‘’Bu oyunla zor!‘’
Altını çizmeli özenle; Antalyaspor ligin ‘üstün’ değil ‘sıradan’ ekibi. Beşiktaş’ın ise her daim, iyinin de ötesinde olma zorunluluğu mevcut! Gel gör ki, siyah-beyazlı ekip bu aralar beklentilerin fazlaca gerisinde. Antalyaspor karşılaşmaya öylesine hızlı ve baskılı başladı ki, ilk on dakikalık zaman diliminde Beşiktaş’ı sahasına hapsediverdi.
Üstüne üstlük birinci dakika dolmadan Lamine Diarra’nın kafasını kaldırıp topu uygun durumdaki Köksal Yedek’e aktarmaması nedeni ile olası pozisyonu ‘cömertçe’ harcayıverdi. Beşiktaş, rakibinin baskısından sıyrılıp orta alanı aştığında ise ‘uyumsuzluk’ ile yüzleşiverdi! İlk kez forma giyen Jarmaine Jones çabaladı ancak diğerleri ile ‘senkron’ tutturamadı, zaten bu nedenle de ikinci bölümde yerini Oğuzhan Özyakup’a devretti.
Favori Beşiktaş’ın ‘sıradan’ rakibi Antalyaspor karşısında debelenmesinin nedeni nedir? Yazmaktan usandık ama bir kez daha yineleyelim! Siyah-beyazlı ekibin kanatları çalışmıyor. Üstüne üstlük Gökhan Töre olmayınca, tamamen duruveriyor, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda izlediğimiz gibi! Gökhan’ın yokluğunda bu görevi üstlenen Filip Holosko’nun aynı paralelde oynamasını beklemek hayalcilik olurdu. Bu nedenle Holosko’nun futbolu en azından bende ‘hüsrana’ neden olmadı.
Elbette Olcay Şahan içinde geçerli benzeş öngörü. Ben çözemedim hala!.. Olcay, Beşiktaş’ın sol açığı mı, yoksa ileri uçtaki adamı mı? Ramon Motta’nın sol kanatta ileri gidip geriye koşması, izlerken beni yordu! Brezilyalı genç futbolcuya sol kulvarda kim yardım edecek? Kaldı ki, Antalyaspor karşısında forma giyenler arasında, sahanın en iyisiydi Motta… Beşiktaş, gereksinim duyduğu golü bulmaya çabalarken, Olcay’ın yerini Ömer Şişmanoğlu, sakatlanan Hugo Almeida’nın yerini de Uğur Boral alıverdi. Ve Beşiktaş oyunda arzuladığı baskıyı kurdu. Ancak rakip Antalyaspor da bulduğu her fırsatta Beşiktaş kalesi önünde bitiverdi.
Kuşkusuz Slaven Biliç ikinci bölümdeki tercihleri karşılaşmanın başında yapmış olsaydı Beşiktaş için durum farklılık ihtiva ederdi! Beşiktaş’ın bu oyun sistemi ve oyuncular ile rakip kim olursa olsun kazanması giderek güçleşiyor. Slaven Biliç ise inatla Olcay Şahan’da ısrar ediyor, Beşiktaş da puanları yitiriyor. Ne diyelim; kazanan da, yitiren de, teknik patron da kendisi! Halkın takımı Beşiktaş puanları bol keseden dağıtıyor ancak halka değil… Uğur Boral, uzatma dakikalarında o golü nasıl kaçırdın, zor oldu mu?
twitter: @asenaozkn
‘’Onur ne yapsın?‘’
Oyunu rakip alana taşımanız için Arturo Vidal’in topu ağlarla buluşturması mı gerekliydi? Karşılaşmanın hemen başında Mauricio Isla’nın şutu direkten döndü, ‘olur’ dedik ve olağan karşıladık. Sonrasında Claudio Marchisio’nun şutuna kaleci Onur karşı koydu biz de Onur’un kıvraklığını alkışladık. Ancak Juventus ataklarının ardı arkası kesilmek bilmedi. Onur bir başa kıvraklıkla Paul Pogba’nın sert şutuna karşı koyuverdi sonrasında ise yapacağı fazla şey kalmadı. İlk şutu savuşturdu ancak çeldiği topa koşarken de Vidal golünü kaydetti. Önündeki Mustafa, Aykut ve Kadir ne yaptı? Sadece pozisyonu izlemekle yetindiler! Trabzonspor’un maçın hemen başında sorunu belirgindi! Sağ kanat, Jose Bosingwa – Olcan Adin ikilisi ile çalışmadığı gibi Juventus’a ‘metrobüs hattı’ enleminde rahatlık sağlayıverdi! Sol kulvarın da pek farkı yoktu; Florent Malouda ve Kadir Keleş çiftiyle. Geriye ne kaldı? Doğrusu bu ya, pek fazla şey kalmadı. Trabzonspor’un muhteşem yandaş desteği ile Avni Aker’deki rövanşa hızlı başlayacağına inanmış ya da inanmak istemiştim. Ancak beklediğim gibi olmadı! Bordo-mavililerin akıllarına rakip alana geçmek ve de atak yapmak ancak kalelerinde gördükleri gol sonrası geliverdi. Elbette bunda Juventus’un baskılı oyunu da etkendi ancak Trabzonspor, sanki peşinen ‘teslim olmuş’ gibiydi! Pablo Osvaldo aradaki farkı ikiye çıkardığında yapacak bir şey kalmadı doğal olarak. Karşılaşmanın ikinci bölümünde biraz istemli Trabzonspor beklemek de ‘hayalcilik’ ile özdeşleşti ne yazık ki… Oysa Torino deplasmanında çok daha istekli ve beceri yüklü Trabzonspor izlemiştik. Juventus farkı ikiye çıkardıktan sonra oyununu ‘rölantiye’ alıverdi ancak bunu yaparken de sahada kontrolü yitirmedi. Bir nevi top çevirmeydi onların ki! Buna ilaveten çok zorlamadan buldukları pozisyonlarda uzaktan çektikleri şutlarla farkı daha da açmayı arzu ettiler ama Onur’u aşamadılar. Tartışmasız Avni Aker’de gecenin yıldızı Onur Kıvrak oldu, gerisini bir kalemde geçiniz! Yok ligin geriye kalan kısmında gerekliler ama sonrasında silmekte yarar var, tabii Trabzonspor adına… Tribünden ‘yönetim istifa’ şeklinde bağıranlara ne demeli? Unutmamakta yarara var; ‘Gelen gideni aratır!’ Kaldı ki, karşınızdaki rakip Juventus… Teşekkürler Trabzonspor buraya kadar sergilediğin futbol için, tebrikler Onur Kıvrak bireysel becerinin sınırlarını zorlayıp farkın büyümesini önlediğin için...
https://twitter.com/asenaozkn
‘’Bomba Dany !‘’
Bir kalemde geçelim; atılanı, yeneni, kaçanı, kaçıranı, skoru… Salt ben değil, çok sayıda futbol tutkunu sadece bu karşılaşmanın skorunu anımsayacak. Belleklerde ise tek isim yer edecek, ‘Semih Kaya…’ Futbol bilgisi; bu oyunun, on birer kişiden kurulu iki takım arasında topla oynandığı bilgisi ile sınırlı Müberra Teyze ile Muhittin Dede dahi, Semih Kaya’nın centilmenliğini anlatacak! Atiba Hutchinson ile girdiği ikili mücadelede, hakem Cüneyt Çakır’a ‘top benden çıktı hocam’ diyen Semih Kaya’nın (dilim, ‘itiraf’ demeye varmıyor) uyarısı, son yıllarda spor sahalarında tanık olduğumuz ‘örnek’ ötesi hareket olarak kazındı belleklerimize. Teşekkürler genç kardeşimiz Semih… Bizlere unuttuğumuz ‘namus’ ve ‘dürüstlük’ kavramını anımsattığın için, üstüne üstlük böylesine önemli bir karşılaşmada…
Maç mı? Sürekli aynı soruya muhatap oluyordum! “Dany hata yapıyor mu?” Artık bana sormanıza gerek yok, yanıt ortada! Öncelikle, favori Galatasaray’ın Beşiktaş karşısında ‘üstün’ oynamadığı gibi olası golleri de Fernando Muslera’nın beceresi ile savuşturduğunu belirtmek gerekli. Ayrıca Olcay Şahan ile Hugo Almeida’nın beceri yoksunluklarını da eklemeli bu satırlara. Olcay Şahan’a yönelik eleştirilerim elbette ki ‘hız kesmeyecek!’ Slaven Biliç, Olcay Şahan’a verdiği şansın onda birini Uğur Boral’a da tanımalı. Uğur hiçbir şey yapmasa orta yapar, ki bu da yeter de artar! Beşiktaş, karşılaşmanın hemen başında Olcay Şahan’ın saçma-sapan oyunu nedeni ile öne geçme şansını yitirdi. Olcay, sol kanatta ayağında bulduğu topu uygun durumdaki Oğuzhan Özyakup’a ilk pozisyonda aktarsa, siyah-beyazlı ekibin golü bulması içten bile değildi. Sonrası zaten malum! Sahadaki ‘bomba’ boylamındaki futbolcu Dany Nounkeu, beklenen hareketi Veysel Sarı’ya yaptı ve Cüneyt Çakır da tereddütsüz penaltı noktasını gösterdi. Penaltı atışını gole çeviren Selçuk İnan takımını öne geçirdi. Sonra ne oldu? Hastalığı nükseden Tolga Zengin’in yerini Cenk Gönen aldı ancak Galatasaray ileri uç elemanları Beşiktaş kalesini çok zorlayamadığı için sorun çıkmadı! Ne var ki bir pozisyonda Cenk de sakatlanıverdi ve oyuna uzun süre ara verildi. Biliç, ‘dolanan’ Olcay’ın yerine Manuel Fernandes’i, ‘durgun’ Oğuzhan’ın yerine de Ömer Şişmanoğlu’nu oyuna dahil etti. Beşiktaş sahadaki baskısı arttırdı ama ileri uçtaki Almeida ayak uyduramadı takım arkadaşlarına. Galatasaray ne mi oynadı? Bence ‘evdeki hesap çarşıya uymadı!’ Karşılaşmanın favorisi sarı-kırmızılı ekip koşuları hızlı Burak Yılmaz’dan medet umdu ama onunla golü bulamadı. Burak’ı sıkça topla buluşturan Alex Telles ile Vesley Sneijder de derman olamadı Türk Telekom Arena’daki Galatasaray yandaşının gol beklentisine. Haliyle Didie Drogba da… Galatasaray, Beşiktaş’ı yendi mi, yendi! Kimin iyi oynadığı, sarı-kırmızılı ekibin golü penaltıdan ‘bomba’ Dany sayesinde bulduğu, sahada daha iyi oynayanın Beşiktaş olduğu kimin umurunda? Üç puan kimin? Galatasaray’ın gerisi teferruat!
https://twitter.com/asenaozkn
‘’Hacıosmanoğlu'nun dikkatine!‘’
Emre Güral’ın deneyimsizliğini, Olcan Adin’in tükenmişliğini, Gustavo Colman’ın yetersizliğini ekrandan şifresiz olarak izleyen milyonlara, neyi aktaracaksın? Onur Kıvrak’ın tek başına Juventus ataklarına karşı koymaya çabaladığını mı, Gianluigi Buffon’un ilk yarıda formasını terletemediğini mi, yoksa Pablo Osvaldo’nun topla buluştuğu dakikada, meşin yuvarlağı ağlarla buluşturmasını mı? Düşündürücü yanı; Trabzonspor’un karşılaşmayı başlatan düdük henüz çalmadan Torino deplasmanında ‘kaç gol yiyeceği’ hesaplarının yapılmasıydı…
Trabzonspor, ne yazık ki Galatasaray ile paralel şansa sahip değildi! Nerede kar ara ki bulasın, bahar havasında! UEFA Avrupa Ligi 2’inci tur maçında ev sahibi Juventus karşısında Trabzonspor’a şans tanınmaması futbol otoritelerinin değil, öncelikle Trabzonspor yönetiminin suçu. Avrupa Kupaları’nda kendi sahasındaki son yenilgisini 2010 yılında Bayern Münih karşısında alan İtalyan ekibi, karşılaşmaya ‘rölantide’ başladı. Yengiden öylesine emindiler ki, ne zorladılar ne de zorlandılar elbette ilk bölümde. Hami Mandıralı’nın ciddi hatası Paulo Henrique yerine Emre Gürel’i sahaya sürmesi oldu. ‘Telafi’ yolunu gidip, ikinci bölümde değişimi gerçekleştirdiğinde sanıyorum kendisi de farkına vardı, yanlışının! Henrique’nin oyuna dahil olmasıyla bordo-mavili ekip ilk bölümdeki ‘silik’ oyunundan sıyrılıp, rakip alanı geçmeye başladı. Bunun yanında yabana atılmayacak ataklar geliştirdi, hatta bir golü de topun dışarda olduğu gerekçesi ile geçersiz sayıldı. Trabzonspor beklentilerin aksine Torino’da iyiydi. Özellikle ikinci yarıda zaman, zaman bayağı iyiydi üstüne üstlük.
Kalite farkı, deneyim, yandaş desteği şeklindeki safsataların ardına sığınmak yersiz. Dileyen sığınabilir, isteyen de sahaya çıkar mücadele eder tıpkı Trabzonspor gibi… Uzatma dakikalarında Paul Bogba’dan gelen ‘sürpriz’ gol olmasa, tur için fazlaca ümitlenmiştim! Ancak belli de olmaz. Sonuç itibariyle bu Trabzonspor… Mazide bir ‘Liverpool destanı’ var ki!.. Maçın ardından düşülmesi gereken not kanımca başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ile direkt bağıntılı olmalı! Sevgili başkan bırakın Fenerbahçe ve yöneticileri ile atışmayı! Sizin için öncelik; vitrindeki kupa değil, Trabzonspor’un gelecekteki başarıları olmalı. Önce takım ile kentin bütünleşmesini sağlayın, geçmiş yıllardaki gibi! Sonra da gerekli mevkilere, gereken transferleri yapın. Teknik direktörünüz Hami Mandıralı mı olacak yoksa alternatifi mi, ona karar verin. Unutmayın Trabzonspor sadece sizin kentinizin değil, hepimizin takımı…
https://twitter.com/asenaozkn
‘’Ne yaptın İlker Meral!‘’
Gökhan Töre’nin elini mi, Hugo Almeida’nın ayağını mı öpmeli? Beşiktaş için zorlu mücadele, Ersan Adem Gülüm’ün ilk yarının son dakikasında gördüğü ‘anlamsız’ kırmızı kart sonrası, daha da zorlaştı. Bursaspor karşılaşmanın ilk on dakikasında art arda iki pozisyon buldu, ki birisi açık ve net ‘ofsayt’ olsa da, sahada kalkan yardımcı bayrağı görülmedi! Öne Renato Civellli ardından da Serdar Aziz becerisizlikleri nedeni ile takımlarını öne geçirmeyi başaramadılar. Ayrıca Civelli’nin beceri noksanlığı karşılaşma boyunca sürdü ve ayağına hükmedemediği için takımı olası gollerden ediverdi. Beşiktaş ise karşılaşmanın ilk yarısında ‘vasat’ı dahi bulamayan oyun sergiledi. Christoph Daum’un Basser ile Gökhan Töre’nin kulvarını kapaması, siyah-beyazlı ekibin ataklarına “gem’ vurdu. Kazım’ın oyunda kaldığı süre içinde ileri değil de geriye dönük oynaması, Olcay Şahan ile Oğuzhan Özyakup’u sıkıntıya sokuverdi. Ve ilk bölüm sona ererken hakem İlker Meral sahadaki otoritesini yitiriverdi. Önce yere düşerken eli topa çarpan Atiba’ya sarı kartını gösterdi, ardından tartışmalı pozisyon sonrası rakibini iten Ersan Adem Gülüm’e direkt ‘kırmızı’ kartını çıkardı. Bu pozisyonda gösterilmesi gereken kartın rengi ‘sarı’ olmalıydı oysa ki… Ersan’ın rakibini çekerek düşürmesine ‘penaltı’ kararı verebilirdi, buna da kimse itiraz edemezdi. İlker Meral maçı kendi adına zora soktu. Kendisinin de ne yaptığını ancak karşılaşmanın tekrarını izlerken anlayacağı, su götürmez gerçek! İkinci yarıya bir eksikle çıkan Beşiktaş’ta akılcı hamle teknik direktör Slaven Bilic’ten geldi ve Oğuzhan’ın yerini Necip Uysal aldı. Gökhan Töre'nin pasında topu ağlarla buluşturan Hugo Almeida’nın yerini de Manuel Fernandes… Bir hafta önce sahada yine aynı dakikada eksik kalan Beşiktaş nerede, Bursaspor karşısındaki Beşiktaş nerede! Demek ki, Beşiktaş sahada eksik kaldığında da rakibini baskı altına alabiliyor, üstüne üstlük gol de atabiliyor. Hem de çok önemli üç puanı getirecek golü… Beşiktaş belki çok iyi oynamadı gündüz gözüyle, ancak ‘müthiş’ mücadele etti ve karşılığına da alıverdi. Atiba, Gökhan Töre, Almeida Beşiktaş’ın iyileriydi. Akılcı değişimleri gerçekleştiren Bilic de onlara eşlik etti, bu kez!
‘’Slaven Bilic korkak mı?‘’
Sorunun yanıtını arayalım! İlk bölümü üç farkla önde kapıyorsun, ikinci bölümün başında da on kişi kalıyorsun. Sonrasında ‘gardı düşmüş’ rakibin karşısında ‘hücum’ futbolundan ödün verip, tüm takımı geriye çekiyorsun. Oysa ‘normal’ oyununu sergilesen bir ya da iki gol daha bulma olasılığın yüksek. Hırvat teknik adam Slaven Biliç, Serdar Kurtuluş’un ikinci sarı kartla oyun dışında kalmasının ardından takımına, ‘geriye çekilin ve gol yemeyin’ komutu mu verdi, yoksa sahadaki futbolcu topluluğu kendi inisiyatifini mi kullandı? Bu kararı futbolcular almış olsalar, Hugo Almeida – Filip Holosko değişimi yapılmazdı gibi geliyor! Holosko neden oyuna dahil oldu? Serdar’ın oyun dışında kalmasının ardından Almeida’nın sağ kanada, Gökhan Töre’nin de forvete geçmesi nedeni ile… Holosko oyuna dahil olunca Gökhan kulvarına döndü, Holosko da ileride tek başına gol aradı. Slovak futbolcu hızı ile kontra ataklarda golü bulacaktı ama... Başa dönelim; Önce Almeida, sonra Pedro Franco, daha sonra da Veli gollerini atıp ‘tekrar maçında’ Beşiktaş’ı Kasımpaşa karşısında 3 - 0 öne geçirdiler. Alkışa değer elbette, özellikle de sayıların kanatlardan gelen toplarla kaydedilmesi alkışları daha da değerli kılar! Sonra ne oldu? Beşiktaş sahada bir eksik kaldı ve yaşamımda ilk kez siyah-beyazlı ekibin üç farkla öndeyken sadece gol yememek adına kırk beş dakika boyunca rakibin baskısına boyun eğmesine ve de bir kez daha rakip kaleye gitmeye kalkışmamasına tanıklık ettim! Slaven Biliç korkak mı? Henüz anlayamadım ancak biraz öyle gibi geliverdi, her nedense! Bireysel değerlendirmeler mi? Öncelik; Ersan Adem Gülüm’ün… Ersan’ın böylesine oynaması için Dany’nin transfer edilmesi mi gerekliydi? Bu da başka merak konusu oluverdi bende! Olcay Şahan’a söyleyecek çok şey yok. Israrla sol kanat yerine sol içte oynamaya devam etsin, Almeida da ondan orta beklemeye devam etsin! Gökhan Töre, G.Antep maçındaki başarılı futbolunu aratmadı ve yerini dört dakika için Ömer Şişmanoğlu’na devrederken enerjisinden bir şey yitirmedi. Ömer demişken, Holosko ondan daha hızlı ve becereli mi? Hadi canım oradan! Beşiktaş art arda üçüncü kez kazandı ve zirveye tırmanmaya başladı. Bu nedenle Beşiktaşlı için oyun mantalitesinin hiç önemi yok doğal olarak. Kim korkaksa korkak, skor tabelasına bakalım göbek atalım!
‘’Slaven Bilic'in hataları!‘’
G.Antep karşılaşması bir istisna elbette! Zira, Gökhan Töre’nin çalışkanlığı ‘dinamo’ bağlamındaydı ve koştukça şarj edip üretti, zorlu deplasmanda. Olcay Şahan’a gol attırdı, sonrasında sağ kanadı ve enerjisini, akılcı kullandı. Buna ilaveten, zaman zaman sol kanattan da orta yapmayı denedi.
Gökhan Töre’nin arada sol kanada ‘paralel geçiş’ yapmasının nedeni neydi? Olcay Şahan kendisini ‘ileri uç’ elemanı ‘ilan edip’, sol kanattan doksan dakika boyunca iki adet orta yapabilmesiydi elbette. Beşiktaş kazanmışken eleştirilir mi? Yerden yere bile vurulur! Olcay Şahan attığı gole karşın yerilir mi? İşe yarayacak ise liğme liğme edilmelidir! Kağıt üzerinde ‘sol açık’ oynayan Olcay, ne hikmetse bu görevi üstlenmiyor, ileride gol peşinde koşuşturan oyuncu olup çıkıyor karşımıza üstelik hemen hemen her maçta.
Durum böyle olunca da Hugo Almeida kanatlardan top sürüyor, Beşiktaş da rakip ceza alanında ‘cılızın’ ötesinde kalıveriyor. Sosyalist olmadığını aylar sonra itiraf etmek gereği duyan Slaven Biliç için Antep’teki en önemli anekdot, sakatlığı nükseden Almeida’nın yerini alan Ömer Şişmanoğlu’nun rakip kaleye gönderdiği gol olmalı. Niye mi? Görüyorsun; kanatlardan orta gelmeyince Portekizli golcü topla buluşamıyor ve kanıksattırdığı kafa vuruşlarını yapamıyor.
Ömer tipindeki ‘iş bitirici’ ve fiziği elverişli eleman ise top nereden gelirse gelsin, araya girip golünü kaydedebiliyor. Ayrıca bu ‘Olcay Şahan’ ısrarı niye? Antep golü bulup aradaki farkı bire indirince uzatma dakikalarında Uğur Boral’ı oyuna almak da neyin nesi? Yıldırma politikası mı, ‘sen işime yaramıyorsun’ mesajı mı? Manuel Fernandes’ten vazgeçebiliyorsun ama Olcay’dan asla. Anlamaya çalışmak bile zor! Yine de Olcay’ın hakkını verelim, ‘ortasız’ da olsa iyi oynadı…
Dany yeni takımına uyum sağladı mı? Zorluk çektiğini söylemek yanlış olur, ilk kez yan yana görev yaptığı elemanlarla. Ne var ki, Beşiktaş’ın ‘kronikleşen’ sorunu, G.Antep’de de depreşiverdi! İki farkla da öne geçse, yandaşına rahat maç izlettiremiyor! Bu maçın bir de Cenk Tosun boyutu var ki… Çor zorlamadı mı, alışılmışın dışında mı oynadı? Hepsini geçilmeli; ayağına geleni değerlendirmeye çabaladı ama ayağına çok fazla bir şey gelemedi! Beşiktaş kazandı ama Salı günkü Kasımpaşa maça için hiç kimse garanti veremez. Çünkü, Slaven Biliç’in Beşiktaş’ı ne yapacağı hiç beli olmaz!
‘’Kimsenin yüzü gülmedi!‘’
Hakem hata yapsa görevden alınır mı? Hiç sanmam! Zira, Ondrej Vanek’in ceza alanı içinde yere indirilmesine seyirci kalıverdi! Kendince haklı nedenleri vardır elbette hakem Çağatay Şahan’ın, ‘yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal’ boylamında! Bu da yetmezmiş gibi pozisyona haklı olarak itiraz eden Çek futbolcuya sarı kartı gösteriverdi. Ligin dibindeki Kayserispor’un Kasımpaşaspor karşısında, özellikle de ilk yarıda sergilediği futbolu izlerken ‘şaşırmamak’ elde değildi. Pablo Mouche’nin direkten dönen topu, Okay Yokuşlu’nun kafası, Vanek’in sert şutu inanılır gibi değildi. Üzerine bir de Erhan Kartal’ın kalesine gönderdiği geri pas vardı ki… Andreas Isaksson topu kale çizgisinin üzerinden ‘son anda’ çıkarabildi. İsveçli kaleci sahanın en iyilerinden birisiydi, sayısız olası pozisyona olanak tanımadı.
Ligin istikrarlı ekibi Kasımpaşa’yı Kayseri deplasmanında tanımak ise nerede olanaksızlaştı! Oscar Scarione yerini Tabare Viudez’e bıraktığı dakikaya kadar alışagelmiş becerisini sergilemek yerine, dolanıp durdu. İlerideki elemanların hemen hepsi ‘tutuktu’; Sanaharib Malki, Adem Büyük ve Ryan Babel… Demek ki, Kasımpaşa formasını giyen oyuncular maç seçmekteler! Rakip ‘büyüklerden’ birisi olduğunda kusursuza yakın performans sergiliyorlar, sıradanların karşısında ise uyum sağlıyorlar. Doğrusunu yazmak gerekirse üç puan, sayısız gol pozisyonundan yararlanamayan ev sahibi Kayserispor’un hakkıydı. Ancak atmayı başaramadılar. Bobo, Mert Nobre değişimi de, Engin Bakdemir desteği de işe yaramadı. Hele hele, Mert Nobre’nin bitime beş dakika kala kaçırdığı bir pozisyon vardı ki… Tekrar, tekrar izle; Brezilya orjinli oyuncunun ‘golcülüğünü’ sorgula! Hakem karşılaşmanın kaderine etki eder mi? Kayseri ile Kasımpaşa arasındaki maçta penaltı noktasını göstermekten çekinen Çağatay Şahan skoru en değil, direkt etkiledi! Sonuçta, ne Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ne de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü güldü!