‘’Yaşamak gerçekten cesurların hakkı mı?‘’
Galatasaray'a 1974'te imza atmış Fatih Terim. 50 yıla yakın bir kariyer ve bu yarım asırda konuşulmadığı, tartışılmadığı, gündemde olmadığı tek bir sene olmamış. Haliyle hem biraz hafıza tazeleyerek hem de arşiv karıştırarak hakkında çok şey hatırlamak mümkün. Başarıları, kavgaları, hırsı, egosu, sadakati, ilişkileri...
Terim yakın zamanda, hakem eleştirisi yaparken kullanmıştı bu ifadeyi. "Bazı şeylerden korkacaklarsa, yaşamak cesurların hakkı" demişti. Bu sözün derinliğine kim, ne kadar anlam ve önem atfeder bilemem. Ancak bildiğim bir şey var ki, o da milletçe aforizmaları çok sevdiğimiz. İnternette denk gelmişsinizdir; kamyon arkasından hallice birkaç cümle ve altında bazen Dostoyevski, bazen de Socrates imzası! Hatta iş öyle bir yere gider ki, bir bakmışsınız 17 yaşında odasından çıksa salonu bulamayacak bir genç kardeşimizden hayat dersi alıyorsunuz!
Yanına yaklaşabilen yok!
Böylesi alıntılarla karşılaştığımda önce sözün sahibine, sonra da paylaşana bakıyorum. Tanıdıksa, benim fark edemediğim hangi kültür birikimi veya vizyonla böyle bir felsefeyi sahiplenmiş olabilir diye düşünüyorum. Tanımıyorsam, acaba ne yaşadı da bu düsturu özümsedi diye merak ediyorum. Hoca o gün bu sözü kullandığında, kaynağını araştırmış, bulamamıştım. Fakat buna benzer bir Latin atasözüne rastladım: "Fortis Fortuna Adiuvat", yani "Talih Cesurlardan Yanadır" diyor. Hatta meşhur film karakteri John Wick'in sırtındaki dövmede de tam olarak bu cümle yazıyor.
Aynı heyecan, aynı iddia
Terim bugün 68 yaşında. Bir neslin 45 yaşında emekli olduğu bir yerde, "Bana 3 yıl daha verin..." "Benim de bir hayalim var..." diyebilen; meslektaşlarının yan yana geldiğinde dahi kupa sayısının yanına yaklaşamadığı bir teknik adam. Bugün 22-23 yaş ortalamalı transferleri, Erzurum'dan Taylan'ı, Erzincan'dan Kerem'i, Alanya'dan Berkan'ı, Keçiören'den Barış'ı, Chaves'ten Marcao'su, Zamalek'ten Mohamed'iyle, 21 yıl önce kupa kaldırdığı Avrupa'da yine heyecanını, iddiasını ortaya koyuyor. Garantiyi değil, savaşmayı, cesareti tercih ederek. 50 yıldır gündemden düşmeyen, "Benim değil, başarımın düşmanı var" diyen Fatih Terim, "Yaşamak cesurların hakkı" sözüyle, aslında tam da kendisini kast ediyor olabilir mi? Kim bilir, belki gerçekten de "Talih cesurlardan yanadır!"
‘’Lige yeniden başlama şansı!‘’
Milli araya sansasyonel bir Rize galibiyetiyle giren Galatasaray'da, oyun açısından olmasa da, psikolojik olarak işlerin rayına girebileceği sinyali verilmişti. Ligin en pahalı kadrolarından birini kuran Beşiktaş'ın son 5 resmi maçtan 1 galibiyet çıkarabilmesi, bu akşam Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki kapışmada şampiyonluk adaylarından birinin puan kaybedecek olması, sezona çok kötü başlayan Galatasaray'ı daha yolun başında yeniden potaya sokabilir. Genç, tecrübesiz ve kazanmaya ihtiyacı olan bir takımın adaptasyon sürecinde, rakiplerinin de aslında benzer yollardan geçtiğini görmek, Sarı-Kırmızılı takıma itici bir güç sağlayabilir.
Hücum hattı çok formda
Bu süreçte iki hazırlık maçı oynayan Galatasaray'da, Tuzla ve İstanbulspor'dan 6 gol yenmesine rağmen, hücum tarafında ümit verici gelişmeler dikkat çekti. Diagne'nin yükselen formu, bu sezon skor üretmekte zorlanan Galatasaray'a ilaç olacak gibi. Ayrıca Mostafa Mohamed'in Mısır formasıyla sergilediği performans, Halil'in her gün daha iyiye gitmesi ve yardımcı forvet rolündeki değerinin ortaya çıkması, ciddi bir hücum zenginliği yaratacak gibi görünüyor.
Morutan'ın maçı olabilir
Konyaspor gibi diri, tempolu ve güçlü bir takım karşısında Berkan gibi çok koşan ve mücadele eden bir oyuncunun cezalı olması, Galatasaray açısından handikap. FatihTerim bu dezavantajı mutlaka topa daha çok hükmederek avantaja çevirmek isteyecek ve sahaya daha fazla teknik kapasitesi yüksek oyuncu sürecektir. İlkkez Milli formayı giyen Morutan'ın yıldızlaşacağı bir maç izleyebiliriz. Cicaldauda Florya'ya çok formda döndü. Galatasaray'ın bugün bu ikilinin yüksek performansına çok ihtiyacı olacak.
Konya'nın baskısı zorlayacak
Savunmada Marcao'nun yokluğunu oyun kurulumunda çok ciddi şekilde arayan Galatasaray, İlhan Palut'un ekibinin Serdar Gürler, Bytyqi gibi yeteneklerin önde sert baskıyla başlaması halinde top kayıpları yaşayabilir. Nelsson ve Luyindama'nın topu oyuna sokma problemine Taylan'ın vereceği destek çok önemli. Maçın belirleyici unsuru, Galatasaray'ın geriden çıkış sürecine Konyaspor'un vereceği cevap olacaktır. Eğer baskıdan çıkamazlarsa, Sarı-Kırmızılılar uzun toplarla Kerem gibi sprinter oyuncularını devreye sokmak zorunda kalacaktır.
Genç kadroya özgüven sağlar
Sezonun hâlâ çok başındayız ve her puan kaybının telafisi var. Ancak Galatasaray kritik bir eşikten geçiyor. Pazar günü gündüz maçında, yeni adıyla Nef Stadyumu'nda olası bir Konyaspor galibiyeti, hem Sarı-Kırmızılı takımı zirvede yeniden söz sahibi yapacak hem de genç kadroya özgüven sağlayacak. İşte bu pozitif hava Avrupa'ya, Avrupa'dan da tekrar lige dönecek bir bumerang döngüsü yaratabilir. Böylece lig Galatasaray açısından adeta yeniden başlayabilir.
‘’Aslan için erken final‘’
Galatasaray'da genç ve gelecek vadeden bir kadro kuruldu. Ancak bu genç yetenekleri bir arada tutup, zor zamanlarda onları ayağa kaldıracak, saha içinde ateşleyecek tecrübelilerle harmanlamak yerine, Feghouli, Babel, Arda gibi modası geçmiş isimlere güvenildi. Özellikle oyunun merkezinde, yani iskeletin bel kemiği diyebileceğimiz noktasında Melo, Fernando veya Josef ya da Luis Gustavo gibi zeki ve deneyimli bir süpürücünün olmaması ciddi bir direnç kaybına yol açtı.
En kötü başlangıcın nedeni...
Haliyle bu genç takımı tempolu ve motive tutmanın tek yolu hep kazanmaktan geçiyor. Her bir puan kaybı, omuzlarda baskıya, özgüvende kırılmalara sebebiyet veriyor. Mevcut oyuncu grubu, hatalı kadro mühendisliğinin bir sonucu olarak; ne skoru koruyacak olgunluğu ne de skoru çevirecek reaksiyonu gösterebiliyor. Ligin son 4 haftasında yaşanan puan kayıplarının, son 32 sezondaki en kötü başlangıcın temel nedeni de bu. Ancak bu, ara transfere kadar aşılamayacak, çözümsüz bir problem değil.
Lazio galibiyeti yanılttı
Bu genç kadronun ihtiyacı olan tek şey, bir kırılma maçı. Biz bu maçın Lazio galibiyeti olduğunu düşünmüştük. Belli ki Florya da öyle. Ancak hep birlikte yanılmışız. Zira Kayseri'de oynanan umutsuz oyunun tek açıklaması, rotasyon olamazdı. Sezon başı olmasına rağmen takımın üzerinde ciddi bir mental yorgunluk var. Bunu atlatabilmek için de asıl ihtiyaç, ligde seri galibiyetler.
Kırılma haftası olabilir
Bugünkü Göztepe maçı bu açıdan çok önemli. Elbette henüz erken, kazanılacak çok puan var. Ancak şimdiden eksi averajla orta sıralara gerileyen Galatasaray'ın yarıştan kopmaması, oyuncuların güvenine, iştahına, dolayısıyla da kazanmasına bağlı. Görkemli bir galibiyet birçok şeyi pozitif yönde değiştirebilir. Kötü bir mağlubiyet ise hem de taraftarının önünde, Marsilya ve Rize deplasmanları öncesi çok yıpratıcı olacaktır. Hatta ciddi bir değişim sürecini bile tetikleyebilir.
‘’Başakşehir'in kâbus günleri‘’
Bu tablo Okan Buruk enkazı mı, Aykut Kocaman klasiği mi, cevap bulmak güç. Bugün dünyanın en iyileri denince aklınıza gelen ilk takımları düşünün. İçinizden saydığınız o takımların hiçbiri, iki çizgide hızlı, teknik, dripling özellikli kanat oyuncusu olmadan sahaya çıkmamıştır. Aykut hocanın 11’inde orta alanda Aleksic, Mahmut, Mehmet Topal ve Berkay’ı izledik. İkisi defansif, ikisi ofansif, tamamı merkez orta saha... Ne çizgiye inebilirsin, ne oyuncu eksiltebilirsin, ne de savunma arkasına sarkabilirsin. Pas yapar yapar geri dönersin. Nitekim öyle de oldu. Bu sistemin karşısında bir de Ersun Yanal’ın, muhtemelen Antalya’daki kısıtlı kadro nedeniyle seçtiği ‘Çanakkale geçilmez’ anlayışı hakim olunca, ızdırap gibi bir 90 dakikada, kaleyi bile bulmayan 3 tane şut izleyebildik.
Visca dönmeden çok zor
Bakın Ankaragücü, dün Hatay’dan fark yediği maçta bile, bu Başakşehir’den daha fazla Süper Lig’i hak eden bir oyun oynadı. Pozitif bakmak istersek; evet, Başakşehir oyunun hakimiydi (ki Antalya’nın bu tabloyu değiştirmeye niyetli olmadığını da söyleyelim), Aykut hocayla da ligde ilk puanı aldılar. Ama bu gidişatın sonu alt lig olur. 9 haftadır kazanamıyorlar. Antalya da Hatay faciasından sonra 11 haftadır yenilmiyor, 5 maçtır berabere kalıyorlar. Onlar için bir tehlike görünmüyor. Ligi böyle bitirir, yeniden takımkurarlar. Ama Visca dönmeden Başakşehir’in işi çok zor.
‘’Gözü 'Kara' Gümrük‘’
Ndao, Jimmy Durmaz ve Borini’nin hücumdaki etkili oyunuyla sonuca giden Karagümrük, Başakşehir deplasmanından çok kritik bir galibiyetle ayrıldı. Yeni maceraya ikide sıfırla başlayan Aykut Kocaman’ın ise kötü gidişe acil çözüm bulması gerekiyor. Yoksa çanlar son şampiyon için çalabilir...
Maçı ilk 60 ve son 30 dakika olarak ikiye ayırmak mümkün. Merkezde Azubuike-Mahmut gibi koşan, ama üretmeyen bir ikiliyle başlayan Başakşehir, Giuliano’yu kaleye yakın bölgede topla buluşturamadığı her an, orta alanı Karagümrük’e teslim etmek zorunda kaldı. Aykut Kocaman’ın takımı buna rağmen tıpkı Galatasaray maçında olduğu gibi öne geçecek fırsatı penaltıyla yakaladı. Giuliano o gün çok zayıf vurmuştu, dün de abartıp üstten dışarı yolladı. Gol gelmeyince, oyun bir türlü Başakşehir’e dönmedi. Öyle ki Karagümrük, Bertolacci ve Castro merkeziyle, ilk yarıda daha fazla topa sahip olan taraftı.
Castro’dan nefis pas
İkinci yarıda Mahmut yerine Ndayishimiye tercihi, Aykut hocanın topu kendilerinde tutma isteğinden kaynaklansa da, beklediği etkiyi yaratmadı. Karagümrük’te Jimmy Durmaz hücumu iyi organize ederken, Ndao her an sağ taraftan bir şeyler yapacağını hissetiriyordu. Nitekim 52’de Castro’nun nefis pasında Hasan Ali’nin sektirdiği top, ceza alanı içinde Ndao’nun önüne düştü. Senegalli’nin görerek altıpasın gerisine doğru kestiği topu, Jimmy bomboş durumda kaleye yolladı ve takımını öne geçirdi: 0-1.
Fernandes için geç kaldı
Başakşehir, ancak 60’ta Fernandes’in oyuna girmesiyle maça başlayabildi. Sol çizgiden ziyade, merkeze gelerek top alan Fernandes’in oyunu hareketlendirmesi, Giuliano’yu da olumlu etkiledi. Sadece birkaç dakika sonra çok iyi bir organizasyon ve Giuliano’nun asistiyle Crivelli golü atsa da, ucu ucuna bir ofsaytla, bu gol de VAR’dan döndü. Aykut hocanın bundan sonraki tek hamlesi Crivelli yerine Demba Ba’yı almak oldu. Ancak Karagümrük cephesi bu bölümde değişikliklerle maçı elde tutup kazanmayı bildi. Kocaman bu kötü gidişe çare bulmazsa, ateş hattı Başakşehir için hiç de uzak değil.
‘’Maçın anahtarı 'sabır' olacak‘’
Türkiye'de 87-88 sezonundan beri değişmeyen bir gerçek var. Sonuncuyu da yenseniz, birinciyi de, 3 puan alıyorsunuz! Bu ligde her derbiyi kazanıp hüsran yaşayanı da, hiçbir derbiyi kazanamayıp şampiyon olanı da gördük. Hemde defalarca. Haliyle her galibiyetin çok kıymetli olduğu şu günlerde, Galatasaray'ın ligin dibindeki Gençlerbirliği ve Denizli'ye 6'şar gol atarken, 10 kişi kaldığı maçta lider Beşiktaş'a yenilmesini yerden yere vurmanın bir anlamı yok. Bu bağlamda Yeni Malatya deplasmanı da Galatasaray açısından bir güç testi olacak.
İlk 15 dakika yetmez!
Fenerbahçe'yi Kadıköy'de güle oynaya yenmiş, kısa bir süre önce Galatasaray'la oynadığı kupa maçını penaltılara taşımış bir takımdan bahsediyoruz. Finansal açıdan zor günler geçiriyorlar, bu yüzden hafta içi idman protestosu da yaptılar. Ancak bu olumsuz gelişmeler onların Galatasaray'a karşı motivasyonunu kötü etkilemez. Tamtersi, takımı daha da kamçılayabilir. Skor ne kadar gecikirse geciksin, Galatasaray için "sabır" en önemli anahtar olacak. Her maçı 5-6 gol atarak kazanamazsınız. Tamolarak "1-0 olsun bizimolsun" günlerinden geçiyoruz. Ligin en efektif ilk 15 dakika takımı olan Sarı-Kırmızılılar'ın, artık devre sonlarını da iyi oynayıp, maçı elde tutması gerekiyor.
Takımın ihtiyacı belli
Son maçın kadrosunda ciddi bir değişiklik olmayacaktır. Elde güçlü bir alternatif yok. Babel'in ilerideki hareketli oyunu, Feghouli ve Belhanda'nın gününde olduklarında yapabildikleri, Arda'nın aldığı sorumluluk, Emre Akbaba'nın formtutma sinyalleri, Taylan'ın istikrarı, Linnes ve Saracchi'nin iki yöndeki etkileri, Marcao ve Donk’un konsantrasyonu ile Muslera'nın güven veren dönüşü, Galatasaray'ın bugün ihtiyaç duyacağı en önemli detaylar. Emre Kılınç, Sekidika ve Etebo gibi isimlerin oyunda oldukları anlarda yapacakları hamleler de belirleyici olacak.
‘’Diriliş günü‘’
Ezeli rakipleri galibiyet serileri yakalayıp transferde çıta yükseltmişken, son 2 maçta 5 puan kaybeden Galatasaray cephesinde huzursuzluk hakim. Lig uzun fakat ekstra bir puan kaybı psikolojik çöküntü yaratır. Gençlerbirliği maçı, kazanılması halinde takımı yeniden diriltebilir, aksi bir sonuç ise kırılma noktası olabilir.
Antalyaspor'la berabere kalırken, Ersun Yanal'ı "Defansif oynamakla" eleştiren Galatasaray cephesi, bir sonraki hafta açık oynayan İsmail Kartal'ın Konyaspor'una karşı da direnemeyince ciddi bir özgüven kaybı yaşandı. Üstelik şampiyonluk yolundaki rakipleri galibiyet serileri yakalamış ve kadrolarına büyük yıldızlar takviye etmeye hazırlanırken, Galatasaray'da hâlâ kimin nereye satılacağının bile bilinmediği, belirsiz bir ortam var. Buna sakatlıklar, cezalar ve hastalıklar da eklenince Florya'dan ciddi bir huzursuzluk havası yükselmeye başladı. Gençlerbirliği maçı, bu açıdan bakıldığında bir diriliş veya kırılma noktası olabilir.
Filmde iki final var
Lig uzun bir maraton, her takım benzer kayıplar yaşasa da Galatasaray'ın mevcut durumu daha kırılgan görünüyor. Gençlerbirliği maçı, kupada Malatya ve Beşiktaş derbisinde alınması muhtemel kötü sonuçlara, bir de ara transfer başarısızlığı eklenirse, sonrasında olacakları kestirmek güç değil. Tam tersi bir senaryoda, aynı periyot 3 galibiyetle geçilip, bir de Terim'in istediği transferler yapılabilirse, bu kez bambaşka bir film izleyeceğimiz de açık.
Hangi Diagne oynar?
Peki takım oyunu veya bireysel performanslar bu olumlu tabloyu vaat ediyor mu? En azından Marcao, Taylan ve Arda'nın aynı anda sahada olacak olması, bugünlük topun hızlı ve efektif kullanımını sağlayabilir. Feghouli ve Emre Kılınç'ın yokluğunda Oğulcan'ın sağ çizgideki etkinliği önemli. İleride 'Golcü Diagne'nin mi yoksa 'Sakar Diagne'nin mi oynayacağı da belirleyici olacak. Burada Babel seçeneği de denenebilir. En büyük sorunlardan biri de Taylan'ın önündeki mecburi Belhanda - Emre Akbaba tercihi. İkisi de birbirinden formsuz, buraya bir çözüm şart. Elbette Fatih Terim'in kulübeye dönüyor olması da bir avantaj.
Bu üçlüye dikkat...
Gençlerbirliği ise düşme adayları arasında ilk sırayı zorlarken, Mustafa Kaplan'la birlikte çok başarılı bir toparlanma süreci yakaladı. Son 7 lig maçında sadece 1 kez kaybeden, en son Hatay karşısında çok net bir galibiyet alan Başkent ekibi, Galatasaray deplasmanına pozitif bir havayla çıkacak. Onlar da Trabzon'a verdikleri Berat'ı ve cezalı Sio'yu bugün çok arayacaklar. Ancak Candeias, Sefa ve Ayite üçlüsünü durdurmak, formsuz Galatasaray savunması için hiç kolay olmayacak.
‘’Başakşehir döndü!‘’
Başakşehir’deki istikrarsızlık perdesinin arkasında hem şampiyonluğun getirdiği doygunluğun hem de Şampiyonlar Ligi’nden kalma baskının olduğu çok açık. Oyuncuların geçen sezonki formundan eser yok. Takım bir ara sahasına öyle hapsoldu ki, ileride topu tutmak için golü atan Guldbrandsen’i çıkarıp Crivelli’yi oyuna almak zorunda kaldılar. Nitekim gol de bir duran toptan geldi. 40. dakikada Visca’nın kullandığı kornerde topu önünde bulan Epureanu’nun vuruşu Farnolle’den dönerken, fırsatçılığını konuşturan Guldbrandsen kafayla takımını öne geçirdi. İlk yarı bu skorla bitince, Başakşehir ikinci yarıyı tamamen kendi sahasında kabul edip kontralarla atağa çıkmaya çalıştı. Zaman zaman Erzurum hücumcularının altı pas üzerinde bile iki kişiyle kaleci Volkan’a pres yaptıklarına şahit olduk.
Zorlu haftaların habercisi
Erzurum ise tam 11 hafta süren ve sadece 3 puan çıkarabildiği kazanamama serisini deplasmandaki Yeni Malatya galibiyetiyle bitirip, üstüne Gaziantep’ten de 1 puanı koparınca, ligin başındaki o özgüvene yeniden kavuşmuş. Bu toparlanma halini, Başakşehir maçının her iki yarısında da görmek mümkündü. Öyle ki, topu ayağında tutmayı seven Okan Buruk’un öğrencileri, cezalı hocalarının yokluğunda oyunu Erzurum’a bırakmak zorunda kaldılar. Ellerinde Ricardo Gomes veya yerine giren Ömer değil de iş bitiren bir golcüleri olsa, kesinlikle dün sahadan en az 1 puanla ayrılırlardı. Bu görüntü aslında bu maçın dışında ligin geneli itibarıyla çok çetin geçeceğinin ve alt sıralardaki takımlardan da puan almanın hiç kolay olmadığını gösteriyor. Bu açıdan Başakşehir’in altın değerinde 3 puan aldığını söylemek mümkün.