunun görevi, koşu yolları, pas yolları belli. Yüksek tempoda çarpma, çarpışma, kaos yok. Tam bir disiplin içinde çalışan üstün başarılı bir ekip.
Ego’dan uzak, özverili, disiplinli, bilimsel ve çok çalışmanın sonucunda doğan büyük başarı Liverpool.
Mutlu yıllar Türkiyem.
‘’Ümraniyespor Erzurumspor'a karşı...‘’
TFF 1. Lig'den Süper Lig'e yükselmek isteyen takımlar arasında müthiş bir mücadele var. Ligin ilk yarısının son haftasına gelindiğinde yaklaşık on takım rekabet içerisinde. Benim de yakından takip ettiğim Ümraniyespor bu ekiplerden birisi.
Ümraniyespor'u daha önce ligin ikinci haftasında Giresunspor’a, üçüncü haftasında İstanbulspor’a, beşinci haftasında Boluspor’a karşı canlı izlemiştim. Üç maçta yedi puanı güzel, diri ve hızlı oyunları ile almışlardı. Şimdi ise Ümraniyespor istenilen puanları toplayamıyor. Ben de ilk yarının son maçını Erzurumspor'a karşı seyretmek için stadyuma gittim.
TFF 1. Lig'in beşincisi olan Ümraniyespor’a karşı, dördüncü sıradaki Erzurumspor kozlarını paylaştı.
Temposu, mücadelesi ve stresi yüksek maç bekliyordum. Çünkü geçen hafta iki takımda kaybetmişti. Bu hafta iki takımın da mağlubiyete tahammülü yoktu. Ben öyle düşünüyormuşum. İki takım da çok kötü oyun sergilediler.
Ümraniyespor'un orta saha oyuncuları belki de bu sezon oynadıkları en kötü oyuncularını segilediler. İkili mücadelelerde etkisiz kaldılar. Böyle olunca da Ümraniye'nin gol ayakları Emircan ve Gimbert istedikleri gol paslarını alamadılar. Öyle ki 11 golle gol krallığında lider durumunda olan Emircan maç boyunca net bir gol pozisyonuna giremedi.
Emircan için bir paragraf açmak istiyorum. Enteresan bir futbol stili var. Göze pek hoş görünmese de çok efektif. Kanat forvet oyuncusu olarak 11 golle ligin en çok gol atan oyuncusu. Ben Emircan’ı Bayern Münih’te oynayan Thomas Müller’e benzetiyorum. Stilleri aynı. Müthiş gol içgüdüleri var. Olmadık pozisyonlardan gol çıkartabiliyorlar. Emircan’dan bu maçta da böyle bir gol bekledim ama olmadı.
Zevksiz ve futbolsuz geçen maçın 62. dakikasında Ümraniyespor golü buldu. Çalışılmış hücum organizasyonu sonucunda sağ bek Alaaddin rakip defansın arkasına atılan bir topla golü attı.
“Bu gole Erzurumspor nasıl tepki verecek?” diye düşünürken...
Bu tepki 70. dakikada geldi. Erzurumspor'da oyuna Mahamadou Ba girdi. Ba Erzurum'un defansının ortasına geçti. O ana kadar defansın ortasında oynayan Batuhan orta sahaya kaydı. Erkan hoca bu hamlesi ile “Şah ve Mat” dedi.
Fizik gücü yüksek olan Batuhan orta sahanın kontrolünü ele geçirdi. Batuhan'ın orta sahadaki fizik gücüne dayalı oyunu Obertan’ın daha etkili oynamasını sağladı. Fizik direnci olmayan Ümraniye orta sahasına karşı Erzurum, orta sahaya tamamen hakim oldu. Ahmet hoca, Erkan hocanın bu hamlesine cevap veremedi. Ve maçın 79.dakikasında Altan’ın golü ile beraberliği yakaladılar, 82. dakikada ise Obertan’ın golü ile de öne geçtiler.
Ümraniye spor mağlup duruma düştükten sonra dahi Erzurumspor’a baskı kuramadı. O kadar bitiktiler. İyi ki ilk yarının son maçı idi.
Ve maçı kötünün iyisi Erzurumspor kazandı.
‘’Sürpriz Takım Fenerbahçe‘’
15. haftası tamamlanan Süper Ligimiz çok renkli geçiyor. Sürpriz sonuçlar alınıyor. Büyük Takım, Küçük Takım, ev Sahibi, saha avantajı, seyirci avantajı, deplasman kavramları yok oldu.
Lig sonuncusu MKE Ankaragücü, İstanbul’da Galatasaray’dan bir puan aldı. Konyaspor, İstanbul’da Başakşehir’den bir puan aldı. Yeni Malatyaspor, İstanbul’da Beşiktaş’tan üç puan aldı. Denizlispor, Trabzon’da Trabzonspor’dan üç puan aldı. Her takımın her takımdan puan aldığı heyecanlı bir Süper Lig seyrediyoruz.
Süper Lig'in iki sürpriz takımı, lider Sivasspor ile Fenerbahçe 15. haftada karşı karşıya geldi. 15. haftanın en çok merak edilen maçıydı.
Lider Sivasspor 3-1 gibi net bir skorla Fenerbahçe’yi mağlup etti. Benim için beklenen bir sonuçtu. Galibiyet serisini altıdan yediye çıkaran Sivasspor liderlik koltuğunu sağlamlaştırdı. Bu form grafiği ile son iki maçından da puanlar alarak ilk yarıyı lider bitirecek.
Mütevazi bir bütçe ile oluşturulan bu takımın mimarı Sayın Mecnun Otyakmaz beyi ve Rıza hocayı tebrik ediyorum.
Sivasspor ekip oyunu içerisinde kalıp çok hızlı hücuma kalkıyor. Çok koşup dikine oynuyorlar. Rakip kaleye en kısa yoldan gidiyorlar. Forvetleri kadar orta saha oyuncularıda gol atıyor. Skor üreten ayakları çok. Gol yollarında bir, iki oyuncuya bağımlı değiller. Skor üreten ayakların çok olması, Sivasspor’a karşı savunma yapmayı da zorlaştırıyor. Evlerinde ve deplasmanda rahat gole gidiyorlar. Sivasspor’un yüksek formunun zamanlaması, ilk yarının final dönemine denk gelmesi de çok büyük avantaj.
Futbolumuzun en büyük emekçilerinden bir olan Rıza hocanın ve Sivasspor’un başarılarının devamını dilerim.
Ve Fenerbahçe... Tek hedefi Şampiyonluk olan Fenerbahçe. Beklenenlerin çok uzağında negatif sürpriz yapan Fenerbahçe. Ligin 15.haftasında liderden sekiz puan fark yiyen Ersun hoca. Şampiyonluk vaatleri ile geldi. Oynanan oyun hiç kimseye umut vermiyor.
Ersun hoca Fenerbahçe’de bir yılını doldurdu. 18/19 sezonunun ortasında geldiği için o sezondan sorumlu tutulamaz. 19/20 sezonunun tek sorumlusudur. Ersun hoca bir yıl içerisinde yaklaşık yirmi oyuncu transfer etmiş. Çok yüksek bir rakam. Geldiğinde takımda yirmibeş oyuncu olduğunu kabul etsek, hocanın eline kırkbeş oyuncu geçmiş. Kurduğu takım ortada. Ocak ayında da transfer istiyor.
Yeni bir takım kurmak her antrenörün işi değildir. Futbol kültürünüzün üst seviyede ve aktüel olması lazım. Modern futbola uygun sisteminizin olmasını lazım. Yeni bir takım kurma çabasında olan Fenerbahçe bir yılını boşa geçirdi.
Mehmet Demirkol beyin 16.12.2019 tarihli yazısında “Türkiye’de bir devir değişiyor. Bir döneme damga vurmuş hocalar maalesef demode oldular. Kendilerini geliştiremiyorlar.” tezine katılıyorum.
Fenerbahçe Ocak ayında yapacağı transferlerden önce, Ersun hocanın kendisini aktüel hale getirmesinin yolunu bulmalıdır. Yoksa yapılacak transferler de Fenerbahçe’ye çözüm olmayacak.
‘’Teşekkürler Başakşehir, Teşekkürler Okan Hoca‘’
UEFA Şampiyonlar Liginin ve Avrupa Liginin gurup maçları tamamlandı. Şampiyonlar Ligi temsilcimiz gurubunda sonuncu oldu. Avrupa Liginde mücadele eden üç takımımızdan ikisi guruplarında sonuncu oldular. Bir takımımız gurubundan çıkarak eleme turlarına kaldı. Hemde gurup Lideri olarak.
Başakşehir.
15 Kasım 2019 tarihinde Fanatik.com internet sitemizde yayınlanan yazımdan birkaç cümle alıntı yaparak yazıma devam etmek istiyorum. “ Kulüp Yönetiminin doğru antrenör tercihi ve Okan Hocanın üstün Performansı Başakşehir’i daha iyi noktalara taşıyacaktır. ….. Okan Hoca, Türk futbolu için büyük kazanç.” diye yazmıştım.
Okan hocalı Başakşehir, Borisia parkta Borisia Mönchengladbach’la gurubun son maçına çıktı. İki takım içinde final maçıydı. Kazananın yoluna devam edeceği, kaybedenin Avrupa serüveninin biteceği bir Maçtı. Okan Hoca, stresi yüksek olan bu maça Takımını iyi hazırlamış. Maç esnasında da takımını başarı ile yönetti. Final maçını kazandı.
Borisia Mönchengladbach sıradan bir takım değil.
Alman Liginin 14.haftasının Lideri.
Bu Maç’tan dört gün önce Bayer Münih’i Borisia parkta 2-1 yendiler. Ve Bayer Münih Şampiyonlar Liginde altıda altı yapıp 18 puan puan toplayan bir takım. İşte böyle güçlü bir takımı Başakşehir deplasmanda yendi. Avrupa Ligi gurubundan Lider olarak çıktı. Tebrikler Başakşehir, tebrikler Okan Hoca.
Neden Okan Hocanın başarılı olacağını söylüyorum?
Peki Okan Hocanın başarısının sırrı ne?
Fazla detaya girmeden Hocanın kendi cümlesi ile açıklayayım. “ bu gün çok iyi oynamadık ama çok akıllı oynadık” Galatasaray galibiyetinden sonra bu cümleyi kurdu Okan Hoca.
Evet. Okan Hoca takımını çok akıllı oynatarak, istatistikler aleyhine olmasına rağmen maçıları Leh’ine çevirebiliyor. Güç, kontrol altında olduğu sürece güçtür. Kontrol altında olmayan güç, güç değildir.
İşte Okan Hoca çalıştırdıkları Takımların gücünü çok akıllıca kullanıyor. Akhisarspor’u, Rizespor’u şimdide Başakşehir’i başarıyla çalıştırıyor. Başakşehir eski oyun alışkanlıklarından Okan hocayla kurtuldukça daha da başarılı olacaktır.
Tekrar Tebrikler Başakşehir. Sizinle gurur duyuyoruz.
‘’Merci Şenol Hoca‘’
Avrupa futbol şampiyonasında biz de varız. Pazar akşamı oynadığımız Andorra maçı ile Millilerimiz grup maçlarını tamamladı. Her maçını final havasında oynayan Millilerimiz bizlere büyük bir heyecan yaşattılar. İstanbul’da oynadığımız İzlanda maçı sonrası şampiyonaya katılmayı garantilemiştik. Bu maçtan sonra heyecanımız mutluluğa dönüştü. İlk hedefimize ulaştık.
Grup maçlarından sağ salim çıkmamızı sağlayan oyuncularımızla birlikte, Aslan payı Şenol hocanındır. On maçlık süreçte tamamen bir Şenol Güneş klasiği izledik. Bir teknik adam, bir takımın altına ancak bu kadar güzel imza atabilir. Oyuncu seçimindeki isabeti ve adil seçimi, Oyuncuların sahaya dizilişi ve harmonileri, ofansif oyun taktiği, Seyirciyi hop oturtan, hop kaldırtan oyun temposu, futbol zekası, entelektüel bilgi ve tevazusu, seviyeli demeçleri ile, "işte benim göğsümü kabartan Milli Takım antrenörü". İşte futbol takımlarımızın başında görmek istediğim ideal Antrenör. İşte genç antrenörler ve Antrenör olmak isteyenler için rol model. Şenol hoca olması gereken zamanda, olması gereken yerde.
Önceki şampiyonalara katılmak için oynadığımız grup maçlarındaki yaptığımız bireysel defans hatalarını yapmadık. Önceki gibi basit goller yemedik. En zayıf olduğumuz defansın göbeğindeki oyuncu problemini Çağlar, Kaan, Merih, Ozan gibi oyuncularla çözmüş gözüküyoruz.
Çağlar ve Merih’in, İzlanda maçındaki performansları övgüye değerdi. Üstün fizik güçleri, Hava hakimiyetleri, rakip baskısına karşı stressiz oynayabilmeleri, hatasız maçı bitirmeleri, büyük sorunumuzu da çözdüğümüzü gösteriyor.
Böylelikle, Şenol hocanın oynattığı tekniğe, hıza dayalı ofansif futbolun son ve en önemli parçası da tamamlanmış oldu. Artık “arkada ne oluyor” diye düşünmeden hücum edebiliyoruz. İyi oyunculardan oluşan iyi bir ekibe sahibiz. İzlanda’ya karşı oynadığımız maçta sahaya çıkan ilk on birde yedi oyuncu Avrupa’da oynuyorlar.
Zeki, Merih, Çağlar, Umut, Okay, Cengiz ve Hakan, Bu isimlere Yusuf Yazıcı ile Cenk’i de ekleyebiliriz. 10-15 sene öncesinde bu sayı hayaldi. Şenol hoca ile Millilerimiz bizlere Euro 2020 finallerinde de büyük heyecan yaşatacaklar. Bundan eminim.
Hangi torbadan çekilişe katılacağımız, grubumuzda kimlerin olduğu o kadar önemli değil. Bu Milliler, halen dünya şampiyonluğu unvanını taşıyan Fransa’dan dört puan almıştır. Fransa’dan alınan dört puan, bizi şampiyonaya götürdü. Başlıktaki Merci’nin sebebi de bu dört puan. Fransa dünya şampiyonudur ve Avrupa şampiyonasının favorisidir. Şampiyonaya katılan diğer takımlar Fransa’dan daha güçlü değiller.
Evet…?
Evet’i şu, Sakatlıklardan uzak, İyi hazırlanmış ki bundan şüphemiz yok. Milli Takımımız için önü açık bir şampiyona olacak. Türk futbol taraftarları, Avrupa sokaklarını kırmızı-beyaz renkli festival alanına çevireceklerdir. Avrupa hazırlan, futbolumuzla, eğlence kültürümüzle geliyoruz. Belki erik dalı bile oynarız Londra’da.
‘’Şampiyonluk Fenerbahçe'yi arıyor!‘’
Fenerbahçe, Yeni Malatyaspor deplasmanından bir puanı kurtardı. Tek sevindirici olay bir puanın deplasmanda alınmış olması.
Sergen Yalçın'ın Yeni Malatyaspor'u oyun kurucu Guilherme’ye dayalı futbol sistemi ile oynuyor. Forvetin kanatlarında hızlı kanat oyuncuları var ama bu oyuncuları rakibi tehdit olarak kullanıyor. Göbekten Guilherme servis yapıyor. Jahoviç golü atıyor. Sağ gösterip sol vuruyorlar. Nitekim Y.Malatyaspor ilk yarı istediği golü de buldu. Hakem Mete Kalkavan golü geçersiz saydı.
Bu Sisteme karşı, kendi sistemi olmayan Ersun Hoca orta sahayı kalabalık tutarak orta saha üstünlüğünü ele geçirmek ve Guilherme’yi oyun dışı bırakmak istedi. Teorik olarak düşünce doğruydu. Ama tercih ettiği orta saha oyuncuları Kaptan Emre, Gustavo, Ozan, Tolga aynı tip oyuncular. Futbol tabiri ile “ düz topçular”.
Final pası atmaktan uzak,
Gol atma özellikleri az,
Oyun temposunu yükseltmekten uzak,
Kıvraklıktan ve serilikten uzaklar.
Bu nitelikteki çalışkan oyuncular sadece topun Fenerbahçe’de daha fazla kalmasını sağladı.
Gustavo iyi oyuncu ama doksan dakikayı ikinci vitesle oynuyor. Bu tempo ile Gustavo peş peşe üç doksan dakika çıkarır. Uzun zamandır oynamayan, maç eksiği olan Alper Potuk dahi seriliği, kıvraklığı ile Fenerbahçe’nin oyununa pozitif farkındalık getirdi. Fenerbahçe orta sahasının çeşitlendirilmesi lazım.
Vedat Muriç’in olmadığı bu kadronun tek gol şansı duran toplardı. İlk yarının uzatmalarında penaltı ile yakalanan bu şansı Kaptan Emre değerlendiremedi. İkinci yarıda da farklı bir görüntü yoktu. Stresi yüksek, ikili mücadelesi bol, faulü bol bir maç izledik.
Gözüken, Fenerbahçe’nin Şampiyonluğunu için bütün şartlar hazır! Fenerbahçe kendi Camiası ve Türk futbol ekonomisi için şampiyon olmak zorunda. Zamanı da geldi. Ama bu kadro şampiyonluk için yetersiz.
Bakalım Başkan Ali Koç kendine doğru koşan bu şampiyonluk sürecini nasıl yönetecek?